Devlet Bakanı Mehmet Şimşek siyasi belirsizliğin Hazine'ye getirdiği yükün 20 milyar dolar olduğunu, faizlerin yüzde 17'den yüzde 22.5'e çıktığını, İMKB şirketlerinin 80 milyar dolar değer yitirdiğini söyledi. Şimşek,
"Eğer bu iç siyasi belirsizlik olmasaydı, Türkiye dışarıdaki krizden en az etkilenen ülkeler arasında yer alacaktı" dedi.
Bakan Şimşek'in ifadelerinden bütün kötülükler sanki siyasi belirsizliğe yüklenmiş gibi. Siyasi belirsizliğin ekonomiyi ve piyasaları etkilediğine katılıyoruz ama kötülüklerin tümüyle buradan kaynaklandığına katılmıyoruz.
-
Dört ayakta zayıflama- Nasıl ki geçmiş 5-6 yıldaki iyileşmenin temelinde
siyasi istikrar, IMF programı, AB süreci ve pozitif dünya konjonktürü etkiliyse şimdi de kötüye gidişte bu dört ayağın zayıflamasının rolü büyük.
- Siyasi belirsizlik doğdu. Dolayısıyla bu ayak zayıfladı.
- IMF programı geçtiğimiz mayıs ayında sona erdi. Yerine yeni bir program konulmadı.
- AB süreci, daha çok karşı tarafın isteksizliği nedeniyle artık eski gücünde değil.
- Dünya konjonktürü de pozitiften negatife dönüştü.
Türkiye'nin işi bu konjonktür değişimiyle güçleşti, 14 Mart'taki kapatma davası Türkiye'nin işini daha da zorlaştırdı .
-
14 Mart öncesi- Yukarıda yer alan tablodan izlenebileceği gibi,14 Mart öncesinde de
Türkiye piyasaları iyi değildi. İstanbul Borsası bu tarihten önce dünyanın en çok kaybettiren borsasıydı. Şimdi ise Çin'in ardından ikinci sıraya düştü.
14 Mart sonrasında faizlerin daha fazla tepki vermesini, IMF programının bitirilmesine ve hemen ardından popülist harcamaların başlatılmasına, petrol fiyatlarına, enflasyona ve Merkez Bankası'nın faizleri artırmasına bağlıyoruz.
Hazine bonosundan yabancı çıkışı asıl 14 Mart öncesinde gerçekleşti. 17 Mart tarihi de hem iç hem dış piyasaların en kötüyü gördüğü gündü.
-
Hükümetin rolü- Ortaya çıkan sonuçlarda ekonomiyi taşıyan dört ayağın dördünde de zayıflamanın olması etkili.
En çok etki de dış konjonktürdeki değişmeden geliyor. Hükümetin de en az müdahale edebileceği alan burası. AB sürecine hükümetin etkisi de sınırlı kabul edilebilir. Ama IMF ile yola devam kararını da hükümetten başkası alamazdı.
Siyasi belirsizliğin ortaya çıkmasında ve çıktıktan sonra bu sürecin yönetilmesinde hükümetin en önemli rolü oynadığı söylenebilir.
Bu açıdan ortada bir faiz artışı varsa bunda hükümetin ve
ekonomi yönetiminin birinci derecede sorumluluğu bulunuyor.
-
2006'da ne oldu?- Bir de unutmayalım ki, 2006 yılında ciddi bir dalgalanma yaşadık. Dünya gribe yakalandı, biz zatürreye... O zaman
Türkiye bu dalgadan en çok etkilenen ülkeydi. O tarihten sonra da
ekonomi belini bir türlü doğrultamadı. 2006'da
Türkiye'de siyasi belirsizlik yoktu. Yoksa bir süre sonra siyasi belirsizlik şu ya da bu şekilde aşılırsa her şey düzelecek ve
ekonomi kurtulacak mı yani?
- Sonuç- "Deniz kıyıya, kıyı denize karışır." Endonezya Atasözü
Yayın tarihi: 8 Temmuz 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/08//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.