Avrupa Yakası'ndaki Volkan'ın askerden döneceği haberi en çok Ata Demirer'i sevindirmiş... Niye ansızın gittiğini ve hangi şartlarda döndüğünü de yine ondan öğrenelim: ''O dönem çok yorulmuştum, hapsedilmiş, kıstırılmış hissettim kendimi. Mutsuzdum bıraktığımda, sağlığımı kaybetmiştim... Yoksa Hümeyra hanımla ilgili bir durum değil bu.''..
"Beden
hafiflerse ruh da hafifler,'' sözü sanki Ata Demirer için söylenmiş. Yalnız herkesi şaşırttığı kilolarında değil ruhunda da öyle bir hafifleme olmuş ki ne iki yıl önce
Avrupa Yakası setlerinde yaşanan fırtınalardan ne de şöhret hırsından izler kalmış... Bozcaada'daki evinin bahçesindeki zeytin ağaçlarından elde ettiği zeytinyağının saflığı gibi bir haller gelmiş üstüne... İki yıl boyunca ekrandan izlediği
Avrupa Yakası'nı öyle özlemiş ki dizinin senaristi Gülse Birsel bugün arayıp, "Hadi gel, çekim var," dese, 24 saatini geçirdiği teknesinin dümenini hemen İstanbul'a çevirecek kadar hazır. Ama önce dinlenmeye kararlı... Yaz sonunun keyfini çıkartıp, iyi enerjiler depolayıp eylülde kendini rüzgâra bırakacak... Biz de atlayıp otobüse Bozcaada'ya gittik ve yeni yayın döneminde
Avrupa Yakası'na döneceği açıklanan Volkan'dan, kasımda vizyona girecek
Osmanlı Cumhuriyeti filmine ve ne yiyip ne içmediğine kadar konuştuk... Ama "Volkan askerden dönüyormuş, onu özledik,'' dediğimde, gözlerinin içi çocuk gibi öyle bir güldü ki...
- Volkan askerden dönüyormuş, hayırlı olsun... Biraz uzun sürdü, ama... Nasıl dönüyor, mutlu mu, tedirgin mi?
- Valla Gülse nasıl yazarsa öyle dönecek, senaryoyu bilmiyorum.
- Nasıl ikna etti Gülse Birsel sizi?
- Gülse benim canım ya... Biz onunla zaten birlikte çok şey başardık. Ben onlarla hiçbir zaman bağımı koparmadım.
- Hiç kırgınlık girmedi mi araya?
- Kırgınlık yoktu, üzüntü vardı sadece... Bu yıl zaten biz zaman zaman bir araya geliyorduk. Ben bu
Hacıyatmaz felaketini yaşadığımda da Gülse ile sürekli mesajlaşıyorduk, ''Olmadı, şöyle oldu,'' gibi... Bu yaz Bodrum'da karşılaştık, bir tutuştuk... ''Ya yine mi yapsak, eski günlerdeki gibi...'' Amerikan filmleri vardır ya "Eski günlerdeki gibi..." aynen öyle... Ben de çok özlediğimi fark ettim o günleri, o karakteri...
- Unutamadınız Volkan'ı...
- Ben de unutamadım, seyirci de unutamadı. Aslında bir türlü bırakamadım gibi oldu diziyi... Sokağa çıktığım anda başlıyordu sorular "Volkan ne zaman dönüyor, ne zaman başlıyor?'' gibi... Bir özlem giderelim dedik. Benim için işten çok, eğlenmek ve mutlu etmekle ilgili dönüş hikâyem... Hem bir buçuk iki yıl ara verdik, dinlendik. Elimden geleni yapacağım artık.
- Ayrıldıktan sonra her çarşamba ekranın karşısına geçip, "Keşke bu bölümde ben de olsaydım,'' diyerek iç geçirip, izlediniz mi? - Tabii izledim. Binnur Kaya, Engin Günaydın, Sarp, yeni katılan oyuncular hep iştahımı kabarttı seyrederken ve "Bizim zamanımızda olsaydı keşke bu ekip,'' diye düşündüm. Biraz onlarla da çalışmak istedim açıkcası...
- Zaten Avrupa Yakası'nın öyle bir sihri var... Ben bile o dizide olsam parlarmışım gibi geliyor.
- Size öyle geliyor olabilir... (Kahkahalar...)
- Orada sanki bir aşkınlık durumu yaşanıyor, bu da ekrana yansıyor.
- O Gülse'nin çalışkanlığıyla ilgili bir durum. Hayatımda gördüğüm en disiplinli ve çalışkan insanlardan biri. Bir de genç bir beyne sahip. O gençlik ve aktüel beyin, işi çok güzelleştiriyor. Bir de kimse kırılıp alınmasın ama seyircinin istediğini vermek ve işin kolayına kaçmak başladı. Bunu söylediğinizde şartlar, ekonomiden başlıyor reyting bahanesine kadar gidiyor. Tamam olayı kuralına göre oynayacaksınız, ama özel iş yapmak için özel insanlar olması lazım.
Avrupa Yakası'nın başarısı bununla ilgili... Özel iş her zaman reytingini de seyircisini de alır. Gülse'nin Avrupai bir bakış açısı var. Her bölümden üç yabancı spot çıkar. Uzaması hoş olmuyor ama sürenin uzatılması sanırım bu yılda giderilecek.
- Sette en çok kimi görmek sizi mutlu eder? Kimlerle uyumlusunuz?
- Senaryoyla ilgili bir şey soruyorsunuz. Gördüğümde çok mutlu olduğum insan yönetmenimiz Jale... Ama mesela Binnur'la şahane eğleneceğimi düşünüyorum bu yıl. Beni anormal güldüren bir insan çünkü. Hiçbir şey yapmadan beni krize sokan bir insan...
- Siz ayrıldınız, Hümeyra kaldı, siz geliyorsunuz, Hümeyra gidiyor...
- Bu konuda yorum yapmak istemiyorum ama ayrılıklarında benim hiçbir ilgim yok. Profesyonel sebeplerden ayrılmışlar. Vural da ayrılmış. Benim şu anda bütün motivasyonum özlem gidermek, eğlenmek, eğlendirmek, adam gibi işimi yapmak... Çünkü takımda da aile içinde de bazen birileri birileriyle geçinemez.
- Profesyonel hayatta bu kadar uzun kırgınlıklar doğru mu?
- Profesyonellik, dudakların arasından çok kolay çıkan bir kelimedir. Ben zaten işimde profesyonelimdir. Ama bazen profesyonellik sınırlarını zorlayan durumlar olur.
- Yine de "Keşke Hümeyra da dizide kalsaydı,'' diyor musunuz?
- Bilmiyorum... Matematik olarak anne baba çocuk arasındaki çatışma açısından ihtiyaç duyulabilir, duyulamaz, o yazarın inisiyatifindedir. Ben kimseye kırgın değilim. Oyuncu arkadaşlarımı, diziyi, Volkan'ı özledim o kadar...
- Diziden ayrılmadan önce, son zamanlarda Hümeyra ile aynı karede görülmek istemiyormuşsunuz...
- O zamanki şartlar çalışmaya elverişli değildi, bu zamanki şartlar elverişli. Fatih Terim de Galatasaray'dan gitmişti... (kahkahalar) Allah utandırmasın, dönüşümüz dönüş gibi olsun.. Başka bir temennim yok. Ama Gazanfer ağabeyin rahatlıcı tavrına güveniyorum. Öyle bir meddah ki... Öyle şeyler söyler ki, siz anlamazsınız ama herkes anlar. Kıvrak bir zekâya sahiptir ve büyük bir ustadır. Gazanfer ağabeyle sahnelerimi özledim...
- Ama o uzayan çekimler, sinir sisteminin zorlanması, kavgalar...
- Herkes her şeyi biliyor zaten...
- Sizden de duyalım...
- Şartlarla ilgili her şey... Sonuç önemli... Bence herkesin istediği bir şey oluyor, Volkan geri dönüyor. İstenilmek ve arzu edilmek herkesin ego açığıdır. Bizim işimizin ana motivasyonu, en azından benim adıma, hiçbir zaman para olmadı, o yüzden öyle cart diye bırakabildim. Yoksa bu iki yılda devam etseydim ciddi para kazanabilirdim. Ama mesele para olmadığı için dönüyorum. Ben işimi sevgiyle yapmak isterim. Temmuzda bir turne yaptım, 22 günde 110 oyun... Şoförle bitince hesap keserken 5 bin 250 km yaptığımızı söyledi. 5 bin 230 km, iki kere
Türkiye demek. Sinüslerim rahatsızlandı klimalardan... 20 gün burada thalasso terapiyle iyileştim. Ama bunu bana yaptıran şey 10 gösteriden kazanacağım para değildi.
- Bir de var oluş nedeni var insanın...
- Sorumluluk ve onun verdiği mutluluk. Ben sahneye çıkmadan önce mutlaka kardeşime seyircinin fotoğrafını çektiririm. O seyircinin bir kokusu vardır, arkaya gelir. Çok gürültülü seyirci, iyi seyircidir. Benim motivasyonum bunlar oldu,
Avrupa Yakası'nda da öyle... Ben çok sahiplenirim işimi ve olumlu şeyler eklerim. Olumsuzlaşmaya başladığım için bıraktım, mutsuzdum. Gerçekten iş beni çok yormaya başlamıştı. Üç kişi ayrıldık, altı yedi kişi takviye edildi. Belki o zaman oyuncu fazla olsaydı, omuzlarımdaki yük azalacaktı. Kiloyla ilgili sağlık sorunlarım başladı. Kendimi hapsedilmiş, kıstırılmış hissettim. Yoksa Hümeyra hanımla ilgili bir sorun değil bu... Bunaldım ve oyunu bırakamayınca diziyi bırakmak zorunda kaldım. Ben daha o sezonun başından Sinan Çetin'e "Ağabey, devam edemeyebilirim bittikten sonra, ona göre önleminizi alın,'' dedim. Zaten 96. bölümde ayrılacaktım, 86. bölümde ayrılma enerjisine geçtik, biraz erken oldu.
- Diziyi bırakınca omuzunuzdaki yükler de kalktı mı?
- Çok ağır bir dönemdi. Ayaklarımda oturmaktan varis oldu. Bütün gün sigara sigara... Hepsini bıraktım, kurtuldum. 140 kilo, sabahlara kadar çalışan ve hep göz önünde bir adam olarak taşıyamadım. Şu an hazırım, kendimi daha iyi yönetiyorum. O zaman tuhaf bir hırs vardı hepimizde...