ABD bankalarının açıklanan ikinci çeyrek bilançoları banka korkusunu yeniden hortlattı. Bankacılık sektöründe iki bilanço döneminde görülen mortgage zararları üçüncü çeyrekte de varlığını sürdürüyor. Bunun yanında petrol, emtia ve gıda fiyatlarının aşırı yükselmesiyle ortaya çıkan enflasyon endişeleri de gündemdeki yerini koruyor. Bazı analistlerden gelen
"büyük çöküşe hazır olun" yollu tahminler moralleri iyice bozdu. Bunun sonucunda küresel piyasalarda
19 Mayıs sonrası başlayan bozulma eğilimi geçen hafta dip yaptı ve birinci ayını doldurdu. Haftayı yüzde 34 arası kayıplarla tamamlayan ABD borsaları 17 Mart'taki dip seviyesine çok yaklaştı. Dow Jones Endeksi'nin 11.785 puana kadar inerek 17 Mart'taki 11.650 puana varmasına ramak kaldı. S&P 500 Endeksi de 1.318 puanla 1.270'lik dip noktasına yaklaştı.
-
Çin, Türkiye'yi solladı- Çin Borsası ise yüzde 7'lik düşüşle geçen hafta en çok kaybettiren borsaydı. Çin Borsası 2.696 puana inerek 16 Ekim 2007'deki 6.124'e göre yüzde 56 değer kaybetti. Politik ve ekonomik riskleri ortaya çıkan Türkiye'nin borsasını bile değer kaybında geçti. 15 Ekim 2007'de 58.864 puana kadar çıkan İMKB Endeksi 37.710'a kadar indi ve yüzde 35.9 değer yitirdi. Çin Borsası'nın değer kaybı 20 puan daha fazla ve açık ara önde. Böylece
yükselirken en önde giden ve en fazla artış yapan borsanın düşerken de en önde olması kuralı bir kez daha kendini tekrarlıyor.
-
Üçgende ne var?- Küresel krizde yeni bir dalga yaşıyoruz. Bunun yanında yurt içinde siyasi belirsizliğin giderek artacağı ve belki de doruk noktası yapacağı bir döneme giriyoruz. Yüksek iç borç geri ödemeleri de tam bu dönemle çakışıyor.
Temmuzda 22.6, ağustosta 17.6 milyarla iki ayda toplam 40.2 milyar liralık itfa bulunuyor. Bu rakam Hazine'nin altı aylık itfasına eşit.
İki ay üst üste yüksek iftanın yığılması borçlanma politikasının hatası. Küresel dalganın bulunduğu bir ortamda bu itfanın önceden eritilmemesi de, ikinci bir hatayı oluşturmuş. Böylece finansal piyasaları kıskaç altına alan ve belirsizlik yaratan bir şeytan üçgeni çıkıyor karşımıza.
Üçgenin bir köşesinde küresel kriz, diğer köşesinde yüksek itfa ve üçüncü köşede de siyasi belirsizlik yer alıyor.
-
Bedeli var- Bu üçgeni de elbette aşacağız. Ancak nasıl aşacağımız ve ne bedel ödeyeceğimiz de önemli. İki ayda 40 milyar lirayı bulan itfaya karşılık Hazine'nin 20 milyar liraya yakın bir parası hazır bekliyor. İtfanın diğer yarısını borçlanarak karşılamak ise yukarıda sıraladığımız üç faktörden dolayı
eskisi kadar kolay olmasa da, pekala mümkün. Ama bedelini de ödemek şartıyla. Yukarıdaki üç zorluğun yanında,
Merkez Bankası'nın faiz artırımının ne olacağı, itfa tarihi gelene kadar artırımları tamamlayıp tamamlamayacağı da önemli. Yabancılar başka faktörler yanında faiz artışının tamamlanmasını bekliyor. Sermaye zararı yazmamak için. Aynı beklentiyle yerliler de bono tahvil alımına istekli olmazsa, Hazine ihalelerde düşük taleple karşılaşabilir.
-
Vade kısaltma seçeneği- Bu ihalelerde faizler çok artmasın isteniyorsa, vadeyi kısaltmak da bir seçenek. Yanda görüldüğü gibi zaman zaman Hazine'nin faizleri yükselmiş veya gerilemiş. İç borçlanmanın vadesi genelde uzamış ama kısaldığı dönemler de dikkati çekiyor. Dolayısıyla
bu olağanüstü dönem de, hem Hazine faizleri yükseltilerek hem de vade kısaltılarak atlatılabilir. Yoksa itfalardan çözülecek para yeniden Hazine kağıtlarına gitmez ve mevduat faizini de pek beğenmezse, dövize gitmeye zorlanabilir.
Koşullardan dolayı bu kez Hazine'nin eli zayıf, borç verenlerin ise güçlü. Hazine bir hatadır yapmış, şimdi bunun bedeli ödenecek de, daha çok faizle mi, vadeyle mi, ya da her ikisiyle mi ödenecek, buna da Hazine karar verecek.
Bir de küresel piyasaların nasıl seyrettiği bedelin miktarında belirleyici olacak. Yani işimiz bir yerde şansa da kalmış.
- Sonuç- "Daha iyi olmaya çalışmayan, iyi olarak da kalamaz." Cromwell
Yayın tarihi: 23 Haziran 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/23//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.