kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Ekim 2008, Perşembe
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Anayasa Mahkemesi Anayasanın üstünde değildir

AA
Giriş Saati : 23.10.2008 16:12
Güncelleme : 23.10.2008 16:52
Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu karar (Anayasa Mahkemesinin başörtüsü kararı), her şeyden önce parlamentonun yetkilerini de dışlayan bir karar olması sebebiyle, milli egemenlik noktasında da tartışılacak bir karardır" dedi.

Başbakan Erdoğan, Anayasa Mahkemesi nin anayasanın üstünde olmadığını ifade ederek, Anayasamızın amir hükmü noktasında, biliyorsunuz temel hak ve özgürlükler, bütün bunlar hep kanunla belirlenir, yorumla değil. Bu Anayasa nın bir amir hükmüdür diye konuştu.
Erdoğan, Başbakanlık Merkez Binada düzenlediği Girişimci Bilgi Sistemi konulu basın toplantısının ardından soruları yanıtladı.

Anayasa Mahkemesi nin başörtüsü kararına ilişkin soruyu yanıtlarken Erdoğan, bu karara taraf ne bir akademisyen ne de siyasetçi görmediğini belirterek, şöyle konuştu:

Sadece CHP zihniyetinin bunu savunduğunu gördüm. Zaten bu işe itirazı olan da orasıydı. Tabii bir gerçeği ortaya koyuyoruz. Yani bizler milli iradenin üstünde bir irade tanımıyoruz. Demokrasi zaten bunun en güzel uygulamasıdır. Laiklik, bu milli iradenin zaten sahiplendiği anlayıştır. Milli irademizin zaten Türkiye de bu noktada bir sıkıntısı yok. Ama tabii bu gerekçeli kararda milli iradeyi bu şekilde bir atıfla yorumlama var. Bu da hiç hoş değil. Bir diğer yanı da şu, o da bir uzlaşma olayından bahsediyor. Yani 411 milletvekili 550 kişilik bir parlamento içerisinde bir uzlaşmayı oluşturmuyor, öbür tarafta diyelim ki 100-110 kişi bu uzlaşmanın ifadesi oluyor. Böyle bir anlayış olmaz.

Tabii ki Anayasa Mahkemesi nin kararı bağlayıcıdır ve buna tabii ki bizler uymak durumundayız. Ama bu gerekçeli karar üzerinde daha çok konuşulur, çok yorumlar yapılır. Bu karar, her şeyden önce parlamentonun yetkilerini de dışlayan bir karar olması sebebiyle, milli egemenlik noktasında da tartışılacak bir karardır. Buna da inanıyorum ki milli egemenliğin kapsadığı alan içerisinde hareket edenler, yaşayanlar çok daha faklı bir şeklide değerlendirmeye, yorumlamaya devam edeceklerdir. Özellikle de muhalefet şerhi içerisinde en güzel şekilde de zaten bunlar yerini bulmuştur. Takdir edersiniz ki bununla ilgili olarak ülkemizin geleceği noktasında, şunu da açık, net söylemek zorundayım: Anayasa Mahkemesi Anayasa nın üstünde değildir. Anayasamızın amir hükmü noktasında, biliyorsunuz temel hak ve özgürlükler, bütün bunlar hep kanunla belirlenir, yorumla değil. Bu Anayasa nın bir amir hükmüdür. Bunları da görüyoruz, biliyoruz.

TÜRKİYE DE, KRİZİ BİRİLERİ İÇİN FIRSATA DÖNÜŞTÜRECEK BİR İKTİDAR YOK

Başbakan Erdoğan, dünyanın bir dar boğazdan geçtiğini anımsatarak, Türkiye nin bu küresel ekonomik krizden çok az bir zararla bu süreci atlatmasını temenni ettiklerini söyledi.

Birilerinin buna benzin pompasıyla gitmemesi, itfaiyeci anlayışı içinde su pompasıyla gitmesi gerektiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
Bunu hep birlikte başarmamız lazım. Bu geminin içinde hep beraber varız. Verilecek, verdiğimiz kararlar hangi kurumun içerisinde olursa olsun, bunlar ideolojilerden uzak, milli birlik ve beraberliğimize destek veren, dayanışmamıza destek veren, ülkemizi dünyadaki bu krizden bunu fırsata dönüştürmek suretiyle galip çıkan bir anlayışla desteklememiz lazım. Eğer bunu başarabilirsek, dünyadaki bu krizi Türkiye miz için bir fırsata dönüştürebiliriz, bundan da kimsenin şüphesi olmasın, bu imkanlar da ülkemizde var. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Çünkü bir defa bunu birileri için fırsata dönüştürecek bir iktidar yoktur, Türkiye de.
Bu küresel krizin en ağır bedelini ödeyen ülkelerin başta Amerika ve AB üyesi ülkeler olduğunu belirten Erdoğan, İnanın, bunun da arkasında bilginin ve paranın iyi yönetilemeyişi yatmaktadır ve bunun bedelini ödemektedirler dedi.

Mortgage sisteminin bu işin tetikleyeni olduğuna dikkati çeken Erdoğan, Türkiye de de bunun benzeri bir sistemin bulunduğunu, ancak bunun alternatifinin kurum olarak çok ciddi bir biçimde oluşturulduğunu ve cazibe merkezinin toplu konut olduğunu vurguladı. Şu anda 320 bin konutun inşasının devam ettiğini, 220 bininin ise sahiplerine teslim edildiğini anlatan Erdoğan, bunların içinde 10, 15, 20 yıl vadeli konutlar bulunduğunu, bunlar arasında çok dar gelirli, orta gelirli ve orta gelirin üzerindekiler için de konutların yer aldığını belirtti. Erdoğan, her tabakaya hitap eden bir yapının söz konusu olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

Eğer, TOKİ gibi bizim bir sigortamız olmamış olsaydı, bugün biz de bundan çok ciddi bir vurgun yerdik. O bizi rahatlatmıştır ve kararlılıkla 500 bin hedefimizi biz 2002 seçimleri öncesinde açıklamıştık ve hedefimize doğru da yürüyoruz. Bize altyapı noktasında, Durdurun bu altyapıyı diyenler olmuştu. IMF nin bize bu noktada bize tavsiyesi olmuştur. Ama biz altyapısız bir Türkiye yi nasıl düşünebiliriz, üst yapısı olmayan bir Türkiye yi nasıl düşünebiliriz , demişizdir. Bu kararlılıkla yola devam etti.
Büyümede, biz 25 çeyrekte ortalama yüzde 6.8 i tutturduk. Bu yıl için belki sıkıntımız olacak, yani büyüme yüzde 4 e filan düşebilir, fakat hedefimiz yine büyümede de bizim bu oranın üstünde olmamız şart. Türkiye yi eğer muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacaksak ve Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünde dünyanın ilk on ülkesi içine sokacaksak, bizim büyüme hızımızın 5 in altına düşmemesi gerekir, bunun üstünde olması gerekir. Bize akıl verenlere de onu söylüyorum. Akıl veriyorsunuz da bize biraz da para verin o zaman. Yani kuru akılla bu iş yürümüyor. Üretici olan biziz, çalışacak olan biziz ama Türkiye nin büyüme noktasında bize kalkıp da düşük büyüme oranlarını kimse tavsiye etmesin. Çünkü öyle yüzde 2 lik, 3 lük büyümeyle bizim heyecanımızı kimse kalkıp da gölgeleyemez, buna hakkı yok. Yüzde 2-3 Türkiye için asla bir çıkış noktası değildir. Onun için de çalışmalarımıza aynı kararlılıkla devam edeceğiz.

EKONOMİYLE İLGİLİ TOPLANTILAR SÜRECEK

Başbakan Erdoğan, kriz döneminde ekonomiyle ilintili başka Başbakan Yardımcısı olmak üzere ilgililerin sürekli olarak özel sektörle Ekonomi Koordinasyon Kurulu nda bir araya geldiğini, Bakanlar Kurulunun iki haftada bire alınması dolayısıyla diğer hafta içerisine mümkün olduğunca bu tür çalışmaları sokacaklarını belirtti.

Koordinasyon Kurulunun sık sık bir araya geleceğini bildiren Erdoğan, akademisyenler bazında da çalışmalar yapılacağını, ekonomiyle ilgili medya mensuplarının davet edilerek analizler yapılacağını, siyasi çalışmalar içinde olan parlamento içindeki isimlerle de çalışmalar yapılacağını dile getirdi. Üniversitelerin bu noktadaki özel çalışmalarını da aldıklarını ifade eden Erdoğan, Temennimiz odur ki bu dar zaman içerisinde özellikle yıl sonuna kadar bu çalışmaları devam ettirip, buradan en az zararla ülkemizi çıkarabilmektir dedi.

MHP NİN TEKLİFİ

Başbakan Erdoğan, MHP nin Anayasa Mahkemesi nin yetkilerinin kısıtlanması yönündeki yasa teklifini destekleyecek misiniz? sorusunu, şöyle yanıtladı:

Henüz benim metinle ilgili bilgim yok. Nedir, ne değildir bilemiyorum. Ama sizler burada sordunuz, çıktıktan sonra grup başkanvekili arkadaşlarımla konuyu bir göreyim. Çünkü, sabah TOBB daydım. Yani biz olaylara olumsuz yaklaşmakla ilgili değil, tam aksine netice alabilecek ne varsa ülkemiz lehinde, bu konuyla ilgili çalışmaya her zaman için varız, katılırız ama bütün mesele şu: Yeter ki burada iyi niyet olsun. İyi niyet olduğu sürece de AK Parti bunların içinde yerini alacaktır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, finans sektörünün reel sektöre karşı yaklaşımlarını çok hoş bulmadığını belirterek, Şu anda finans sektörü aynen 2002 öncesi kriz döneminde olduğu gibi bir yanlışın içerisine giriyor dedi.

Girişimci Bilgi Sistemi konulu basın toplantısında gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Başbakan Erdoğan, Mevduata sınırsız garanti getirilip getirilmeyeceğine ilişkin soru üzerine şunları söyledi:

Kur hareketleri özellikle göreve geldiğimizden beri tartışma konusu olmuştur. Biz iktidara gelirken söylenen şey şuydu; bu 2 ye kadar çıkar deniliyordu. Denilen olmadı tam aksine 1.2 ye kadar düştü. Hatta, 1.2 nin altına düştüğü zamanlar da oldu. Tabi bu süreç ihracatçılarımızı ciddi manada rahatsız etti. İthalatçıyı da sevindiren bir süreçti. Ve cari açığın aslında önemli tetikleyicisi de bu oldu tabi. Ama bizler sabit kur politikasını benimsemiş bir iktidar değiliz. Biz dalgalı kur anlayışını benimsemişiz. Bununla yola devam ediyoruz. Ve bu konuda her zaman söylüyorum dere yatağında akar diyorum. Eğer siz kalkar da o işi zorlarsanız, bir çok dayatmalar yaparsanız bir taşkında bütün o yaptığınız zorlamalar bakarsınız dere hepsini alır götürür ve yine dere yatağında akmaya devam eder. Sabit kur adeta bir sanal engellemeler koyma sürecidir ki eğer bunu uygularsanız o ülkeyi çökertirsiniz. Ama dalgalı kurda ne yapar yapar dere yine yatağını bulur ve sağlıklı ekonomik süreç çalışmasına devam eder.

İHRACATÇININ KEYFİ YERİNDE

Bu sürecin ihracatçının lehine bir gelişme olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, Şimdi tabi bazı görüştüğümüz ihracatçılar baktık ki keyifleri yerinde. Bu defa da tabi ithalatçılarda bir sıkıntı havası görülüyor. Dedik ki dün sen seviniyordun, şimdi de ihracatçı seviniyor. Niye o kadar rahatsız oluyorsun? Biraz da o sevinme hakkını kullanıversin süreç bu noktada, bu şekilde devam ediyor. Biz yine dalgalı kurdayız, taviz veremeyiz, vermeyeceğiz diye konuştu.

Faizdeki gelişmelere de değinen Erdoğan, Şu andaki faizin sanal olduğuna inanıyorum. Yine faizin düşmesinden yana olduğunu savunan birisiyim. Bunu yine açıkça söylüyorum. Düşürülmesinden yana olmasını savunan birisiyim, bunu da açıkça söylüyorum. Çünkü biz ne kadar borçlanmada yüksek faizle para satın alırsak ülkemizin yükünü de o kadar artırmış oluruz. Buna fırsat verilmesini arzu eden biri değilim dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

Mevduat olayına gelince biliyorsunuz bizim eski rakamla 50 milyar liraya kadar mevduata garanti vardı. Niçin biz bu kararı aldık? Bizden önceki dönemde yüzde 100 mevduat garantisiyle ülkemizde hazinenin, milletin nasıl söğüşlendiğini gördüğümüz için bu kararı aldık. Ve bu adaletsiz bir anlayıştı dedik. 21 banka o zaman fona devredilirken bu acımasızca anlayışın arkasında bu vardı. Çünkü bakkal dükkanı açar gibi herkes banka açıyordu. Ve bu bankada bütün toplanan mevduatlarda o verilen dövize endeksli yüksek faizleri unutmayalım. Gecelik faizlerdeki o acımasızca yaklaşımları unutmayalım. Bunları şöyle hatırladığımızda atılan adımın ne kadar insafsız olduğunu, mevduat garantisi de olduğu, için bunun sonunda ben vurgunu vururum arkasından da bunu hazine öder anlayışıyla yaklaştılar. Ve o zamanki rakamlarla 46 milyar dolar gibi bir borcu maalesef bu ülke kasasından ödedi. Biz şimdi milletimize aynı şeyi ödetemeyiz. Şu anda 50 milyar liranın altında bankalardaki mevduat yüzde 45 civarında. Bunun üzerindeki de yüzde 55 i teşkil ediyor. Özellikle bu garantiyi isteyenler bu yüzde 55. Öbürünün zaten garantisi var. Bunu isterken de biz aynı sıkıntıyı yaşamak istemiyoruz, bunun da analizlerini yaptık. Görüştüğümüz şu anda müzakeresi içerisinde olduğumuz bir çok finans sektöründeki bankacılar da bu çok yanlış olur anlayışı içindeler ki aynen paylaşıyorum. Nedir o? Türkiye acaba böyle bir şeye mi gidiyor? Sıkıntıya mı gidiyor da böyle bir garanti veriliyor anlayışı doğacaktır. Buna biz fırsat veremeyiz. Bu noktada herkes işini sağlama alsın. Ve eğer yanlışlar varsa bu yanlışlar noktasında yanlışlarını biran önce düzeltsin.

BANKALARA UYARI

Finans sektörüne de seslenen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
Reel sektöre karşı yaklaşımlarını da çok hoş bulmuyorum. Şu anda finans sektörü aynen 2002 öncesi kriz döneminde olduğu gibi bir yanlışın içerisine giriyor. Bakın bunun üzerinde de çalışma yapacağız. Yanlış gidiyorlar. Bakıyorsunuz çağırıyor, davet ediyor ve yüksek faizlerle masaya oturtuyor reel sektörün temsilcilerini. Bu yanlış bir şey veya hemen öde diyor bu da yanlış bir şey. Böyle bir tehditle gitmek iş ahlakı açısında da doğru değil. Bu ülkede özellikle bu krizi kendisi için fırsata dönüştürme anlayışı doğru değil. Bunlara yönelik olarak da bizler neler yapabilirsek biz de masaya otururuz, biz de bunun çalışmasını yaparız. Çünkü o reel sektörle ayakta duruyorsun. Onların aldığı kredi karşısında ödediği faizlerle ayakta duruyorsun. Ama böyle bir kriz dönemini de kendin için fırsata dönüştürüyorsun böyle şey olmaz.

Başbakan Erdoğan, Bankalar Birliği nin de kendi çalışmasını, değerlendirmesini yapması gerektiğini belirterek, Buna göre de bankaların reel sektöre yaklaşım tarzını gözden geçirmesi lazım. Bu noktada tabi biz bir çalışma yapıyoruz. Bu çalışmanın neticelerini de hemen kısa zamanda açıklayacağız dedi.

Erdoğan, Kapatma davasının gerekçesi Başbakanlığa ulaşmış, sizin bir değerlendirme fırsatınız oldu mu? sorusunu ise şöyle yanıtladı:
Partimizle ilgili gerekçeli karar Başbakanlığa yeni ulaştı. Bu, Resmi Gazetede yayımlanacak ve Resmi Gazete de yayımlandıktan sonra biz de bunun... Çünkü, 700 sayfayı aşkın bir gerekçeli karar, bunun üzerinde akşam Merkez Yürütme Kurulu nda bir ekip oluşturduk. Bunlarla ilgili çalışmayı yapacak. Değerlendirmemizi ondan sonra birlikte arkadaşlarımızla tekrar yapacağız. Ona göre de açıklamamızı yapmayı uygun buluyoruz. Ayrıca, 10. ve 42. maddelerle ilgili her şey zaten aklı selimin ortaya koyduğu şekliyle ortada.