Gençtiler, ülkeleri için hayalleri vardı. Ellerine kan bulaşmamıştı. Ama adı 12 Eylül olan bir karanlığın girdabına yakalandılar ve şiddetin en vahşisiyle Metris'te tanıştılar. Ergenekon sanıklarıyla yine gündeme gelen Metris Cezaevi'nde geçirdikleri yılları ise unutmadılar..
Aralarında 12 Eylül komutanlarının da olduğu Ergenekon sanıklarının ilk durağı olan Metris Cezaevi, 12 Eylül darbesinden sonra açıldı. 'Yüksek güvenlikli cezaevi' olarak tanımlanan cezaevi, 1981 mayısında ilk konuklarını hoşgeldin dayağıyla karşılayarak tanındı, bilenlerin hafızasında. Dört kişinin ölüm orucunda yaşamını yitirdiği Metris Cezaevi,
Türkiye gündemine de işkenceli sorgu, tek tip elbise, tünel kazma, cezaevi firarı gibi yeni kavramlarla birlikte, Metris'te yazılan Şafak Türküsü'nü de soktu. Şafak Türküsü'nü yazan şair Nevzat Çelik'le tahliye olduktan 21 yıl sonra Metris'te buluştuğumuzda, sadece içerideki tutuklu yapısının değil, çok şeyin değiştiğini de gördük. Metris'in önündeki kahve artık, bir fast food cafeydi. Buluşmamızın en ironik tarafı da, Çelik'in Metris'te olduğu yıllarda 'içeride' gardiyanlık yapan Cavit Geçer'le karşılaşmamız oldu. Geçer bu kez kendisi bir tutuklu yakını olarak Metris Cafe'de oturuyordu. Ve o yılları anlatırken, temkinli bir şekilde, "Biz bir şey yapmadık, ne yaptılarsa kendileri yaptılar," demekten kendisini alamıyordu.
Yayın tarihi: 13 Temmuz 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/13/pz/haber,ABC76DA8B4934A31B918385744853D65.html
Tüm hakları saklıdır.