Amerikan Başkanlık seçimlerinin ardından yönetime kim gelirse gelsin Irak meselesi gündemin başında yer alacak. En temel soru bir türlü siyasi istikrara kavuşamayan bu ülkede Amerikan askerlerinin daha ne kadar süreyle kalmayı sürdürecekleri. Geçen hafta Independent gazetesinde çıkan bir haber Bush yönetiminin Irak hükümetine
ağır şartlar dayatarak bir antlaşma imzalamaya çalıştığını iddia ediyordu.
Gazetenin deneyimli muhabiri
Patrick Cockburn'un verdiği habere göre Bush yönetimi bu şekilde iktidardan gittikten sonra da Amerikan yönetimlerini bağlayacak şekilde
geleceği ipotek altına almak istiyor.
Cockburn'un haberine göre Sünni siyasetçilerin bir kısmının da Amerikan askerlerinin kalıcı konuma gelmesine
Şiilerin gücünü kırmak açısından sıcak bakması söz konusu. Bu türden bir gelişmeye en sıcak bakanlar ise Iraklı Kürtler. Onlar açısından Irak savaşı sayesinde elde edilmiş siyasi kazançları korumak için
Amerikan varlığının bir şekilde sürmesi şart.
Bush yönetimi Irak savaşını başlattığında Türkiye'de pek çok gözlemci Washington'un bu savaşı
bağımsız bir Kürt devleti kurdurmak için yaptığından emindi. Demokrat Partiye yakın etkili isimlerden
Peter Galbraith'in ve bazı yeni muhafazakârların alenen bu görüşü savunması, kıdemli Demokrat Senatörlerin bağımsızlık değilse de çok
gevşek bir federasyondan yana tavır alması bu görüşü perçinliyordu. Ne ABD'nin bu tür bir ana planı veya hedefi olmadığını söylemek ne de ABD'nin zaten Irak'ta hemen her şeyi baştan aşağı yanlış yaptığını vurgulamak bu görüşe inananlara bir şey ifade ediyordu.
Kürtlerin ana amacı Zaman sonuçta en iyi hoca olduğundan Irak'taki Kürtlerin konumu,
güçlerinin sınırı ve ABD'nin onlara sağlayabileceği desteğin sınırları da giderek berraklaştı. Irak siyasetini en yakından takip eden ve özellikle Kürtlerin konumunu, maruz kaldıkları katliamları inceleyerek kitaplaştırmış olan
Joost Hilterman'ın son yazısı bu konuda önemli mesajlar içeriyor.
Hilterman'a göre
Kürtlerin ana amacı, kendilerini defalarca katletmiş
merkezi devletin yeniden üzerlerine gelmesinin önlenmesi ve bu başarıldığı ölçüde ayrılma siyasetinin gündeme getirilmesi. Beş buçuk yılın sonunda Kürtler kendilerini koruyacak ve ekonomilerini geliştirecek imkanları buldular ve iyi kullandılar. Ancak diger tüm aktörlerin çıkarları ve duruşlarının tersine giderek
Kerkük üzerinde hak iddia ettikçe güçlerinin ötesinde bir noktaya gelmiş oldular. Nitekim sonunda ABD de onları bu konuda yalnız bıraktı.
Türkiye'yi kızdırmak Hilterman'a göre Kürtlerin temel açmazı şu: "Kerkük'ü ne şekilde olursa olsun sınırlarına dahil edip Türkiye gibi komşuları kızdırmak, öfkelerini çekmek ve saldırılara hedef olmak mı....yoksa varolan sınırlar içinde daha fazla haklara, güce ve kaynaklara sahip olup ileride ortaya çıkacak ve
tüm kazanımları tehdit edebilecek güçlü bir Irak devletiyle karşı karşıya kalma riskini almak mı?"
Hilterman'a göre ABD gittikten sonra ne olacaği bellidir. Bu nedenle de Kürtlerin en iyi tercihi ABD'yi de arkalarına alarak güçlü aktörlerle, ki bunların en önemlisi Türkiye, çeşıtli
mutabakat arayışlarına girmek, Kerkük'te ısrar etmeden kendi gaz ve petrol alanlarını geliştirmek ve bu şekilde en azından bir nesil boyunca huzurlu yaşamaktan geçer.
Bunların gerçekleşmesinde
Türkiye'nin tavrı da tabii önemli bir etken olacaktır. Türkiye'nin Irak Kürtlerine yönelik bakışını değiştirip değiştirmeyeceği, onları etki alanı içinde görerek işbirliğine girişıp girişmeyeceği bu bakımdan hem sınırın güneyinde yaşayanların, hem de
Türkiye'nin geleceği açısından belirleyici olacaktır.
Yayın tarihi: 12 Haziran 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/12//haber,36605F87625045408ECD1EA532BF8890.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.