Hasan Doğan bir İstanbul beyefendisiydi. İnsanlara hem sıcaktı, hem herkese ne kadar yaklaşacağını bilirdi.
Benim kendisini tüm
Türkiye'den önce tanıma fırsatım olmuştu.
Herkes onu ekranda Türkiye'nin attığı her kritik golde ayağa fırlayıp yanındaki eşine sevinçle sarılırken tanıdı. Ben kendisiyle uzun uzun oturup sohbet etme fırsatı buldum. Konuştukça aslında onun ve yaşam tarzının
Türkiye'nin sentezi olduğunu fark ettim.
Eşi başörtülü ama kızının başı açıktı.
Kendisi içki içmezdi ama masasında içenden hiç rahatsız olmazdı.
Kendisiyle birden çok kez bir arada bulundum ve Engin Ardıç'tan farklı olarak her seferinde içkimi içtim açıkçası.
Zamansız bir şekilde ayrıldı aramızdan.
Evet her ölüm erkendir ama Hasan Bey'inki gerçekten en zamansızlardan biri oldu.
Türkiye bu ölümle sarsıldı, çünkü bu ülke onu sevmişti. Çocuklar gibi sevinmesini, eşiyle sevinç içinde kucaklaşmasını, herkese kucak açmasını, en kötü günde bile iyimser olma özelliğini sevmişti.
Evet, ölümüne üzülelim ama dersimizi de çıkaralım.
Unutmayalım ki, bu ülkede kalp krizi bir numaralı ölüm nedeni.
Sigara yasağına karşı koyanlar meseleye bu açıdan da bakmalı.
Hareketsizlik, stres, sağlıksız beslenmeye bir de sigara eklenince ölüme açık davetiye çıkarılmış olunuyor. En küçük sızıda sırt ağrısı demeden soluğu doktorda almak gerekiyor, biliyorum çünkü babam da kalp krizinden ölmüştü.
Buna fırsat bırakmadan kolesterolü düzenli ölçtürmek, yaşamı biraz da doktorların dediği gibi yaşamak gerekiyor.
Yoksa sizi sevenler gördüğünüz gibi perişan oluyor.
Yayın tarihi: 8 Temmuz 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/08//haber,6330E694668B4048BCA064A15BCBC489.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.