Giriş Saati : 23.10.2008 17:52 Güncelleme : 23.10.2008 22:58
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davasının bugünkü duruşmasında, sanıklar ile avukatlarının tahliye taleplerini reddederek, duruşmaya 27 Ekim 2008 tarihine kadar ara verdi.
MAHKEME HEYETİ, TUTUKLU VE TUTUKSUZ SANIKLARIN YENİDEN BİR ARADA YARGILANMALARINA KARAR VERDİ
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davasında, tutuklu ve tutuksuz sanıkların yeniden bir arada yargılanmalarına karar verdi.
Duruşmada söz alan Kemal Kerinçsiz in avukatı Mehmet Tolga Akalın, Yoku ispatla mükellefiyet altında kalmak, savunma makamının düşeceği en kötü durumdur herhalde dedi.
Sanık avukatlarının yok u ispatla mükellef olduklarını öne süren Akalın, iddianamenin sosyal psikoloji açısından çok başarılı hazırlandığını ve savunmayı yok u ispatla mükellef bıraktığını iddia etti.
1919 da Beyazıt ta bir Kemal asıldı. Aynı Kemal 1935 te şehit ilan edildi diyen Akalın, müvekkili Kerinçsiz in İstanbul Hukuk Fakültesi nden 100 ortalamayla mezun olmuş, bir dersinden de 103 almayı başarmış bir hukukçu olduğunu söyledi.
Akalın, Biz sorgudan mahkemeye yönetici olarak geldik. Mahkemeden buraya üye olarak geldik. Başkanım, siz de bir omuz verirseniz, buradan vatandaş Kemal olarak çıkar gideriz diye konuştu.
Akalın, müvekkilinin tahliyesine karar verilmesini talep etti.
SAVCININ GÖRÜŞÜ
Talepler konusunda, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel in görüşünü aldıktan sonra duruşmaya yaklaşık 1,5 saat ara veren mahkeme heyetinin kararları Başkan Şengün tarafından açıklandı.
Mahkemenin, 20 Ekim 2008 tarihli oturumda CMK nın 252. maddesince tutuklu ve tutuksuz sanıkların ayrı yargılanmalarına karar verdiğini hatırlatan Şengün, bu kararın ardından, duruşma salonunun yanındaki alanın da salona dahil edildiğini, buranın da teknik cihazlarla donatıldığını, bugün meydana gelen olumlu fiziki şartlar ve sanık avukatlarının, tüm sanıkların bir arada yargılanmaları konusundaki talepleri de dikkate alınarak tüm sanıkların bir arada yargılanmasına karar verildiğini bildirdi.
Bu konuda, tüm sanıkların yeniden duruşmaya çağrılmaları için Cumhuriyet Başsavcılığına ve oturdukları yerlerdeki emniyet birimlerine yazı yazılmasına hükmedildiğini belirten Köksal Şengün, bu yazılarda sanıkların mutlaka hazır edilmesinin sağlanmasının istenmesi ve bu konuda kitle iletişim araçlarının da kullanılmasının kararlaştırıldığını kaydetti.
Avukatı bulunmayan sanıklara avukat tayin edilmesi için İstanbul Baro Başkanlığına yazı yazılmasının kararlaştırıldığını belirten Şengün, iddianamenin, UYAP mevzuatının ve delillerin yer aldığı dosyaların duruşma salonundaki bilgisayarlara yüklenilerek avukatlarca kullanımının sağlanmasına da karar verildiğini açıkladı.
Diğer taleplerin, sanık savunmalarının alınmasının ardından değerlendirilmesine hükmedildiğini belirten Şengün, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin de sürdürülmesine karar verildiğini duyurdu. Duruşmaya, 27 Ekim 2008 günü saat 10.00 da devam edilecek.
TAHLİYE TALEPLERİ REDDEDİLDİ
Ergenekon davası duruşmasında, sanık avukatları müvekkillerinin tutukluluk durumlarıyla ilgili değerlendirme yapılarak, tahliye edilmelerini istedi.
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi ndeki duruşma salonunda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmada, söz alan sanık Orhan Tunç, ağır şeker hastası olduğunu ve cezaevinde iğne yapamadığını belirterek, tahliyesini talep etti.
Tutuklu sanıklardan Erkut Ersoy da el konulan bilgisayarındaki dokümanların bir kopyasını isteyerek, tahliye talebinde bulundu.
Tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin'in avukatı Lütfi İşbulan da iddianamenin okunmasının günler alacağını, bu sebeple müvekkilinin tahliyesini istedi.
Duruşmada söz verilen avukat Kadir Kartal da müvekkili Kemal Kerinçsiz in, 3 tane dernek kurduğunu ve önceden izin alarak çeşitli organizasyonlar gerçekleştirdiğini anlatarak, müvekkilinin tahliyesi konusunda karar verilmesini talep etti.
MUZAFFER TEKİN
Duruşmada söz alan tutuklu sanık Muzaffer Tekin, bombalarla ilgili bir bilgi vermek istediğini ifade edere, 1985 yılında Tuzla Piyade Okulundan mezun olduğundan beri kendisinde bulunan 2 adet el bombasının başlık kısmının bulunmadığını savundu. Tekin, bomba denilen bu şeylerin başlık kısmı bulunmadığı için süs eşyası olduğunu ileri sürdü.
Muzaffer Tekin'in avukatı Engin Çelik Kadıgil de duruşmaya gelirken korktuğunu, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan 2 tanesinin duruşma salonunda olduğunu, dışarıda olan savcının ise ne yapacağını bilmediğini söyledi. Kadıgil, iddianamenin okunmasını talep etti.
DURUŞMADA ALKIŞ SESLERİ
Sevgi Erenerol'un avukatı Nevzat Erdemir de müvekkilinin ceza yasasının suç olarak tanımladığı bir fiiline rastlanmadığını, katıldığı etkinliklerin resmi kurumlardan izin alınarak gerçekleştirildiğini ileri sürdü.
Erdemir, Türkiye nin şu an bir rejim değişikliği tehdidi altında olduğunu öne sürerek, teokratik kadrolaşmanın devletin çoğu kurumlarına sızdığını iddia etti.
Davanın rejimi değiştirmek isteyenlerin varmak istedikleri son aşama olduğunu savunan Erdemir, Bu dava siyasi bir davadır. Müvekkilim bu olayın, yargısız infazın mağdurudur görüşünü dile getirdi.
Erdemir'in, Bu yaşanan olay, İstanbul'u işgal eden İngiliz işgal kuvvetlerinin tutuklanacakların listesini Damat Ferit in eline tutuşturmasıdır şeklindeki sözleri üzerine, duruşma salonundan alkış sesleri yükseldi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Burası alkış yeri değil, kimsenin alkışa ihtiyacı yok. Buranın kendine özgü kuralları vardır. Bunun bir daha tekrarı olmasın lütfen dedi.
Bu olay üzerine söz isteyen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, çeşitli sözler sarf edildiğini belirterek, alkış konusunda uyarı yapılması için söz aldığını, ancak mahkemenin zaten uyarı yaptığını kaydetti.
Sanık İsmail Yıldız'ın avukatı Dursun Yassıkaya, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan Zekeriya Öz ün de duruşma salonunda bulunmasını isteyerek, müvekkilinin savcılık sorgusu yapılırken savcıyla aralarında geçen bazı diyalogları anlattı.
Avukat Yassıkaya, savcı Öz'ün müvekkilinin ifadesini alırken, Sana bu yazıları kim yazdırıyor, Başbakanla neden bu kadar uğraşıyorsun? şeklinde sözler sarf ettiğini öne sürerek, bunların ifade tutanaklarına geçmediğini ileri sürdü. Yassıkaya, iddianamenin satır satır okunmasını talep etti.
PERİNÇEK'İN AVUKATI MUMCU
Aralarında İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in de bulunduğu toplam 7 sanığın avukatı olan Ceyhan Mumcu da iddianamenin okunmasını istedi.
İddianamenin dünya adalet tarihinde rekor denilecek bir iddianame olduğunu, sayfa adedi bakımından bu kadar kalın bir iddianamenin okunmadığını ve bunun okunması durumunda da bu rekorun dünya adalet tarihine geçeceğini söyledi.
Mumcu, iddianame okunmadan önce müvekkiline ilişkin tahliye taleplerinin değerlendirilmesini istedi.
Müvekkili Perinçek'in liseden beri arkadaşı olduğunu ifade eden Mumcu, Perinçek'in, 12 Mart ve 12 Eylül döneminde hakkında soruşturma açıldığını öğrenince yurt dışından Türkiye ye döndüğünü ve tutuklandığını belirtti.
Perinçek'in İsviçre ye giderken de gözaltına alınacağı ve tutuklanacağının vize alırken bizzat söylendiğini, ancak müvekkilinin 8 aylık hapis cezasını göze alarak bu ülkeye gittiğini anımsatan Mumcu, böyle bir kişinin kaçma ihtimalinin bulunmadığını savundu.
Kahraman Şahin in avukatı Süleyman Erbaş, kimlik tespitlerine göre 2 kişinin yüksek geliri bulunduğunu, diğerlerinin ise fakir olduklarını öne sürerek, pazartesi günkü oturuma katılan avukat Ertaç Giray'ın gözaltına alınmasını eleştirdi.
Duruşmada söz alan bazı sanık avukatları da iddianame okunmadan önce müvekkillerinin tutukluluk durumlarıyla ilgili değerlendirme yapılmasını ve tahliyesini istedi.
Ergenekon davası tutuklu sanıklarından Bekir Öztürk, avukatı olmadığını belirterek, "Avukatlar, savcılar tarafından taciz edildiği için avukat bulamadım. Kendimi ben savunacağım" dedi.
Mahkeme Başkanı Şengör bunun üzerine, "Sizi bir avukat temsil etmek zorunda. Avukatsız savunmanızı almam. Sizin hakkınızdaki sevk maddeleri bunu zorunlu kılıyor. İsterseniz mahkeme olarak istediğiniz avukatın sizi temsil etmesine veya Baro tarafından size avukat verilmesini sağlayacağız" dedi. HAKİMİN DİNLENMEDİĞİNİ KİM İDDİA EDEBİLİR?
Ergenekon davasında usul tartışmaları yapılırken Kemal Kerinçsiz'in avukatı, avukatların baskı altında olduğunu, telefonlarının dinlediğini, e-postalarının izlendiğin belirterek, "Mahkeme avukatlarının görevini sağlayacak önlemleri almalı" talebinde bulundu. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Şengün "Hâkimin dinlenmediğini kim iddia edebilir" yanıtını verdi. Şengün'ün bu yanıtı salonda büyük alkış kopmasına neden oldu. ERGENEKON DAVASINI TRT YAYINLASIN TALEBİ
Sanık avukatları Ergenekon davasının TRT'nin bir kanalında yayınlanması talebinde bulundular. Tutuklu sanık Oktay Yıldırım da terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'a tanınan yargılama koşullarının kendilerine tanınmasını isteyerek şunları söyledi:
"Yanımda getirdiğim evrakları kullanamıyorum. Ailem buraya gelemiyor. Eli kanlı terörist bir avukat ordusu ile savunulurken, ömrünü vatanına adamış, bu uğurda yaralanarak gazi ünvanı almış olan bana bu hak verilmiyor. 16 ay sonra savunma hakkımı kullanacakken yapılan bu kısıtlamalar yargılanma aleniyetine gölge düşürüyor. Tutuksuz sanıklara soru sormak, tanık gösterme ve suç duyurusunda bulunma hakkım elimden alınıyor. Bir taraftan müebbet hapisle yargılanırken diğer tarafta kendimi savunacağım şartlar oluşturulmuyor." TUNCAY GÜNEY'İN AJANLIK TARTIŞMASI
Tutuklu sanık Kerinçsiz'in avukatı Kadir Kartal iddianamede adı geçen Tuncay Güney'in kim olduğunu sordu. Kartal, "Tuncay Güney kim CIA mi yoksa MOSSAD ajanı mı? Neden burada yok. Burada hukuk iğfal edilmiş durumda" dedi ERGENEKON SÖZCÜĞÜ BU DAVADA KULLANILMASIN
Kadir Kartal, mahkemenin "Ergenekon" kelimesinin bu davayla birlikte anılmasının önlenmesi için bir karar alınmasını istedi. Kartal, sözcüğün şuurlarda olumsuz bir etki, bir görüş olarak yer almaması için alınacak kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasını da istedi.
Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu sanıkların kimlik tespitlerini yapıyor.
Kimlik tespiti yapılan sanıklardan Oktay Yıldırım, 1971 doğumlu olduğunu, İstanbul'da eşi ve 2 çocuğuyla oturduğunu, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden harp malulü sıfatıyla emekli olduğunu ve 1100 YTL emekli maaşı bulunduğunu söyledi.
Muzaffer Tekin, Kara Harp Okulu ndan mezun olduğunu ve şu anda 1500 YTL gazi maaşı aldığını belirterek, daha önce petrol ve tekstil işi yaptığını anlattı.
Hüseyin Gazi Güler, yüksekokul mezunu olduğunu belirterek, 17 aydır tutuklu bulunduğu için yazılım geliştiren şirketinin kapandığını bildirdi. SSK emeklisi olduğunu dile getiren Güler, 750 YTL maaş aldığını kaydetti.
Halil Behiç Gürcihan, serbest gazeteci olduğunu, tutuklu bulunduğu için şu an bir iş yapmadığını ve aylık geliri de olmadığını söyledi.
Ergun Poyraz da yazar olduğunu ve aylık 1500 YTL olan gelirinin kitaplarının satış durumuna göre arttığını belirtti. Kimlik tespiti sırasında adresi sorulan Poyraz, şu anda bir evi bulunmadığını ifade ederek, Evim yok, adresim Silivri Cezaevi. Ankara Çayyolu nda evim vardı, korumalarımla yaşıyordum. Cazevine girince eşyalarım sevabına fakirlere dağıtıldı. Avukatımın adresini vereyim dedi.
Aydın Yüksek, kimlik tespiti sırasında televizyonlarda terörist kabul edilince ev sahibinin isteği üzerine evini boşalttığını ve evsiz kaldıklarını anlattı. Yüksek, şirketlere danışmanlık yaptığını, aylık gelirinin de 3 bin YTL olduğunu belirtti.
Fikret Emek, emekli asker olduğunu belirterek, gazi statüsünde 2 bin 500 YTL aylık maaş aldığını bildirdi.
Zekeriya Öztürk, Harp Okulu'ndan mezun olduğunu, 1000 YTL emekli maaşının yanı sıra köşe yazarlığı yaptığı dönemde 2 bin 500 YTL maaş aldığını belirtti. Öztürk, ev adresinin sorulması üzerine de yeni evlendiği gazeteci yazar Güler Kömürcü nün adresini verdi.
VELİ KÜÇÜK: 3 BİN 200 YTL MAAŞ ALIYORUM
Veli Küçük de kimlik tespiti sırasında Harp Okulu ndan mezun olduğunu ve general rütbesinde emekliye ayrıldığını belirterek, evli ve bir çocuğu olduğunu söyledi.
Bir güvenlik şirketinde yüzde 20 ortaklığı ve 3 bin 200 YTL emekli geliri bulunduğunu belirten Küçük, Bu zamana kadar şirketlerden gelirim olmadı, zarar ettim. Son 2 seneye kadar kirada oturuyordum. Banka kredisiyle ev aldım. Maaşımın yarısı kira yerine banka kredisine gidiyor dedi.
Sevgi Erenerol, yüksekokul mezunu olduğunu, SSK emekliliğinden 600 YTL maaş aldığını bildirdi. Erenerol, Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın sözcüsü olarak görev yaptığını ve bu işten de 1000 YTL kazandığını kaydetti.
Vedat Yenerer, gazeteci, yazar ve internet sitesi sahibi olduğunu bildirdi.
Ümit Oğuztan, 2-3 bin YTL aylık geliri bulunduğunu belirterek, Yazdığım kitaplardan dolayı sanırım sabıkalıyım dedi.
Başka suçlardan sabıkalı olduğunu anımsatan Sami Hoştan, Gazinolar kapanınca ticaret yaptım. Dağıtım şirketlerim vardı. 8 bin dolar aylık gelirim var, bu kiralardan geliyor diye konuştu.
Habip Ümit Sayın, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nde doçent olarak çalıştığını ve 2 bin YTL aylık geliri olduğunu kaydetti.
Kimlik tespiti sırasında Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün'ün sorularını esprili bir şekilde yanıtlayan Emin Gürses, Herkes üniversite mezunu diyor, ama biz doktora yaptık. Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesiyim. Aylık gelirim 3 bin YTL ydi, ama maaşlar arttı, zam aldık sanıyorum. 300-400 YTL artış oldu bildiğim kadarıyla. Onu da ev sahibi ister diye konuştu.
Ferhan Bolluk, üniversite mezunu olduğunu ve Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptığını belirterek, 1500 YTL aylık geliri bulunduğunu söyledi.
Başka suçtan tutuklu, bu davada tutuksuz sanık Semih Tufan Gülaltay da 20 bin YTL aylık geliri olduğunu, plastik fabrikası bulunduğunu bildirdi.
DOĞU PERİNÇEK
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesindeki duruşmada kimlik tespitleri yapılan tutuklu sanıklardan Doğu Perinçek, 66 yaşında, evli, işçi emeklisi ve İşçi Partisi Genel Başkanı olduğunu belirterek, 4 çocuğu bulunduğunu söyledi.
Eğitim durumunun sorulması üzerine, doktora yaptığını ve 3 bin YTL gelire sahip olduğunu anlatan Perinçek, mahkeme başkanının, sabıka kaydı olup olmadığına ilişkin sorusunu da Sabıka yok. 141 ler var, ama artık onlar temizlendi diye yanıtladı.
Bu işlem sırasında ayağa kalkan bir sanık avukatı alkış tutarak, Doğu gibi aydın birinin cezaevine konulmasına tepkimi böyle dile getirdim dedi.
Eski cezaevleri genel müdürlerinden olduğunu söyleyen avukat, mahkeme heyetine hitaben, İsterseniz salonu terk edebilirim dedi.
Mahkeme heyeti başkanı buna gerek görmedi.
Kemal Kerinçsiz de evli olduğunu, çocuğu bulunmadığını, avukatlık yaptığını, yüksek lisans eğitimi gördüğünü, ortalama 5 bin YTL aylık geliri bulunduğunu, ayrıca SSK emeklisi olduğu için 650 YTL de buradan geliri oluğunu söyledi.
Sanıklardan Mehmet Adnan Akfırat, evli, bir çocuk sahibi ve üniversite mezunu olduğunu, İP Merkez Karar Kurulu Üyesi ve ayrıca gazeteci olduğunu, 5 bin YTL aylık geliri bulunduğunu ifade etti.
Hayati Özcan, Ulusal Kanal Televizyonu İzmir Temsilcisi olduğunu, bin 500 YTL aylık geliri bulunduğunu ve SSK dan emekli maaşı aldığını anlattı.
HAYRETTİN ERTEKİN
Hayrettin Ertekin, evli olduğunu söyleyerek, Çok sevdiğim bir eşim var, bir çocuğum var dedi.
Mahkeme heyeti başkanının bunun üzerine çocuğunu kast ederek, Onun hakkında bir şey demediniz şeklindeki ifadesi üzerine Ertekin de Oğlumu da çok seviyorum diye konuştu.
Doktorası bulunduğunu, sanayici olduğunu, aylık 30-40 bin YTL geliri bulunduğunu dile getiren Ertekin, ayrıca Bağ-Kur emeklisi de olduğunu, ancak emeklilik gelirini Mehmetçik Vakfına bağışladığını belirtti.
Nusret Senem, üniversite mezunu ve İP Genel Sekreteri olduğunu, serbest avukatlık yaptığını, SSK emeklisi olduğunu, aylık gelirinin 3 bin YTL olduğunu söyledi.
Abdulmuttalip Tonçer, adresini beyan etmek istemeyerek, daha önce medyada verilmesi nedeniyle adresi değiştirmek zorunda kaldıklarını dile getirdi. Tonçer, Koruma altındaydım. PKK terör örgütünden dolayı dedi.
Mehmet Fikri Karadağ, iki çocuğu bulunduğunu, emekli olduğunu, 2 bin 400 YTL aylık geliri bulunduğunu söyledi.
Hüseyin Görüm, Kadıköy de 2 yıl Kuvay-ı Milliye binasında kaldığını söyleyerek, Şu anda kapanmış dedi.
4 çocuğu olduğunu söyleyen Görüm, ilkokul mezunu ve taksici olduğunu anlattı. Sabıkasıyla ilgili soru üzerine de Görüm, Bir tane olduğunu biliyordum. Gazetelerde 13 olduğunu söylüyorlar diye konuştu.
Görüm, gelirine ilişkin, taksici olarak İstanbul un ilçelerini de bildiği için aylık bin 500 YTL kazanabileceğini söyledi.
Bu arada, mahkeme heyeti başkanı, Görüm ü, Şu anda sadece kimliğini tespit edeceğiz. Biraz daha sabredeceksin. Sabırlı olacaksın şeklinde uyardı.
Erkut Ersoy, eskiden banka yöneticiliği yaptığını, 2001 de istifa ettiğini anlatarak, şu anda geliri olmadığını, annesinin emekli maaşı bulunduğunu söyledi. Bunun üzerine, mahkeme heyeti başkanı, Annenizin emekli maaşıyla mı idare ediyorsunuz? diye sordu. Ersoy, ayrıca bir de evleri bulunduğunu, 750 YTL civarında kira gelirleri olduğunu söyledi.
Kahraman Şahin, bekar ve üniversite öğrencisi olduğunu, daha önce ticaretle uğraştığını, trafik müşavirliği yaptığını, 800-900 YTL kazandığını, şu an ise geliri olmadığını anlattı.
Erol Ölmez, adres konusunda hem iş yeri hem de kaldığı yer olarak Taksim de bir adresi verdi.
İlkokul mezunu olduğunu ifade eden Ölmez, aylık gelirinin 800-900 YTL civarında olduğunu söyledi.
Muhammet Yüce, lise mezunu olduğunu, uzman çavuşluktan ayrıldığını, bir şirkette güvenlik amiri olduğunu anlattı.
Bu arada, sanıklardan Rasim Görüm, mahkeme heyetinden bir talepte bulunmak istediğini söyledi. Mahkeme heyeti başkanı, elinde yazılı olan talebi alabileceklerini bildirdi. Görüm, dilekçesini mahkemeye sundu.
Murat Çağlar, Antalya da ikamet ettiğini, lise mezunu olduğunu, turizmle uğraştığını, 3-5 bin YTL aylık geliri olduğunu söyledi.
Mahkeme heyeti başkanı, daha sonra iddianamenin okunması safhasına geçilmeden önce bir talep olup olmadığını sordu.
Sanık Halil Behiç Gürcihan, 3 usul isteğinde bulunacağını ifade ederek, Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz ün de mahkemede hazır bulunmasını istedi.
Bilgisayarlarına, gözaltına alındığı anda el konulduğunu söyleyen Gürcihan, o bilgisayarlarda bulunan kendisine yönelik suçlamalara karşı delillere ihtiyacı olduğunu kaydetti.
Gürcihan, önceki gün gözaltına alınan Ertaç G nin evindeki bilgisayarların kopyasının alındığını basından öğrendiğini ifade ederek, kendisi için de bunun temin edilmesini talep etti.
İddianamenin okunması konusunda ise Gürcihan, iddianamenin 516. sayfasına kadar olan bölümünün okunmasını, ardından her sanık için ilgili bölümün okunup sanıkların bu şekilde ifadesinin alınmasını talep etti. Gürcihan, taleplerine ilişkin dilekçesini de mahkemeye sundu.
Hayrettin Ertekin de 9 aydır tutuklu olduğunu belirterek, Çin de yatırımı bulunduğunu, tutuklu olduğu için yatırımlarını takip edemediğini söyledi. Ayrıca, sağlık sorunları olduğunu söyleyen Ertekin, tutuksuz yargılanmak üzere bırakılmasını talep etti.
AVUKAT KEMAL KERİNÇSİZ
Kemal Kerinçsiz, hakkında emniyet tarafından 100 e yakın soru hazırlandığını, Ergun Poyraz ve Muzaffer Tekin in avukatlığını yaptığını belirterek, duruşma salonunda bulunmasının asıl nedenini mesleki çalışmalarının oluşturduğunu iddia etti.
Hakkındaki tüm bilgi ve dokümanların emniyetçe tahkik edildiğini savunan Kerinçsiz, hakkındaki soruşturmanın usulsüz ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, konuya ilişkin Adalet Bakanlığından soruşturma izni alınması gerektiğini savundu.
Gözaltında tutulduğu sürenin de 4 günlük yasal süreyi 15 saat geçtiğini söyleyen Kerinçsiz, yasa koyucunun koymuş olduğu kurallara uyulması gerektiğini belirtti.
Kerinçsiz, hakkında bugüne kadar toplanan tüm delillerin hukuka aykırı sayılıp tümden reddinin gerektiğini savunarak, ayrıca hakkındaki kovuşturmanın durdurulması ve Adalet Bakanlığından kovuşturma izni alınması gerektiğini söyledi.
Bekir Öztürk de hakkındaki delilleri talep ederek, 180 sayfalık dijital bilgiden bahsediliyor. Onları talep ediyorum dedi.
Gazeteci Vedat Yenerer de aslında olmamasına rağmen, dosyasına bir de silah eklendiğini ileri sürdü.
Yenerer, PKK kampıyla ilgili fotoğrafların da son kitabında yer aldığını söyleyerek, bu kitabı mahkemeye sundu.
SLOGAN ATAN SANIĞI HAKİM SALONDAN ATTI
Ergenekon davasının bugünkü duruşmasının öğleden sonraki bölümünde, avukatı savunma yaparken sanık Hüseyin Görüm "Bu dava hak davasıdır" diye bağırmaya başlayınca mahkeme başkanının talimatıyla duruşma salonundan çıkarıldı. Görüm'ün ağzı jandarma tarafından kapatılarak salondan çıkarıldı. Görüm'ün avukatı müvekkilinin şizofrenik bir rahatsızlığı olduğunu söyledi.
MAHKEME SALONUNDA DURUM
*Toplam 86 Sanıklı davanın ikinci duruşması için Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesindeki Adliye Binasına 405 kişi için sandalye yerleştirildiği görüldü.
*İlk duruşmada yaşanan sıkıntılardan ders alan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ikinci duruşma için radikal tedbirler aldı.
*Silivri Ceza İnfaz Kurumları yerleşkesindeki adliye binasında ilk gün sanık avukatları izleyiciler ve gazetecilerin yaşadığı yer sıkıntısı, ikinci duruşma için alınan tedbirlerle kısmen çözüldü.
*46 tutuklu, 86 sanıklı dava için Niğde Açık Cezaevinde mahkumlara yaptırılan sandalyeler, önceki gün, Silivri Ceza İnfaz Kurumundaki duruşma salonuna getirildi. Duruşma salonundaki sandalye ihtiyacı bu şekilde karşılanırken, geri kalan sandalyeler de bekleme salonuna yerleştirildi.
*Bekleme salonuna aynı zamanda plazma Tv yerleştirildi. Basın mensupları ve sanık yakınları duruşmayı bu bölümde izledi.
*Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu Yerleşkesinin girişinde jandarmanın aldığı güvenlik önleleri de dikkat çekti. Özel giyimli robokob denilen Jandarma, bariyerler kurarak göstericiler ile basın mensupları arasına bir set çekti. Çok sayıda robokobun görev aldığı yerde gazetecilerin daha rahat çalışması imkanı getirildi.
*20 Ekim tarihinde yapılan ilk duruşmaya cep telefonlarıyla alınmayan basın mensupları ve avukatlar için duruşma salonunu dışına cep telefonlarını muhafaza edebilmeleri için içinde kilitli kasaların bulunduğu bir konteyner yerleştirildi. Basın mensupları ve gazeteciler cep telefonlarını konteyner içindeki kilitli kasalara koyup duruşma salonuna girebildi.
*İlk gün kimlik verme sırasında yaşanan kargaşa da, bu duruşma için alınan önlemlerle yaşanmadı. Basın mensupları, avukatlar ve izleyiciler ayrı ayrı bölmelerden kimliklerini vererek, kargaşa yaşanmadan duruşma salonuna girme imkanı bu duruşmada elde etti.