Giriş Saati : 16.10.2008 12:50 Güncelleme : 16.10.2008 23:35
İsviçre Cumhurbaşkanı Pascal Couchepin, Türkiye'yi en önemli ortaklarından biri olarak gördüğünü söyledi. Kasım ayında Türkiye'ye yapacağı ziyaret öncesinde başkent Bern'de bir grup Türk gazeteciyi kabul eden Couchepin, çeşitli konularda görüşlerini dile getirdi.
İki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasının 80. yıl dönümünü kutladıklarını belirten Couchepin, "Türkiye'nin İsviçre'nin en önemli ortaklarından biri olduğunu düşünüyorum" diyerek, şöyle devam etti: "Öncelikle Atatürk döneminde başladı ilişkiler. Kanunlarımızı örnek aldınız. Türkiye bizim gibi AB'nin dışında. Bizim önceki cumhurbaşkanımız Kırgızistan'a gittiğinde, Türkiye'nin dünyanın o bölgesindeki nüfuzunu görünce şaşırmıştı. Türkiye'nin iki seçeneği var önünde. "Türk commenwealth"i (uluslar topluluğu) oluşturma imkanı var. Öte yandan Avrupa ve Batı ile ilişkilerini de geliştiriyor."
Türkiye'nin her iki yöne de gitmesi gerektiği görüşünü dile getiren Couchepin, "İstanbul'a gittiğimde kendimi Avrupa'da hissediyorum. Anadolu'yu dolaşırken, daha doğuda olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ama Doğu Avrupa'da bazı yerlerde de kendinizi Avrupa'da hissetmezsiniz. Türkiye Avrupa'nın parçası olmalıdır" diye konuştu.
ERMENİ İDDİALARI
İsviçre Cumhurbaşkanı Couchepin, ülkesinde Ermeni iddialarını yalanlayanların yargılanmasıyla ilgili bir soru üzerine de "Bence artık bunu tartışmamalıyız, geleceğe bakmalıyız. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün futbol maçı için Ermenistan'a yaptığı ziyareti saygı ve hayranlıkla karşıladım" dedi.
"Hükmü hakimler verir" diyen Couchepin, bunun bütün ülkelerde böyle olduğunu, yargının, yürürlükteki yasaya baktığını söyledi. Couchepin, tarihi konuların tarihçilere bırakılmasını kendisinin de savunduğunu ve tarafların "trajik" olayların tarifini ortak şekilde belirlemeye çalışmaları gerektiğini söyledi.
Yahudilere karşı Nazi soykırımını inkar etmeyi yasaklayan ve ırkçılığa karşı çıkarılan bir yasaya dayanılarak, Ermeni iddialarını yalanlayanlar hakkında soruşturma açılmıştı. İsviçre Adalet Bakanı Christoph Blocher 2006 yılında Türkiye'ye yaptığı ziyarette, "Soykırım yasası başağrısı" diyerek yasayı eleştirince, şimdiki Cumhurbaşkanı Couchepin ve başka bakanlar, yargıya müdah kendisini sert şekilde eleştirmişti. HRİSTİYAN AZINLIK VE AK PARTİ
Türkiye'ye ilk kez 1964'te gittiğini, İstanbul'dan Bodrum'a otomobille seyahat ettiğini, oradan Antalya ve Toros dağlarını dolaştığını anlatan Couchepin, daha sonraki seyahatlerinde İstanbul'un yanı sıra Ankara, Mardin, Gaziantep ile Kapadokya'ya gittiğini belirtti.
Türkiye'nin bir batı ülkesi olduğuna emin olduğunu kaydeden Couchepin, geçen yıl İstanbul'da dini azınlıklarla görüştüğünü söyledi. Hristiyan toplumdan bir kişiye, "Kime oy vereceksin" diye sorunca, "AK Parti'ye oy vermeyi düşündüğü" cevabını aldığını aktaran Couchepin, "Kuzey Afrikalı bir Müslüman lider AK Parti için bana Hristiyan Demokratların Müslüman versiyonu tarifini vermişti" dedi.
Couchepin, bir soru üzerine, İsviçre'de Türkiye'ye ilişkin yanılgılar olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birçok İsviçreli, Türklerle Arapların arasında duygusal yakınlık sayesinde ilişkilerin mükemmel olduğunu düşünür. Ama o kadar kolay değil. İki millet arasında tarihten gelen sorunlar var. Türkiye'nin İsrail'le diplomatik ilişkisi olduğu görmezden gelinir. Türkiye ve İsviçre'deki laikliğin benzer olduğunu sanırlar. Tarihi süreçler farklı. Modern Türkiye'nin kurucusunun iradesiyle laiklik Türkiye'de başladı. İsviçre'de ise bu süreç, iç savaşların da meydana geldiği asırlara yayıldı. Sürecin sonunda farklı dini gruplar, kavgaların son bulması için laiklik yolunu seçti. Bugün ise İsviçrelilerin çoğunluğu dindar olmadığı için böyle sorunlarımız yok."
Couchepin bir başka soru üzerine de hiçbir ülkeyle ekonomik ve ticari konuları görüşmediklerini, çünkü İsviçre'nin dev ticari imparatorluğa ulaşmasına rağmen siyaseten küçük bir güç olduğunu belirtti. Couchepin, öte yandan siyasi yönü olan Nabucco gaz boru hattını desteklerini de ifade etti.
ILISU BARAJI
Ilısu barajı projesine ilişkin bir soru üzerine İsviçre Cumhurbaşkanı Couchepin, bu projeye katılacak firmalara İsviçre, Avusturya ve Almanya'nın ihracat kredisi teminatı vermeden önce Türk tarafının çevre ve sosyal konulardaki tedbirlerini açıklamasını beklediklerini söyledi.
Tarihi değeri olan bir bölgeye baraj yapılmasınını değerlendiren Couchepin, "Tarihe ve arkeolojiye ilgim olduğu için defalarca gittiğim Türkiye'nin her yerinde arkeolojik kalıntılar olduğunu gördüm. Enerji ihtiyaçları da var. Büyük tarihi değeri olan yerlere önem veriliyor, örneğin Efes'te fabrika kurmanız gündemde değil. Diğer bölgelerde ise Türkiye'nin belirlediği öncelikleri değiştirmesini isteyemeyiz" diye konuştu
TERÖR ZANLILARININ İADESİ
Couchepin, İsviçre'nin, Interpol tarafından aranan zanlıları Türkiye'ye iade etmediğinin söylenmesi üzerine, "Kimse yargı sistemimizin çalışmadığını söyleyemez, Interpol'ün istediği birini vermiyorlarsa sebebi nedir? Hükümetin değil yargının meselesi, yorum yapamam" dedi.
Türkiye'yi hedef alan terör eylemlerini şiddetle kınadıklarını vurgulayan Couchepin, şunları belirtti:
"Ama bizim bir terör örgütleri listemiz yok. Ben birisine terörist diyebilirim, ama örgütleri öyle sınıflandırmıyoruz. BM Güvenlik Konseyi böyle bir sınıflandırma yaparsa yaptırım kararı alırsa adım atarız. Biz diktatörlük değiliz, demokratik bir ülkeyiz. Her şeyi yürürlükteki yasalara göre yaparız."
İsviçre'nin terör örgütü PKK üyelerinin "güvenli sığınağı" olduğu suçlamasını reddeden Couchepin, "Onları kontrol ediyoruz, polisin işi. Yasa dışı şeyler varsa polis inceler. Adalet bakanlarımız görüşüyor" diye konuştu. KÜRESEL FİNANS KRİZİ
Daha önce ekonomi bakanlığı da yapmış olan Pascal Couchepin, dünyayı sarsan finansal krizin kökeninde finans kurumlarının düzene sokulması amacıyla yapılan düzenlemelerde aşırıya kaçılmasının rol oynadığını söyledi.
Couchepin, küreselleşme yüzünden risklerin tahminlerin ötesinde yayıldığını, bankacılık teknolojisindeki yenilikler ve matematiksel modellerle yeni mali enstrümanlar geliştirilmesiyle risklerin bilanço dışında çıkarıldığını belirtti. Couchepin, bilançoların risklerden arındırılmış halde sunulmasının sebebinin de aşırı düzenlemeler olduğunu kaydetti.
Piyasaları düzenleyici kuralların aşırıya kaçmaması gerektiğini, serbestliğin ağırlık kazanmasını savunduğunu anlatan Couchepin, "Ben kırk yıldır siyaset yapıyorum. Belediyelerde başladım. Yani hayatım boyunca devlete hizmet ettim. Tabii ki güçlü devletten yanayım. Ama piyasaları düzenleyici kurallar zaman içinde değişime uğramalıdır" dedi.