kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Ekim 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Global koşullar gerginlik değil kararlılık gerektiriyor...

Gerek Amerika'nın gerekse Avrupa'nın yöneticileri, ekonomik kriz sürecinde yavaş davrandılar.
Şimdi çok radikal ve cesur kararlar alıyorlar. Bu kararları büyük finans kuruluşları bilançolarında zarar açıklamaya başladığı zaman gündeme getirselerdi, şimdi dünya ekonomisi sıtmalı bir hasta gibi titremezdi.
Ama neticede artık ortada işleyen bir kararlar mekanizması var ya, bu da bir şeydir. "Global Güven Bunalımı" na karşı, bu kararlar soğutucu bir etki yapacağa benziyor.
Bize gelince.
Sadece siyasi hesaplarla ve "Kriz bizi vurursa bu iktidar da vurulur" diye hesap yapanlar elbet vardır. Ama bunlar genel eğilimi asla yansıtmaz.
Ne var ki AK Parti iktidarının, global krizin şu ya da bu ölçüde Türkiye'ye yansımasının muhtemel sonuçlarını, siyasi boyutu ile değerlendirmesi de, aklın gereğidir.
Neticede geçmişteki her ekonomik kriz, Türk siyasetini derinine etkilemiş ve hatta siyasetin yapısını değiştirmiştir. Son 2001 Şubat Krizi olmasaydı, acaba merkez partiler barajın altında kalırlar mıydı?
Siyasi gerçekçiliğin gereği, tüm iktidarların ve şimdiki AK Parti iktidarının da, kriz karşısında bekler görüntü vermek yerine, kararlılıklarını sergileyerek öncelik almalarıdır.
Burada en hatalı tutum, iktidar sözcülerinin "Krizden çıkar sağlamak isteyenler var" veya "Birileri kriz körükçülüğü yapıyor"
söylemlerinin sahibi konumuna girmeleridir.

Polemik zamanı mı?
Ne yazık ki bunu Başbakan Erdoğan, son Sivas konuşmasında yaptı.
"Bir yangın var, bizi de etkisi altına alabilir" şeklindeki yapılan uyarıları hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
- Bunu sorumluluk mevkiinde olanların söylemesinden daha büyük bir tehlike olamaz. Bu ister bir sivil toplum örgütü olsun, ister kamu bunu söyleyemez. Böyle bir tehlike yokken kalkıp da bu ifadeleri kullanmak çok ciddi bir yanlış.
Yere sağlam bastıklarını söyleyen Erdoğan,
-"Avrupa ve Amerika'nın etkilendiği gibi kriz bizi etkilemedi. Ancak dünyadaki yangına körük tutanlar var. Bazılarını anlamıyorum, lütfen körük tutmasınlar" diye konuştu.
Bu sözler herhalde TÜSİAD sözcülerinin konuşmalarına cevap olarak seslendirildi.
Herkes biliyor ki, global kriz, öncelikle finansal sistemi ve borsalarda tedavülde olan menkul değerleri etkiliyor. Sistemin ve dolayısıyla plasman piyasasının tıkanmaması için Amerikan ve Avrupa hükümetleri, bankacılığa devlet eliyle sermaye ve nakit pompalıyorlar.
TÜSİAD üyeleri, bu tür bir krizden öncelikle etkilenip zarar görecek girişimcilerden oluşuyor. Şu anda özel sektörün kullandığı dış krediler, kamu dış borçlarında kat kat daha fazla.

Algılama meselesi
Yani TÜSİAD'ın uyarıları krizi körüklemek için değil, krize karşı önlem alınması amaçlıdır.
Veya bu uyarılar böyle algılanmasa da böyle yorumlanıp, ona göre cevaplanmalıdır.
Dış kredi pazarlarındaki daralma dış ödemeler dengesizliğini bu kaynaktan gideren Türk kamu maliyesini etkilediği zaman, bundan özel kesim de zarar görür.
Yani zaman kavga ve polemik zamanı değil, tüm kesimlerin dayanışması ve ortak aklın gereğinin gecikmeden yapılması zamanıdır. Bu da bir iletişim meselesidir ve ana hedef "Güven ortamı yaratmak" tır.
"Kim ne zaman ve nasıl etkilenir" konusuna gelince, rahmetli Turan Güneş'in hep anlattığı bir Çin öyküsünü bir kez daha hatırlatayım:
Eski Çin'de derebeyleri savaşınca yenilen derebeyini galip gelen derebeyi esir alıp, sabaha kadar sofrasında ağırlarmış. Sabaha karşı da esirin boynu kesilirmiş.
Böyle bir sofrada esir derebeyi çok iyi ağırlanmış. Her çeşit yemek yanında cambazlar, dansözler gösteriler yapmış. Kılıç ustaları havada uçan sinekleri sünnet etmişler, kılıçları sofradakilerin saçlarından teller koparmış.
Sabaha karşı esir derebeyi ev sahibine "Yeter artık, boynumuzu kes de bu eziyet bitsin" demiş. Muzaffer derebeyi gülmüş, "Boynun kesildi bile, salla başını görürsün" diye cevap vermiş.
Esir derebeyi başını sallayınca boynundan ayrık başı yere düşmüş.
Meğer kılıç ustaları gösteri sırasında bu işi de halletmişler.
Kıssadan Hisse: Bazen olayı fark etmek, olaydan etkilenmek kadar önemlidir.