İç ve dış siyaset arasındaki karşılıklı etkilenim, çarpıcı çelişkileri de içerir. Örneğin
Türkiye'de demokrasinin
"Rejim"i tehlikeye sürüklediğine inananlar, sürekli 1930'ların
"Tek Partili" dönemine nostaljik göndermeler yaparlar....
Cumhuriyet'in
"Devr-i Saadet"i olarak sunulan o dönemde, ülkenin çağdaş uygarlık yolunda büyük atılımlar yaptığı anlatılır. Bu atılımların çok partili demokrasiye geçildikten sonra durduğu ve dini de istismar eden popülist siyasetçilerin, ülkeyi geri bıraktıkları ileri sürülür.
İç siyasete dönük
"Tek Parti iyiydi" savlarının sahipleri, dış siyasette ise, iki kutuplu Soğuk Savaş dönemine olan özlemlerini seslendirirler.
Onlara göre Soğuk Savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri'nin bitmez tükenmez saldırganlığı ve iştahı, Sovyetler Birliği'nin nükleer ve konvansiyonel askeri gücü ile dengeleniyordu.
Sovyetlerin çöküp dağılmasına rasgelen Irak'a birinci ve ikinci Amerikan müdahalesi ile, dünyanın düzeni bozuldu. Böylece 1945'ten beri dünya barışını sağlayan Birleşmiş Milletler hukuku rafa kaldırıldı.
Amerika Vahşi Batı'nın tetik sarhoşu silahşörleri gibi, dünyada önüne çıkan herkese ateş edebilmeye başladı.
Rusya'nın Güney Osetya'yı bahane ederek Gürcistan'a müdahalesi ile başlayan dönenme şimdi bazıları "
Yeni Soğuk Savaş başladı" şeklindeki yorumlarla yaklaşıyorlar.
Eskisinden farklı Bu yorumlar kısmen doğru olabilir.
Ancak gerçekten yeni bir Soğuk Savaş başladıysa bile, bunun eskisinden çok temel bir farkı var.
Bu yeni Soğuk Savaş'ta
"ideolojik etken" yok.
Yani komünizm ile kapitalizm adına karşı karşıya gelmiyor düşman kamplar.
Rusya kendisine
"Hayat Alanı" olarak seçtiği Kafkaslar ve Orta Asya'nın, Amerika'nın arka bahçesine dönüşmesine razı olamayacağını vurguluyor. Eski Sovyet Bloku ülkelerinin demokrasiye geçmelerine karşı olmadığını, ama bunların kendisine dönük askeri üslere dönüşmesine de razı olmayacağını anlatmaya çalışıyor.
Eğer gerçekten
"Yeni Soğuk Savaş" başladı ise, bunun eskisinden bir diğer farkı da, antiAmerikan (veya anti-emperyalist) Siyasi İslam'ın çeşitli versiyonlarının bu savaşın ideolojik boyutunu oluşturmalarıdır.
Yani bu Yeni Soğuk Savaş'ın ABD Bloku karşısındaki ideolojik boyutunu,
"Komünizm" yerine
"Siyasi İslam" oluşturmaktadır... Bu Humeynicilik de olabilir, El Kaide de, Hamas da, Hizbullah da, Taliban da olabilir.
İstikrar ve demokrasi Mesela şimdi Pakistan'da Pervez Müşerref'in istifasından ve bu önemli ülkede demokrasi için bir ümit ışığı yanmasından mutluluk duyulması gerekirken,
"Ya doğan boşluğu Siyasal İslam doldurursa" endişeleri seslendiriliyor.
Bu yeni dönemde, ülkelerin iç istikrarı çok önemli.
Türkiye'de belirli kesimler solculuk adına Sovyetler Birliği'nin emperyalizmini ABD karşısında denge unsuru olarak gösterirken ve içeride de demokrasiyi
"Rejim"in tehdidi olarak sunarlarken, bu düşünce tarzını bugüne aynen taşımaya çalışmak, tabii ki gülünç olur.
Türkiye bu dünya konjonktüründe güvenlikli bir çember içinde bulunmanın,
Avrupa Birliği üyeliği hedefine yaklaşmakla eşanlamlı olduğunun bilincindedir.
Bu açıdan Hükümet'in gerekli bütün uyum reformlarını tamamlamayı öncelikli hedef olarak benimsemesi, mutlaka desteklenmelidir.
Yayın tarihi: 20 Ağustos 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/20//haber,9E60B611C330419F9E72C93512AC1E2B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.