Giriş Saati : 18.09.2008 12:03 Güncelleme : 18.09.2008 19:14
Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, Türkiye'nin ABD'de yaşanan krizi mutlaka ciddiyetle ele alması, önlemler ve alınması gereken dersler olduğu bilinciyle "tez elden" gereğini değerlendirmesi gerektiğini bildirdi. Özince, ABD'deki finansal krize ilişkin yaptığı açıklamada, dünyada finans sektörünün kurallarının, arzu edilen şeffaflıkta ve sağlıklılıkta bir finans endüstrisi sağlayamadığını ifade etti.
2001'de Türk ekonomisinin ekonomik programının çöküşünden sonra ortaya çıkan sıkıntının bir tek Türkiye'ye ait olduğu düşüncesinin hakim olduğuna değinen Özince, "O zaman 'biz kötü yönettik ondan oldu' diye düşünmüştük. Ve nihayet bizim ülkemize özel kaldı. En küçük bankanın sorunlarını karşılayacak külfetlere girildi. Biz bunu çözdük. 1992 yılında yaşanan krizde de yine Türkiye Cumhuriyeti devleti özel müesseseleri dahi soruna çözüm bulmuştu" şeklinde konuştu.
ABD merkezli krize muhakkak uluslararası yaklaşımlarla ulusal çözümler bulunması, bunun bütün dünyaya sirayet etmesi, sistemik riskleri artırır bir şekle bürünmemesinin sağlanması gerektiğine dikkati çeken Özince, özellikle Türkiye ve benzeri ülkelerin etkilenmemesi için başta ABD olmak üzere, bu konunun bütün detayıyla teşhisi ve çözümlerinin ilgili ülkeler tarafından üstlenilmesinin şart olduğunu söyledi.
"DEVLET OLARAK DA TALEPKAR OLMALIYIZ" Ersin Özince, "Bunun yayılma eğilimlerini de mutlaka önlemeye çalışmaları lazım. Yoksa, 'her ülke kendisi sorununu çözümlesin' diye düşünmek, özellikle dünyanın imkanları dar ve gelişme ihtiyacında olan bölümlerini daha olumsuz etkileyecektir. Dolayısıyla dünya ekonomisine yön veren, dünya finansal piyasalarına yön veren ülkeler bunun bilincinde ve sorumluluğundalar. Biz de bu konuda talepkar olmalıyız, devlet olarak da talepkar olmalıyız kanaatindeyim" görüşünü dile getirdi.
Global krizde sona yaklaşılmadığının altını çizen Özince, bu konuda yorum yapabilmek için şeffaf bir şekilde sorunun ne olduğunun anlaşılması, buradan anlaşılması da mümkün olmayacağı için o ülkelerin devletleri veya bağımsız otoritelerinin durumu anlatması gerektiğini kaydetti.
Yaşanan krizin en önemli boyutunun itibar yönünde olduğunu ve bunun da giderek sistemik bir risk halini aldığını belirten Özince, "Bunun, bugüne kadar izlenen yaklaşımlarla kolaylıkla ortadan kalkabileceğini düşünmüyorum. Bunun ortadan kalktığına inanabilmemiz için kredibilite problemleri ortadan kalkmalıdır. Nasıl ortadan kalkar? O ülkelerin bankacılık otoriteleri 'denetledik, bizim kuruluşlarımız son derece sağlamdır, reytingleri yeniden elden geçirilmiştir' derlerse ortadan kalkar" diye konuştu.
Özince, böyle bir ortamda reyting müessesesinin çok büyük yara aldığını, bu nedenle reyting müesseselerinin kendi durumunu, ayrıca otoritelerin de bu müesseseleri gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.
"EN AZ ETKİLENEN SEKTÖRLERDEN BİRİ BANKACILIK OLACAKTIR" Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Özince, krizin Türkiye'ye yansımaları ve yapılması gerekenlerle ilgili de şu görüşleri aktardı: "Sadece hükümetimiz, devletimiz değil biz Türk vatandaşları, hepimiz gündemimizi daha gerçekçi bir tavırla saptamalıyız. Sadece politik konulardaki çekişmeler değil, sosyal konulardaki çekişmeleri de bir kenara bırakmalıyız. Türkiye'yi nasıl çağdaş bir ülke yapacağız, çok fazla adette yaptığımıza inandığım çocuklarımıza nasıl daha iyi bir Türkiye bırakacağız bunu tartışmamız lazım. Sosyal konuları ihmal edelim, siyasi konuları tartışmayalım demiyorum. Bir insan hem sosyal hayatını hem de ekonomik hayatını yürütebilmelidir. Ekonomik hayatını yürütemeyen sosyal hayatını da yürütemez.
Ekonomik konular tabii ki gündemde en önde olmalıdır. Ekonomik konuda bırakın iyi olmayı, gelecekte dünya rekabetinde çok ciddi şekilde geri düşeriz. Ben Türkiye'nin maalesef global yarışta gerilemekte olduğu kanaatindeyim. Bunların bir kısmı bizim elimizde olmayan unsurlardan ortaya çıkıyor. Bunu da kabul ediyorum. Fakat yine de elimizden gelenin en iyisini yapmıyoruz düşüncesindeyim. Bunları olumlu değerlendirmeler olarak dikkate almakta yarar var. Gündemi ekonomiye kaydırmakta ekonomi yönetimine de, hükümetimize de en başta görev düşüyor. Ancak bütün kuruluşlar, bankacılığımız da, basınımız da, vatandaşlarımız da hepimiz bunun bilincinde olmalıyız. Bu kriz mutlaka ciddiyetle ele alınmalı ve Türkiye Cumhuriyeti de mutlaka krizle ilgili alması gereken dersler ve önlemler olduğu bilinciyle tez elden gereğini değerlendirmeli. Türkiye'nin elini çabuk tutması, böyle bir durumu fırsata çevirecektir. Aksi takdirde birtakım önceliği olmayan konularla uğraşırken, tam ifadesiyle dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olacak şekilde olumsuz etkilenmemiz mevzu bahis olacak."
Ersin Özince, ''Türkiye böyle bir işten hiç etkilenmeyecek'' düşüncesinin doğru olmadığına işaret ederek, "Burada en az etkilenen sektörlerden biri bankacılık olacaktır. Eğer gereğini yapmazsak reel sektörün, özellikle üretimin, ciddi altyapı projelerinin, Borsanın daha kötü etkilenmesi söz konusu olabilir" dedi.
"TÜRK BANKALARI YUMURTALARI AYNI SEPETE KOYMAZ" Türk bankalarının yurt dışında yabancı bankalara dolar satması konusuyla ilgili de Özince, şunları kaydetti:
"Maalesef Türk bankalarının yabancı bankalara döviz kaynaklarını depo etmesi öteden beri mevzu bahis olan bir konu. Çünkü ülkenin reel sektörü yurt dışından bu kadar borç alırken, Türk bankaları Türkiye'de döviz kredisi verme mevzuatının kısıtlılığı nedeniyle fonlarının önemli bir bölümünü yurt dışı bankalara yatırırlar. Bir kere işin birinci trajikomik tarafı budur. Diğer taraftan sektörümüzün geneli itibariyle Türk bankalarının yurt dışı bankalara mevduat yapıyor olması, bir güç değil bence zaafiyet ifadesi. Aynen 2001 krizinde olduğu gibi likiditesini halledemeyen, likidite problemini çözemeyen müesseselerin faize 12 de verdiği, 12 bin de verdiği olur. Bizim ülkemizde de bu olmuştu. Böyle dönemlerde fırsatlarla riskler karşılıklıdır. Burada yatırılan paraları benim kanımca çok dikkatle değerlendirmek gerekir. Yoksa problemler de ortaya çıkabilir."
Özince, bu açıdan Türk bankalarında endişe edecek durum olmadığını vurgulayarak, "Türk bankaları yabancı bankalara para yatırıyor, bu paralardan dolayı yarın dara düşerler" değerlendirmesinin yersiz olduğunu ifade etti. Özince, "Çünkü bankalar risk yönetimi prensipleri doğrultusunda hiçbir zaman paralarını aynı bankaya yatırmazlar. Bir bankayla çalışma limitleri zaten bellidir. Yumurtaları aynı sepete koymazlar. Ayrıca BDDK bu konuları yakından izliyor, izler. Ama dikkatli olmak lazım. Ufak dahi olsa sorunlarla karşılaşmak hoş değil" şeklinde konuştu.
"BÜYÜME YAVAŞLASA DA DAHA SAĞLIKLI PİYASA OLMAYA DEVAM EDECEK" Krizin, Türkiye'yi her yönden etkileyeceği için bankacılık sektörünü de etkilemesinin doğal olduğuna dikkati çeken Özince, ancak göreceli olarak bundan az etkilenecek sektörün oldukça iyi yapılandırıldığını, iyi risk yöneten, yumurtaları katiyen aynı sepete koymayan bir davranış içinde olduğunu ifade etti.
Ekonominin genelinde etkilenmenin ise kaçınılmaz olacağının altını çizen Özince, Türkiye'nin özellikle dış ticaret yaptığı ülkelerin önemlilerindeki sıkıntı göz önünde bulundurulduğunda bunun Türkiye'nin dış ticaretini, büyümeyi, dolayısıyla bankacılık sektöründeki gelişmeyi de olumsuz etkileyebileceğini belirtti.
Ersin Özince, "Ümit ederiz bütün bu olumsuz düşüncelerim yanlış çıkar. Ama Türk bankacılık sektörü büyümesi yavaşlasa da gelişmiş ülkelerin hemen hepsinden daha sağlıklı ve daha verimli bankacılık yapılan bir piyasa olmaya devam edecek. Bankacılık sektörü sağlıklılığından bir şey yitirmeyecek" dedi.
Yurt dışında bankacılık sektöründeki istihdam daralmasına ilişkin de Özince, "Yurt dışında işsiz kalmış bankacıları görüyorsunuz. O bankaların bizim gibi ülkelerle yaptıkları işler de daralırsa, varsa bizde temsilcilikleri, muhakkak yansımaları ufak tefek şeyler olabilir. Ama Türk bankacılık sektöründe istihdamın azalması, sektörün küçülmesi gibi bir şey asla söz konusu olmayacak. Ben kendi bankam özelinde dahil hiçbir şekilde böyle bir durumu öngörmüyorum" diye konuştu.