kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
16 Ekim 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ENGİN ARDIÇ

Budur işte, bu, bu!

Türk Hava Yolları, "krizi fırsat bilip" tam 105 uçak almaya girişmiş... Toplam fiyat, beş buçuk milyar dolar.
Uçaklar elbette "ha deyince" havalanıp gelmiyorlar, 2023'e kadar sürecekmiş tamamının "peyderpey" teslimi... Boeing ve Airbus'tan teklif vermeleri istenmiş, kim daha ucuza satarsa o tercih edilecek.
Bayıla bayıla yapıp satacaklardır.
Bu rakamın da, "ölü eşek fiyatı" değilse bile, çok ucuz olduğu söyleniyor.
THY, "zor duruma düşen keferenin malını" ucuza kapatmış oluyor!
Yapılması gereken budur. "Krizden yarar sağlamak", onu lehimize çevirmek böyle olur. Kendin üretemiyorsan, hiç olmazsa ucuza alacaksın. Fırsat kollayacaksın.
Havacılık şirketimiz şu anda "İttihatçı mutemetlerin" elinde olsaydı ne olurdu peki?
"Kriz var, tasarruf yapalım, devletin parası gitmesin" diye geri dururlardı... Birkaç yıl beklerler, Batı dünyası derlenip toparlandıktan, "resesyon" geçtikten sonra uçakları on beş milyar dolara almaya kalkarlardı...
"Benim emekçi halkıma uçak ne gerek?" diye düşünüp hiç almak istemeyecekleri de saymıyorum ha!
Çünkü biz onların "ne demek efendim cumhurbaşkanına özel uçak, başbakana özel uçak" kafasında olanlarını da tanırız. Atatürk uçağa mı binerdi? Yurt gezilerine trenle çıkardı. Saçı bitmedik yetimin parası da çarçur olmazdı.
Son günlerde hep 1929 krizine atıfta bulunuldu ya, aynı sorunla "Başvekil İsmet Paşa" da karşılaşmıştı...
Krizin kasıp kavurduğu, kimisi kitle halinde işçi çıkaran, kimisi patır patır batan Amerikan şirketleri, "makine parklarını" gerçekten de ölü eşek fiyatına elden çıkarmaya bakıyorlardı... Otuzlu yılların başları...
Şevket Süreyya (Aydemir), İsmet Paşa'ya "gelin şunları ucuz ucuz kapatalım, memlekete getirelim, bir sanayi ve kalkınma hamlesi başlatalım" diye neredeyse yalvardı.
Bunu hem 1932'nin mart ayında ünlü Kadro dergisinde yazdı ("Makinelerin Muhacereti"), hem de "şifahen" çok söylediğini biliyoruz...
İsmet Paşa'dan tık çıkmadı.
Çünkü, döviz gidecekti!
Döviz, harcamak için değil, "devlet hazinesini doldurmak" için kazanılırdı.
"Denk bütçe" ve "denk dış ticaret" kutsaldı, ne alırsan o kadar satacak, ne satıyorsan o kadar alacaktın!
İsmet Paşa hem iktisattan anlamıyor, hem de bu makineleşme "hamlesinin" getireceği sanayileşmenin köylüyü işçiye dönüştürmesinden, yani köylünün "hareketlenmesinden" korkuyordu. Memlekete önce eğitim gerekliydi!
Özel sektörü teşvik edip arz ve talep yaratan, ekonomiyi ısıtan politikalar uygulanacağına, arzı sınırlı tutmaya, talebi kısmaya ve ekonomiyi dondurmaya yönelik devlet tekelciliği uygulandı. Ülkemizde bugün bile bunu solculuk sanan ahmaklar yaşarlar.
İsmet Paşa, yanlış politikalarının meyvesini de 1950'de derledi sayılır! Bırakın ara malları sanayiini, tarımda makineleşmeyi bile ellili yıllara ertelemişti! Seçimi DP kazanmasaydı, bunun bile gerçekleşeceği şüphelidir.
Günümüzde "Amerika bile sonunda Atatürk'ün ekonomi politikasını kabul etti" yazan çok akıllı, çok zeki ve çok bilmiş arkadaşlar var da, onların da yiyecekleri meyveler midelerine oturacaktır. Mart ayına az kaldı.