29 Ekim 2008 tarihli Sabah Gazetesinde birinci sayfadan ve manşetten "Yıl: 2001, Savunma: Kız kotluydu... Gerekçe: Kız bakire değildi... Karar: Tenor Şahin Ö.ye tecavüzden beraat" biçiminde "Tecavüzcüye teşvik kararı" başlığı ile verdiğiniz haberle mahkeme üyeleri ve savunma avukatı olarak şahsıma haksız bir saldırıda bulunulmuştur. 7 yıl önce beraatla sonuçlanan bir dava nedeniyle, şüphelinin çocuklara tecavüz eylemlerinin teşvikçisi olduğumuz yorumu yapılmaktadır. Teşvik suçlaması basit bir niteleme değildir. TCK'nun 39/2-a. Maddesi uyarınca cezai sorumluluğu gerektiren ve suça iştiraki içeren hukuki bir terimdir.
Gazetenizin gerçek dışı bu ağır suçlamayı yaparken hiçbir araştırma yapmadığı ve en ufak bir özen göstermediği anlaşılmaktadır. Zira dava dosyası incelenseydi mevcut deliller karşısında beraattan başka bir karar verilemeyeceği ve savunmanın çok özenle yapıldığı açıkça görülürdü. Müştekinin çelişkili ve suçlamasını inandırıcı olmaktan çıkaran anlatımları, özellikle kendi el yazısı ile verdiği dilekçede kot pantolonunu kendisinin çıkardığı beyanına rağmen, kot pantolonun tecavüzü zorlaştıracağına ilişkin savunmanın saçma bir yaklaşım gibi sunulmasının habercilikle ilgisi olmadığı açıktır. Savunma görevini yaparken, zorunluluk olmadığı halde müştekiyi incitmemek için son derece özenli davranmanın, işinizi dürüst ve vicdanlı bir şekilde yapmanızın hiçbir değeri olmadığı anlaşılmaktadır. Hiçbir kusurum olmadığı halde sansasyonel haber üretme gayreti ile haksız olarak suçlanmaktayım. Gazetenizin yaptığı budur.
Yine, Mahkeme kararında yer alan ve adli tıp raporundaki saptamayı içeren açıklamanın sanki müşteki bakire değilse tecavüze müstahaktır denilmişçesine çarpıtılarak sunulmasını da anlamak mümkün değildir. Sonuç olarak, müştekinin çelişkili ve inandırıcılıktan uzak beyanları, adli tıp raporunda tecavüze ilişkin hiçbir bulgunun olmaması karşısında, yargılamanın sonunda C. Savcısı tarafından da sanığın beraatı istenmiş, şikâyetçi tarafından karar temyiz edilmeyerek beraat kesinleşmiştir. Şikâyetçi vekili kararı temyiz etmemeleri gerekçesi olarak "delil gerekli. Yargıtay da bu delillerle karar vereceği için temyize gitmedik. Kanıt olsa kimseyi dinlemez davayı AİHM'ye götürürdük" demiştir.
Haberde insan hakları örgütlerinin kurucusu olmam vurgulanarak, mahkemede yaptığım savunma ile buna aykırı davrandığım ima edilmektedir. Şikâyetçi vekilinin dahi delil yok dediği yerde, benim sanık vekili olarak aynı yönde yaptığım savunmanın suçlanmasını okuyucuların takdirine bırakıyorum. Savunma hakkı en önde gelen insan haklarından biridir ve bir gün her insana lazım olabilir. Avukatlık bu hakkın kullanılabilmesini sağlayan ve yargılamanın zorunlu üçayağından birini oluşturan meslektir. Gazeteniz salt mesleğimi icra ettiğim ve müvekkilimi savunma görevini yaptığım için hakkımda küçük düşürücü yayın yapmış ve suç isnadında bulunmuştur. Oysaki doğru olan görevini yapmayanın eleştirilmesidir. Gazetenizin, koşulları ve delil durumu tamamen farklı 7 yıl önceki yargılama ile sanığın bu günkü eylemlerini ilişkilendirerek kendini hem savcı, hem yargıç yerine koyup, mahkemeyi ve savunmayı dayanaksız ve haksız suçlaması basın ahlak kuralları ile bağdaştırılamaz. Görülüyor ki bu olayda kınanması gereken yapılan savunma ve mahkemenin verdiği beraat kararı değil gazetenizin haksız tutumudur.
Avukat Zeki Tavşancıl
Yayın tarihi: 29 Ekim 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/29//haber,4951D52EAB934FA38512672DA9D07F3E.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.