17 ölü.. 17 çocuk öldü.. Aradan günler geçti ve korkunç tablo ortaya çıktı..
17 ölü var..
1 tane sorumlu yok..
17 ölü var..
1 tane şikâyetçi yok..
17 ölü var..
Ve benim Demokrat (!) leşkerlerimden tek satır yorum yok..
Ortadaki dehşete bakar mısınız?..
Hepsi birbirinden beter, hepsi birbirinden korkunç üç dehşete..
Aslında üçüncüye pek dehşet denemez..
Bu takkelerin düşmesi ve altındaki cerahat dolu kelin ortaya çıkmasıdır. "Demokrasi" maskesi altındaki menfaat döneklerinin teşhiridir..
Bina kaçak.. Üstelik yapımı çürük.. Hani Yalova evleri gibi bir cinayet tuzağı..
Kurs kaçak.. Yurt kaçak..
Yani nerden bakarsan, ihmal, göz yumma, görmezden gelme sonucu 17 çocuk, yani bu ülkenin sözüm ona en kıymetli varlıklarından 17'si pisi pisine gidiyor..
Bu çocukların anne ve babalarından bir teki, tek bir tanesi şikâyetçi olmuyor..
Neden?..
Çünkü çocuklarını oraya "Din" uğruna teslim etmişler.. Çocuklarının din uğruna öldüklerini, şehit sayıldıklarını düşünüyor ve "Allah verdi, Allah aldı" kaderciliği içinde susup oturuyorlar..
İşte yüzde 47 bu!.. Yüzde 47'nin sebebi bu..
İşin içine din girdiği zaman, insanlar "Ölüm"de bile haklarını aramıyor, haksızlığa isyan etmiyor, çocuklarının göz göre göre öldürülmesine ses çıkarmıyorlar.
Öz çocuklarının ölümüne ses çıkarmayanlar, neye itiraz ederler ki?.
Laikliğe karşı faaliyetlerin merkezi olduğu bu ülkenin en büyük mahkemesi tarafından kabul ve ilan edilen partinin oy uğruna kullandığı ortam işte bu..
İslam'la, Siyasal İslam'ın farkı bu.. Dindar olmakla, dinci olmak arasındaki korkunç fark, korkunç uçurum bu..
Beyinler böyle yıkandığında, "Din" adı altında afyonlanma bu ölçüye vardığında, öz çocuğunun ölümünü bile sessiz kabullenen insanların nasıl ve niçin kime oy verdiğini araştırmaya gerek var mı?..
Fransa'da bir askeri tatbikatta, erin silahında plastik yerine gerçek mermi kondu. 17 er yaralandı. Ölü falan yok.. 17 yaralı..
O erin bölük komutanı değil, tabur, alay komutanı değil, tümen, kolordu, ordu komutanı değil, Kara Kuvvetleri Komutanı da değil, Fransa Genelkurmay Başkanı istifa etti..
Demokrasi ve sorumluluk deyince bu..
Bizde bina çürük, üstelik kaçak, kurs kaçak, yurt kaçak.. Vilayet, Kaymakamlık göz yummuş, belediye göz yummuş, itfaiye, Milli Eğitim, Diyanet göz yummuş.. 17 çocuk ölüyor bunca ihmal sonunda ve kimsenin kılı kıpırdamıyor. İçişleri Bakanı yerinde.. Milli Eğitim Bakanı yerinde.. Diyanet'ten, yani Kuran Kurslarından sorumlu Devlet Bakanı yerinde.. Vali, kaymakam, belediye başkanı yerinde.. Diyanet İşleri Başkanı, İl Müftüsü, Emniyet Müdürü, İtfaiye Müdürü yerinde..
Yahu böylesi bir gaflet, dalalet, hatta hıyanet içinde 17 çocuk ölmüşse, bir, tek bir devlet görevlisi kendini sorumlu hissetmez mi?.. Tek bir devlet görevlisi, devlet tarafından sorumlu bulunup anında işten el çektirilmez mi?..
Hadi onlar derin devlet.. Bunlar ne, her şey meydanda iken?.
Bu ülkede sorumsuzluklar, gafletler, dalalet ve hıyanetler sonucu ölenler öldükleriyle kalacak, ölümlerden sorumlu olması gerekenler, her şey yanlarına kâr, sefalarına devam mı edecekler?.
Bu ülkede vicdanen hesap vermek ya da yasal hesap sormak yok mu?.
Konya'da Zümrüt Apartmanı çöktü. 92 kişi öldü.. Hani sorumlu?.
Diyarbakır'da yıkım kararı alındığı halde yerinde duran ana caddedeki binanın altında beş kişi kaldı, öldü.. Hani sorumlu?.
Diyarbakır'ın "İnsan Hakları" deyince mangalda kül bırakmayan Belediye Başkanı'nı eleştirdik. Adam özür dileyeceğine, bizi mahkemeye verdi. Efendim sorumluluk ilçe belediye başkanındaymış.. Yok yahu?.. Melih Gökçek, ODTÜ'yü niye yıkmaya kalkıyor o zaman?. Niye ilçe başkanına bırakmıyor?. Diyarbakır'da ayrı yasa mı var?.
Resmen cinayete yollandı "Hızlı Tren" diye insanlar.. Tek sorumlu çıktı mı?.. O bakan hala bakan.. O genel müdür hâlâ genel müdür..
Mesele bu ülkemizde..
Bu ülkede sorumlu yok.. Bu ülkede kimse kendini sorumlu hissetmez..Bu ülkede kimse sorumlu aramaz..Bu ülkede sorumlu bulunmaz. Sorumsuzlar ülkesinde ölen ölür, kalan sağlar bizimdir..
Bu ölümler "Bol çocuk yapın" diyen Başbakanın ülkesinde, aslında ilahi bir nüfus planlamasıdır.
Biz ölmeye devam edeceğiz.. Bizi öldürenler zerre sorumluluk hissetmeyecek. Bizi öldürenlerden sorumlu olanlar, hesap sorma gereği duymayacaklar.. Bunların tümünün uşağı medya satılmışları da, hakkımızı arama gereği duymayacak, laf ola satırlar dahi kaleme almayacaklar ki, efendileri kızmasın..
Sonra da bunun adı "Demokrasi" olacak!..
Sevsinler!..
Bugünkü Tüm Yazıları
Demokrat (!) takkeler bir daha düşerken..
Yayın tarihi: 5 Ağustos 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/05//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.