kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
16 Ekim 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Sorun "Bilgi sızması" değil de istihbaratta çok başlılık ve uyumsuzluk mu?

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, basında yer alan TSK'ya dönük eleştirilere ve haberlere öfkelenmesi ne kadar doğalsa, basının bu eleştirileri ve haberleri yapması da o kadar doğaldır.
Bütün dünyada böyle durumlarda bu tablo çıkar ortaya.
Nitekim Genelkurmay Başkanı da şu söylemle bunu ifade etti dün:
-Bu tip saldırılar karşısında -ki bu saldırılar doğru bilgiye dayanmayan sınırlarını aşan eleştirilerdir- her ordunun vereceği cevap bellidir ve bu husus bütün ordular için de geçerlidir.
Şeffaflığın ve basın özgürlüğünün simge ülkesi olan ABD'de bile bu böyle oluyor.
Hatırlayın "Çok gizli" (Top Secret) damgalı "Pentagon Papers" adı verilen belgeler The New York Times'da (1971) yayınlandığı zaman olanları...
Bu gizli belgeleri sızdıran Ellsberg de, yayınlayan Sheean da, polisle adliye arasında sürünmüşlerdi. Bu belgeler kamuoyuna açıklananlarla, gerçekler arasındaki uyumsuzlukları ortaya koyuyordu.
Bize dönersek...
Orgeneral Başbuğ'un öfkesine sebep olan yayın, Taraf gazetesinin Aktütün baskını ile ilgi olarak önceki gün yayınladığı fotoğraflar ve bunlara ilişkin haberlerdir.

Bilgi sızdıranlar
Genelkurmay Başkanı'nın tepkisi de şu cümleler içinde ifade edilmiştir:
-Bayraktepe'de meydana gelen olay bölücü terör örgütü açısından adeta bir intihar saldırısıdır. Bunu açın okuyun öğrenin. Bayraktepe'de çalışan çarpışan askerlerimiz açısından daha önce de ifade edildiği gibi bu bir kahramanlık destanıdır.
-Olayın hemen akabinde, her zaman olduğu gibi olayın tüm boyutlarının incelenmesi görevi Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından 2. Ordu Komutanı'na verilmiştir. Kendine güveni olan bütün kurumlar gibi -ki TSK'nın kendine güveni tamdır-, bu incelemenin sonuçlanmasını müteakip elbette kamuoyu ile paylaşılması gereken hususlar bilgi olarak verilecektir.
-Ayrıca bu konulara ilişkin bilgileri sızdıranlar ve bu gizli bilgileri kullananlar hakkında da adli işlemler başlatılmıştır.
-Bütün bunlara rağmen bölücü terör örgütünün yaptığı eylemleri, altını çiziyorum "başarılı gibi gösterenler", tekrar ifade ediyorum başarılı gibi gösterenler akan ve akacak olan her damla kanın sorumluluğuna ortak olurlar.
Bu noktada "Kim haklı" arayışına girmek, kanımızca en son başvurulacak yöntem olmalı.
Basının görevi gerçekleri yansıtmak, Genelkurmay Başkanı'nın görevi de TSK'nın gücünü ve itibarını korumaktır.

Aktütün bilgileri
Taraf gazetesinde yayınlanan Aktütün'le ilgili fotoğraflara ve haberlere gelince...
Burada sorunun "Bu konulara ilişkin bilgileri sızdıranlar ve bu gizli bilgileri kullananlar" dan ibaret olduğunu kabullenmek pek mümkün değil.
Ortada ciddi bir "İstihbarat sorunu" olduğunu galiba kabullenmemiz gerekiyor.
Devletin çeşitli istihbarat birimleri arasında hangi düzeyde işbirliği ve eşgüdüm olduğu sorusu, bu noktada mutlaka gündeme getirilmelidir.
Çünkü Güneydoğu'daki terörle mücadelenin özünde istihbarat faaliyetleri vardır.
Anlaşıldığına göre söz konusu istihbarat, bir bölüm birimler tarafından diğerleri ile paylaşılmamaktadır. Örneğin Taraf'ta yayınlanan bilgilerin, bu bilgilere sahip birim tarafından baskın öncesinde mesela Başbakan'ın önüne getirilip getirilmediği bilinmiyor.
Yine ABD'yi hatırlayalım.
2001 Eylülünde El Kaide'nin ABD'yi hedef alan terörist saldırısının, bölük pörçük daha önce çeşitli istihbarat kurumları tarafından bilindiği ve bunlar arasında koordinasyon ve işbirliği olmadığı için, saldırının önlenemediği çok yazıldı.
Nitekim daha sonra bir yeni kurum bu istihbaratı eşgüdüme sokmak için kuruldu.
Özetle Genelkurmay İstihbaratı ile MİT, Emniyet İstihbaratı ile (varsa) JİTEM, birbirlerinin rakibi değildir.
Daha doğrusu bu böyle olmamalıdır...
Yani mesele "Sızıntı" değil "Eşgüdümsüzlük" tür.