Deniz Feneri'nde yolsuzluk iddiaları
adalet terazisinde tartılacağına, konu
siyasi zemine kaydı. Bir medya patronunun açıktan hedef alınması, yaşadığımız tecrübelerin ışığı altında söyleyebiliriz, hiç
"hayırlı" olmamıştır. Ayrıca, basın özgürlüğünü zedeleyen bir yönü de vardır. Çünkü, siyasi iktidarın, bazı yayınların yapılmasını önlemeye çalıştığı izlenimi doğabilir. Öte yandan,
medya sahiplerinin, devletle ilgili işleri olmaması gerekir tezinin haklılığı da, bu ilişkilerde bir kere daha su yüzüne çıkmıştır. Unutmayalım ki, geçmişten bugüne kadar basınyayın gücünü ellerinde bulunduranlar, kendi çıkarları için iftira atmaktan kaçınmamıştır.
Almanya'da davası görülen Deniz Feneri yolsuzluğunun Tayyip Erdoğan ile bir irtibatı yok. Böyle bir irtibat kurmaya çalışan Deniz Baykal'dır. Uzakdoğu'daki tsunami felâketi üzerine, Başbakanlık adına açılan banka hesabına bu dernekten para yatırılmış olması, zaten Deniz Feneri'nin kuruluş amacına uygundur. Meselenin siyasileştirilmesi, maalesef, Kanal 7 yöneticilerine para aktarıldığına dair iddiaları da gölgeleyecektir. Oysa birçok soru var zihinlerde.
Türkiye'deki Deniz Feneri faaliyetlerinde ön planda gör ünen
Uğur Aslan'ın bu derneğin kurucusu ve yöneticisi olduğu sanılıyordu. Acaba, o kişi, bir görüntüden ibaret miydi? İlk günden beri, Deniz Feneri, Kanal 7 ile mi irtibatlıydı? Biri
Almanya'da, diğeri
Türkiye'de, aynı adı taşıyan iki derneğin varlığına niçin göz yumuldu? Yoksa kasten mi bu iki dernek aynı ismi aldı?
Dikkat: Tayyip Erdoğan
Deniz Feneri'ni sahiplenir duruma düşürülmesine fırsat vermesin. Baykal, onu bu tuzağa çekmeye çalışacaktır.
Yayın tarihi: 8 Eylül 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/08//haber,2392BF068B39473B8E96930198614B1D.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.