Deniz Feneri e.V. davasının
Almanya ayağının sonuçlanması sonrası anlaşılıyor ki
Türkiye'deki uzantıları da cezasız kalmayacak.
Bu konuda yargı dün ilk adımını attı...
Anımsanacağı gibi
Almanya'da yargılananlar 5 yıl 10 ay ile 1 yıl 10 ay arasında değişen oranlarda ceza almıştı...
Ve olaya karışan üç kişi de cezaevine konulmuştu.
Peki,
Türkiye ayağı ortaya çıkarsa ne olacak;
Almanya'daki yandaşları gibi ceza alıp hapse mi konulacak?
Hapse dahi girmezler Hemen yanıt verelim,
Türkiye'de izinsiz yardım toplamanın cezası
Almanya'daki gibi ağır değil; hatta yok denecek kadar az...
Bu konuda cezayı düzenleyen Yardım Toplama Yasası'nın 29'uncu maddesi aynen şöyle:
"Kanun hükümlerine aykırı olarak izinsiz yardım toplayanlar, üç aydan altı aya kadar hafif hapis ve iki bin beşyüz liradan (2.5 YTL) on bin liraya (10 YTL) kadar hafif para cezasına hükmedilirler. İzin verilen yer dışında yardım toplayanlar ise iki aydan dört aya kadar hafif hapis ve iki bin liradan (2 YTL) yedi bin beşyüz (7.5 YTL) liraya kadar hafif para cezasına mahkûm edilirler. Ayrıca, her iki halde de, izinsiz toplanan mal ve paranın müsaderesine hükmolunur. (İkinci fıkra Mülga: 29/5/1986 3294/10 md.) Bu kanunun diğer hükümlerine aykırı davranışların fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde haklarında, bir aydan üç aya kadar hafif hapis cezası hükmolunur..." Yasanın 28'inci maddesine göre de
"Yardım faaliyetinden elde edilen mal ve paralar devlet malı sayılır. Bunlara karşı suç işleyenler de devlet memuru gibi cezalandırılır..." Yani, topladığı paralara el konulur ve suçu devlet memurlarının işlediği suçlarda uygulandığı gibi cezası iki kat artırılır.
En yüksek ceza olan 6 aylık mahkûmiyet almış bir yıla çıkarılır...
İki yıldan az cezalarda mahkûmiyet kararı uygulanmayacağı için bu kişiler hapse girmez, yaptıkları yanına kalır.
Hepsi bu kadar...
Nitekim konunun uzmanlarının dün aktardığına göre bugüne kadarki davaların çoğunluğu böyle işlemiş...
Oysa yargı bugüne kadar elindeki yetkiyi çok daha ağır şartlarda kullanmış ve bu kişileri
"zimmet, irtikâp, rüşvet alıp verme" suçlarından cezalandırmış olsaydı, bu kişiler bir daha ortaya çıkıp insanların
"gönül ve inanç duygularını" sömüremeyeceklerdi.
Neredeyse her 10 yılda bir
Almanya'da patlayan bu olaylar da bir daha tekrar etmeyecekti...
Kızılay'ın rolü Hatta Kızılay'ı yok edip yerine geçme gibi bir çabaya da cüret gösteremeyecekti.
Sorunun temelinde ise
"sisteme dayalı güven" yerine,
"insana dayalı güven" sorunu yatıyor.
Bir kişiye güvenilip verilen insani yardımın, zimmete geçirilebileceğini kimse düşünemiyor.
Kızılay gibi her yardımın eksiksiz yerine ulaştırıldığı, belgeleri ile bağış yapana nereye harcandığının bildirildiği sistemin önü perdelendiğinde bu tür skandalla karşılaşılabileceği öngörülmüyor.
Bugünkü durum
Türkiye'nin bu sorunu bir daha gündemine gelmeyecek şekilde aşması için büyük bir fırsat görülmeli.
İşe de tam çeyrek asır önce 25 Haziran 1983 tarihinde çıkardığı Yardım Toplama Kanunu'nu günün şartlarına göre düzenlemekle başlamalı...
Yoksa, daha çok mercimek, jet, deniz feneri sorunu yaşar...
Yayın tarihi: 19 Eylül 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/19//sarikaya.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.