Sureti Hak'tan görünmek için,
"ne darbene şeriat" derseniz, maalesef olmuyor. Çünkü AK Parti'nin
"irtica" açısından
"yakın tehdit" oluşturduğu söylemi, zaten
darbe zeminini yaratmak için yürütülen psikolojik harekâtın bir parçası. Bu ikisini dengelemek mümkün değil.
Tıpkı
"Yargıya saygılı olacağız" cümlesi ile kurulmak istenen denge gibi:
"Hem Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya, hem Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Zekeriya Öz'e güvenelim." Yalçınkaya, bir siyasi partiyi kapatmak üzere kolları sıvamış. Diğeri, darbe ortamı doğsun diye kaos isteyen bir terör örgütünün peşine düşmüş. Kaldı ki, AK Parti'ye karşı dava açılması, aslında Ergenekon ile ilişkilendirilebilecek bir adım. Bazı telefon kayıtlarıyla birtakım temaslar bunun delili.
Sonuçta, AK Parti kapatılırsa, ülkesini seven veya şahsi hesabı olmayan hiç kimse memnun kalmaz.
Ama Ergenekon örgütünün çökmesi
Türkiye'nin menfaatinedir. Ergenekon'a
"fasa fiso" diyen
"dağ fare doğurdu" diye düşünen herkes elbette darbeci değil. Bu kişilerin çoğu, AK Parti korkusunu derinleştiren psikolojik harekâtın kurbanlarıdır; farkına varmadan, maalesef, darbecilerle aynı çizgiye düşmüşlerdir. Danıştay saldırısında hayatını kaybeden Mustafa Yücel Özbilgin'in cenazesinde veya cumhuriyet mitinglerinde olduğu gibi.
Yayın tarihi: 16 Temmuz 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/16//haber,2FD56EB6BF03432FAA7EA5C59678F8AB.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.