Tereyağının kalp krizi riskini azalttığı açıklaması bugüne kadar yapılan açıklamaları altüst etti.
Yediklerinizle aranıza kimse girmesin
Uzmanlar "Tereyağı yararlı mı, zararlı mı; yumurta kolesterol deposu mu yoksa değil mi?" diye tartışa dursun, en güzel yorumu daha 16. yüzyılda Montaigne, Denemeler adlı kitabında yapmış: "Seve seve, iştahla yaptığım hiçbir şeyden zarar görmem..."..
"Beslenme uzmanları ve doktorlar, her üç beş yılda bir farklı bir yağı önerebiliyor. Dün 'kara' sayılan bir yağ hızla aklanırken, 'Aman yiyin, kaçırmayın,' denilen bir başkası ise 'şıp' diye yasaklanıveriyor. 20 yıl kadar önce tereyağını tu kaka edip 'en büyük damar düşmanı' ilan ettik. Çünkü tereyağında doymuş yağ oranı çok yüksekti, içinde fazlaca kolesterol vardı. Her ikisi de kötü kolesterolü artırıyordu. Ama ne var ki, tereyağı yerine margarin kullanmamızın kalp krizi veya felç riskini azalttığına dair ikna edici, doğru dürüst bir kanıt veya çalışma sonucu yayımlanmadı. Kalp hastalıklarının da felçlerin de sayısı azalacağı yerde arttı! "...Margarine yönelenler, yıllardır kullandıkları margarinlerde bulunan trans yağların tereyağlardaki doymuş yağlardan çok daha tehlikeli bir damar düşmanı olduğunu öğrendiklerinde ise çok şaşırdılar ve üzüldüler. En önemlisi de bilim adamlarının yaptığı önerilerin doğruluğu konusunda şüpheye düştüler." Benim yıllardır tekrarladığım sözler bunlar. Ne var ki bu kez benden kaynaklanmıyor; yazılarıyla binlerce kişinin beslenme düzenine yön veren ünlü Prof. Dr. Osman Müftüoğlu böyle diyor. Yazının kaleme alınma amacı ise bu konuda medyaya yansıyan son bilimsel veriler. Kanada'nın Alberta Üniversitesi profesörlerinden Spencer Proctor ve asistanı Flora Wang tarafından yapılan bir araştırmanın bilimsel ayrıntılarını atlayarak, Wang'ın sonuç cümlesini sunuyorum: "Bugüne kadar zararlı etkilerinden korktuğumuz doğal yağlar, aslında sağlığımız için son derece faydalı. Tereyağı ve sığır etinin kalp krizi riskini düşürmesi, şeker hastalığı ile obezite tedavisine yardımcı olması ve kolesterole iyi gelmesi, artık bir realite," diyor uzman. Beslenme uzmanları ile benim gibi yeme içme konusunda yazanlar, genellikle karşı cephelerdedirler. Biz ağız tadına, yaşamın tadını çıkarmaya önem veririz. Beslenme uzmanları ise bizim gibileri potansiyel hasta, bir ayağı çukurda kişiler olarak görür, bizi 'doğru tarafa' (!) çekmek için ürkütücü bilimsel uyarıları sıralarlar. 1533-1592 yılları arasında yaşayan, Fransa'da Rönesans'ın en önemli düşünürlerinden Montaigne'in sayfa sayısı açısından küçük ama bilgelik düzeyi çok büyük eseri Denemeler'i okuduğumda, benim görüşlerimin 500 küsur yıl önce yaşamış bu kişinin yazdıklarıyla ne kadar örtüştüğünü hayret ve biraz da mutlulukla saptamıştım. Örneğin, "Seve seve, iştahla yaptığım hiçbir şeyden zarar görmem. Hoşuma giden bir şeyin bana dokunduğunu bilmiyorum. Onun için hekimlerin dediklerini her zaman keyfimden yana çevirmişimdir," diyor Montaigne, Denemeler'inde. Bir başka yerde de "Hekiminiz uykuyu, şarabı ve eti sizin için zararlı görüyorsa üzülmeyin; ben size onun gibi düşünmeyen bir başka hekim bulurum. Hekimlerin düşünceleri bin bir kalıba girecek kadar değişiktir. Hiçbir hekim, dostlarının bile sağlığından hoşlanmaz." Çok deneyimli bir meslektaşları bile 'bilim adamlarının yaptığı önerilerin doğruluğu konusunda şüpheye düşüldüğünden' yakındığına göre, Rönesans'tan bu yana bitmek tükenmek bilmeyen "Şunu yiyin, aman bunu sakın yemeyin," türü uyarılara isyan edişimi doktor dostlarım anlayışla karşılamalı...
YUMURTAYI ÖZLEDİK
Gerçi seve seve, iştahla yaptığım şeylerden zarar görmeyeceğime ben de Montaigne gibi inanıyorum. Ama Montaigne'den bu yana çok gelişen iletişim teknolojilerinin bilgi bombardımanının bilinçaltımda, uzmanlarca 'öcü' olarak gösterilen yiyecekler konusunda bir uyarı izi bırakmadığını söyleyemem. Örneğin fırsatını bulsam, her gün yiyebilecek kadar sevdiğim yumurtayı yine ünlü uzmanların korkutması ve eşimin de onlara uyması sonucu ancak haftada bire indirmiştim. Ne oldu? Sanırım iki yıl kadar önce gerçekten de kendisi bir kolesterol bombası olan yumurtanın kandaki kolesterolü yükseltmediği yolunda çok ciddi bir araştırma raporu yayımlandı. Beslenme uzmanları da bir anda yön değiştirdi. Ne var ki benim bilinçaltımdaki iz öyle kısa sürede yok olmadığı gibi, yumurtanın tehlikelerine ilişkin ev halkındaki önyargılar da ortadan kalkmadı. Özetle hâlâ haftada bir yumurta ile yetiniyorum. Girdiği her yemeği yücelten, pilavı pilav yapan, Bursa kebabının, mantının, tarhana çorbasının üzerine kızdırılmışı gezdirildiğinde, sokaktan geçenleri bile yutkunmak zorunda bırakan o güzelim tereyağı ile ilişkilerimiz ise Prof. Müftüoğlu'nun da dediği gibi, bundan 20 yıl önce bozuldu. Onunla aramız açıldı, sofralarımızdan, buzdolaplarımızdan uzaklaştı. Oysa onun yerine lanse edilen margarinle tereyağı arasındaki lezzet farkı, fabrika tavuğu ile çiftlik tavuğu, geleneksel yöntemlerle yapılmış yöre peynirleri ile büyük fabrikalarda aynı addaki taklitleri arasındaki farktan daha büyüktü. Kısacası 20 yıldır tereyağının yerini alan margarin, lezzet yönünden tereyağının düzeyine hiçbir zaman ulaşamadı. Ama biz "Aman sağlıklı yağ yiyelim," diye ona katlandık. Tereyağının yerini dolduramasa da zeytinyağı, vicdanımız rahatsız olmadan seve seve tükettiğimiz tek lezzetli yağ alternatifimiz oldu. Bugünse yıllarca süren bütün bu titizliğimizin boşuna olduğunu söylüyor uzmanlar... Hızlı geri adım atamayan sağlık guruları "Siz bu yazılanlara bakmayın; tereyağını fazla kullanırsanız, yine de zararlıdır," diyecekler, biliyorum. Ben de onlara "Peki, diğer yağları çok miktarda kullanırsak daha mı az zararlı?" diye soracağım. Gelin bir orta yol bulalım; damak tadına önem vermek, illa abartılı miktarlarda tüketmek anlamına gelmez. Gurmeliğin yolu, çok yönlü ve dengeli beslenmek, taze ve lezzetli yiyecekleri tercih etmekten geçer. Genel beslenme kurallarını bilen her aklı başında insan, sağduyusuyla sofralarını lezzetli ve keyifli hale getirmeyi başarır. Yeter ki gölge etmesinler; bizler başka ihsan istemiyoruz!..
Yayın tarihi: 10 Ağustos 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/10/pz/haber,9F2E528AACFE495C9A80D436100C8E47.html
Tüm hakları saklıdır.