Türkiye cemaatler arasına sıkışmış durumda.
Cemaatler arasında laik, demokrat ve ilerici olduklarını iddia edenler de var.
Sevan Nişanyan olayını ele alalım.
Bu, bir adamın ne kadar öfkeli, ne kadar haklı olursa olsun yaptığı faşist bir eylem değilse nedir?
Bu eyleme sessiz kalarak hak verenlerin Yeşilyurt Köyü'nde Kürtlere b.k yedirten yüzbaşıya kızma hakkı var mıdır?
Sonuçta belki biri karısına kızmıştır, diğeri de çatışmada askerinin vurulup ölmesine.
Sonuç itibariyle ikisinin faşizan bir davranış biçimi olduğuna inanıyoruz ve kınıyoruz.
Bir insanın etnik kökeni ve çok güzel kitaplar yazmış olması, çok önemli bir restorasyon projesine imza atması, onun çirkin bir eylemini hoşgörmeye yetmeyeceğini biliyoruz. Çünkü sonuçta her insan, insani olan veya olmayan yüzünü bir başka insanla olan ilişkisinde ortaya koyar.
Bu eylem,
"Kol kırılır, yen içinde kalır" sözüyle açığa çıkan köylü düşüncesinin kentsel dışa vurumudur ve özü itibariyle kadına yönelik faşist anlayışla işbirliğinin göstergesidir.
Bir başka olay ise
Ali Bulaç'ın SABAH'a yaptığı açıklamalar.
Ali Bulaç'a gelince.
Fethullah Gülen cemaati adına konuşmaya ne kadar ehil, ne kadar yetkili bilmiyorum.
Ama düşünce tarzının yanlış olduğunu artık biliyorum.
Parti kapatılması olayına cemaat ilişkileri açısından bakmanın yanlışlığı bu olayda apaçık ortada.
Anayasa Mahkemesi önündeki bir olaya "Hoca Efendi ceza almadı, AK Parti kapatılsa bile tepki olmaz" demek, demokratik bir tutum değildir. Bu kamuoyunda çok yanlış anlamalara yol açabilecek talihsiz bir değerlendirmedir ve hukuk açısından kabul edilemeyecek bir yaklaşımdır.
Yayın tarihi: 1 Temmuz 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/01//haber,FF107044DC024B9281C93B57123C6B3C.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.