Kıbrıs elden gidiyor.. Sessiz sessiz gidiyor.. Sanki kimsenin haberi yok, kimsenin umurunda değil..
Bakın neler oluyor..
Şimdi diyelim siz Kıbrıs Türk vatandaşısınız.. Elinizde bir belge var. KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) pasaportu.. Ne işe yarıyor?..
Türkiye'ye gitmeye.. Sadece ona.. Dünyanın başka hiçbir yerinde geçmiyor.. Dost ve kardeş Pakistan dahil.. Kan kardeşlerimiz Türk Cumhuriyetleri dahil.. Din kardeşlerimiz Arap ve İslam ülkeleri dahil..
Peki KKTC'li Türk dünyanın başka yerine nasıl gidiyor?..
Türkiye Cumhuriyeti'ne baş vuruyor. Biz pasaport veriyoruz. Altı aylık.. Bu pasaportla gideceği ülkenin vizesi için baş vuruyor. Alırsa gidiyor.. Altı ay sonra pasaport tamam.. Bir daha gidecekse, bir TC pasaportu baş vurusu daha.. Bir vize talebi daha..
Oysa Güneydeki Kıbrıs Cumhuriyeti, ayni kuzeylilere Kıbrıs Vatandaşı pasaportu veriyor..
Bu ne?..
Avrupa pasaportu..
Bunu aldın mı, Avrupa'da vizesiz, mizesiz dolanıyorsunuz.. Hatta istediğiniz ülkede, çalışma izni almadan iş de buluyorsunuz..
Şimdi siz olsanız, KKTC pasaportu mu alırsınız, Kıbrıs pasaportu mu, doğru söyleyin..
En milliyetçi Kıbrıs Türkleri'nin cebinde bile Kıbrıs pasaportu var bugün. Rauf Denktaş'ın torunları dahil.. Bunu bir kenara yazın..
Kıbrıs'ta Jasmine Court'ta kaldım.. Asil Nadir'in dillere destan oteliydi.. Burada kalmak havaydı zamanında.. Asil çökünce, elden ele dolaşmış. Sonunda Ömer Topal'ın elinde kalmış.. Kumarhane krallarından. Yeraltı dünyasını ünlülerindendi rahmetli..
Ayrılırken Şeref Defteri'ni getirdiler.. Şöyle bir karıştırdım..
Ayten Gökçer çok güzel şeyler yazmış.. "Ama" demiş "Biraz yenilenmeye, elden geçirilmeye ihtiyacı var.."
Sene 1999.. O zaman "Eski" otel, şimdi 2008'de artık dökülüyor.. Ben VIP konuğum ya.. En pahalı suiti ayırmışlar. De luxe..
Yattığım yatağı Anadolu hanlarında bulamazsınız.. Öyle hurda..
Televizyon, aletin icat edildiği yıllardan kalma olmalı.. Müzelik..
Kimsenin aklına gelmiyor, bu Akdeniz'in abartmıyorum en güzel tesislerinden birini yenilemek..
Gerek yok ki.. Değmez ki!..
Çünkü Jasmine Court, tüm Kuzey Kıbrıs Otelleri gibi, haftada iki gece için var. Cuma ve cumartesi, kumarbazlar doluşuyor
Türkiye'den.. Sabahlara kadar kumar masaları etrafında.. Kahvaltı saatinde yarı sarhoş, yorgunluktan leş odalarına dönüp yatağa uzanıyorlar.. Hurda yatak değil, yerde şilteye uzatsan farkına varmayacaklar, öylesi.. Güneş batana kadar sızıyor, gece gene kalkıp sabaha kadar kumar masalarına..
Öteki beş gece boş.. Resmen boş. Ne gelen var, ne giden.. O zaman niye masraf edip yenilesin ki adam otelini..
Dünyanın en tatlı, en yardımcı, en şirin personeli, ama otel facia..
Şimdi öbür günler niye boş?..
Çünkü yabancı turist yok. Türk kumarbaz var sadece.. Niye?.. KKTC hava alanına doğrudan uçuş yasak.. Dünyanın herhangi bir ülkesinden kalkan uçak Kuzey Kıbrıs'a gidemiyor.
Rusya'dan, İsrail'den mesela (Ki buralardan gelen kumarbazlar Antalya'yı dolduruyordu zamanında) Kuzey Kıbrıs'a direk uçuş olmayınca, Kıbrıs'ı değil, Yunanistan'ı tercih ediyorlar mesela.. Rodos'a gidip hem tatil yapıyor, hem kumar oynuyorlar.. O da Akdeniz adası değil mi, sonunda..
Şimdi Kıbrıs'taki otelci, bu otelde çalışanlar, bu otele hizmet veren Kıbrıs esnafı biliyor ki, KKTC değil, Kıbrıs Oteli olursa, haftada 2 gün yerine 7 gün çalışacak.. Dünyanın dört bir yanında aileleri ile gelen turistler refah seviyesini misli misli artıracak..
Yani sosyal ve ekonomik sebepler, Kıbrıslı olmayı, KTTC'li olmanın fena halde önüne geçiriyor.
O zaman siz, dıştan olmasa bile, içten içten "Tek devlet, tek Kıbrıs"ı mı desteklersiniz, yoksa "Ben sürünmeye razıyım. KKTC kalsın" mı dersiniz, elinizi vicdanınıza koyun, öyle söyleyin..
Peki çözüm..
Çözüm!..
Kuzey Kıbrıs'ı dünyaya tanıtma şansı sıfır.
Avrupa Birliği'ne üye yapma şansı sıfırın da altında..
Yani Güney'le rekabet mümkün değil..
Güneyden gelen bu müthiş baskıyı önlemenin tek yolu, Güney'le hızla anlaşmaktan geçiyor.. Elde hâlâ birtakım kozlar varken, lafı uzatmadan bir federasyon, konfederasyon her ne ise anlaşmayı yapıp, Kuzey ve Güney vatandaşları arasındaki korkunç farkı sıfırlamak gerekiyor. Başka yolu yok..
Peki bunu düşünen var mı, ülkemizde mesela?..
Herkes kendi siyasal hesaplarının peşinde.. Talat biraz anlaşma yanlısı olsun, kıyamet kopuyor.. "Kıbrıs'ı satıyorlar" diye..
O zaman AKP iktidarı da Kıbrıs'ı satmamak için direniyor..
Olan Kıbrıs Türkü'ne oluyor.. Güney her gün yeni bir mesafe daha alıyor..
Kıbrıs'ı anavatandaki siyasal hesapların dışına çıkartmak zorundayız.
Bu ülke siyasal partileri, bir Kıbrıs planı üzerinden anlaşmalı ve buradaki insanların sırtından siyaset yapmaktan vaz geçmeli..
Anavatanın bu baskısı sona ererse, Kıbrıslı kendi haline kalırsa, Talat, Kıbrıs Türkü'nü en mutlu edecek anlaşma yolunu bulacak ve imzayı atacak çapta bir lider bence..
Vakit geçirmeden bu işi çözmemiz gerek..
Her geçen gün, Güneyin elini kuvvetlendiriyor. Çünkü ekonomik ve sosyal farklar hızla büyüyerek, Kuzeylileri, Güneyli olmaya zorluyor ve ikna da ediyor, bilelim!..
Yayın tarihi: 20 Ağustos 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/20//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.