1940'lı yıllarda yaşanan "Muğlalı Paşa" olayına temas etmek isterim. "12 Eylül öncesinde, sıkıyönetime rağmen, neden terör eylemleri sona ermedi?" sorusuna karşılık, "Asker, Muğlalı Paşa gibi olmaktan çekiniyor" cevabını almıştık. Komutanların, yasadışı yöntemlerle terör ve anarşinin üzerine gidildiğinde, hesap verme durumunda kalmak istemedikleri bu şekilde anlatılıyordu.
Türkiye-İran sınırını aşıp, topraklarımıza gelen Kürt aşiretlerine ders vermek gayesiyle, Van'ın Özalp Kaymakamı,
Türkiye Cumhuriyeti'yle resmi ilişkisi görülmeyen bir çete kurmuş, İran'ın sınır bölgesindeki Kürt aşiretinin reisi Mehmedi Misto'nun 2 bin koyununa el koymuştu. Misto da, Türk tarafındaki köylülerin koyunlarını gasp etti. Misto'nun sözde işbirlikçileri 40 kişi mahkemeye sevk edildi. 35 kişi suçsuz görülerek serbest bırakıldı. Ama olaylar Ankara'ya "Ruslar sınırımıza kadar geldi. Van'da da işbirlikçileri var" şeklinde yansıtılınca, 3. Ordu Komutanı Mustafa Muğlalı Paşa görevlendirildi. Muğlalı, daha önce serbest bırakılan 35 kişiden 33'ünü tekrar tutuklattı. Bu kişiler elleri bağlı olarak İran sınırına götürüldü ve kurşuna dizildi. Oysa, onlardan daha önce yargılanan ve tutuklanan 5 kişi, suçlu görülmeyerek beraat etti. Demokrat Parti'nin girişimiyle, 1949'da Muğlalı Paşa yargılandı ve 20 yıla mahkum edildi. İlk defa bir orgeneralin hesap verdiğine şahit oluyorduk. Bu olay, ordu mensuplarında büyük iz bıraktı. İşte bu yüzden 12 Eylül darbesi öncesinde, 1. Ordu Komutanı Necdet Üruğ, "Biz Muğlalı gibi olmayacağız" diyordu.
Emirkomuta zincirini koparmasalardı, bugün Ergenekon davasından tutuklu bulunan askerler de, belki Muğlalı'nın durumuna düşmezdi.
Yayın tarihi: 18 Temmuz 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/18//haber,74FEE3F38FAA476689FEA3EC5839B1AF.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.