kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Haziran 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

"Geçmişte katırlarla silah taşıyan PKK şimdi kamyonları kullanıyor"

Yeni Haber
Ortadoğu'da dış aktörlerin tesirlerine dikkat çeken Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, "İsrail tüm limanları tuttuğu halde terörün silahları nereden geliyor. Terör örgütü PKK silah ve patlayıcıları nereden buluyor. PKK konusunda uluslararası kamuoyu ne kadar hassas? Geçmişte katırlarla silah taşıyan PKK şimdi kamyonları kullanıyor" diye konuştu.


"YARDIM EDEMİYORSANIZ GÖLGE ETMEYİN"

Ortadoğu sempozyumunda konuşan Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Türkiye'nin bölgesindeki temel dinamiklerinden biri olmaya devam edeceğini söyleyerek,"Sorunlarla uğraşan bir ülke olarak uluslararası topluma şunu söyleyebilirim:Yardım edemiyorsanız gölge etmeyin başka ihsan istemez.Türkiye'nin önüne bazı sıfatlar takmaya çalışanlar var. Türkiye demokratik, laik ve çağdaş bir ülke olarak kimseye biat etmeyecektir. Bu tür dayatmaları Türkiye'ye kimse dayatamayacaktır" açıklamasını yaptı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, tarihte kısa bir süre sayılacak son 15 yılda Irak'ta 2 kez savaş yaşandığını anımsatarak, Türkiye'nin geleceği açısından yaşamsal önem taşıyan olayların gerçekleştiğini bildirdi.

Orgeneral Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığına (ATASE) bağlı Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi (SAREM) tarafından Harp Akademileri Komutanlığı Atatürk Harp Oyunu ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''Orta Doğu: Belirsizlikler İçindeki Geleceği ve Güvenlik Sorunları'' konulu uluslararası sempozyumun açılışında konuştu.

Türkiye'nin yanı sıra 52 ülkeden, 124 uzmanın, Orta Doğu'nun geleceğini ve güvenliğini tartışmak üzere toplantıya katıldığını kaydeden Büyükanıt, ''Medeniyetler Çatışması'' adlı kitabıyla tanınan Hunter'ın ve bir takım stratejistlerin çağdaşlaşmaya ilişkin kuramlarına atıfta bulundu.

Orgeneral Büyükanıt, bu kuramların, çağdaşlaşmayla birlikte ortadan kalkacağı düşünülen etnik, dinsel ve mezhepsel bölünmelerin daha da artacağı yönünde olduğunu vurgulayarak, stratejistlerin bu tespitleriyle bugünkü güvenlik anlayışı arasında bir ilgi kurmanın mümkün olduğunu
söyledi.

Farklı bir yoruma göre küresel anlamda çağdaşlaşmanın beraberinde bölünmeleri de getirdiğini dile getiren Büyükanıt, ''Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika'da son 15 yıl içinde meydana gelen gelişmeler, güvenlik ve tehdit algılamalarında da geçmişe nazaran önemli değişiklikler yaptı'' dedi.

Büyükanıt, soğuk savaşın ve bloklar arası mücadelenin sona ermesiyle ve küreselleşmeyle yeni bir dünya düzeni arayışına gidildiğini belirterek, bunun, tehdit kavramını büyük ölçüde değiştirdiğini ifade etti.Tehdidin, 21. yüzyılın başlarında belirsiz, çok yönlü ve çok boyutlu bir yapı haline geldiğini kaydeden Orgeneral Büyükanıt, yalnız bugün değil, geçmişte de tehdit olgusunun her zaman maniple edildiğini vurguladı.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ

Orgeneral Büyükanıt, soğuk savaş dönemi ile bugüne bakıldığında, soğuk savaş döneminde NATO ve Varşova Paktı bağlamındaki kavramların ''basit'', güvenlik politikalarının ise ''çok sade'' olduğunu, o dönemde tüm güvenlik mülahazalarının NATO ve onun karşılığı olan Varşova Paktı ortamına göre belirlendiğini bildirdi.

Büyükanıt, şöyle devam etti:''Tarihte kısa bir süre sayılacak son 15 yıl içinde Irak'ta 2 kez savaş yaşanmış ve Türkiye'nin geleceği açısından yaşamsal önem taşıyan olaylar gerçekleşmiştir. Orta Doğu'da birbirine bağlı ve süratle değişim gösteren gelişmeler adeta yumak haline gelmiş, birbirinden ayrılamayacak sorunlar bölgenin ve dünyanın barış ve istikrarını ciddi şekilde etkilemektedir.

Ayrıca, gelişmekte olan ekonomilerin enerjiye olan ihtiyacının her geçen gün artması, kaynakların sınırlı olmasının getirdiği endişe nedeniyle
enerji kaynakları ve bu kaynaklara ulaşımın kontrolü için yapılan güç mücadelesi, bölgeyi istikrarsız hale getiren en önemli unsur olarak
görülebilir.''

ENERJİ İHTİYACI


Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, 2004 yılında, 2030 yılına bakıldığında enerji ihtiyacının her yıl arttığının görüldüğünü ve küresel ölçekte yüzde 70'lere ulaşan bir açığın var olacağını anlatarak, açığın Çin'de yüzde 90'lara, ABD'de de ise yüzde 50'lere ulaşacağının öngörüldüğünü söyledi.

Sempozyumda ele alınan Orta Doğu coğrafyasının bugün dünya petrolünün yüzde 55'ine, doğalgazın da yüzde 40'ına sahip olduğuna dikkati çeken Orgeneral Büyükanıt, ''Sanıyorum sadece bu rakamlar bile Orta Doğu'daki istikrarsızlığın nedenlerini anlama konusunda bir fikir veriyor. Şunları kendimize sormak durumundayız; acaba Orta Doğu'yu bu duruma getiren etnik, dinsel ve ideolojik çatışmalar mı, yoksa bu çatışmaları tetikleyen işlevi dış ve büyük çerçevede olan güçler mi?'' diye konuştu.

Orgeneral Büyükanıt, içinde bulunulan dönemde tanık olunan gelişmelerin birtakım sorunları da değerlendirmeyi gerektirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:''Bu çerçevede tehdit kavramı bölgesel ve etnik çatışmalar, ülkelerdeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar ve belirsizlikler, ülkeler ve
bölgeler arasındaki ekonomik ve refah seviyesindeki dengesizlik, kitle imha silahları, uzun menzilli füzelerin bulunması, kökten dincilik, uyuşturucu, her türlü silah kaçakçılığı, uluslararası terör şeklinde ortaya çıkan yeni tehdit ve riskler söz konusudur.Avrupa ve Asya'nın birleştiği bölgede bulunan Türkiye, aynı zamanda bu tehdit ve risklerin de ortasındadır.''

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, mevcut yapının kalıcı hale gelmesi durumunda Irak'ın, her türlü istikrarsızlığın merkezi durumuna geleceğini ve Orta Doğu'da istikrara ulaşılamamasının temel nedenlerinden biri olacağını bildirdi.

Orgeneral Büyükanıt, ''Orta Doğu: Belirsizlikleri İçindeki Geleceği ve Güvenlik Sorunları'' konulu uluslararası sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, istikrarsızlık ve bunalım alanlarının ortasında ve enerji kaynakları bakımından zengin bölgenin kesişme noktasında olmasının, jeostratejik önemini ve sorumluluğunu artırdığını söyledi.

Orgeneral Yaşar Büyükanıt, etnik ve mezhepsel çatışmaların yayılması ve bunun sonucunda bölgede büyük bir otorite boşluğu ve yeni kaos ortamının oluştuğunu belirterek, Orta Doğu'nun gelecek dönemde dünyanın ve Türkiye'nin dış politikasında öncelikli konuları arasında yer almaya devam edeceğini kaydetti.

Orgeneral Büyükanıt, ''Son zamanlarda Orta Doğu bölgesinde en fazla dikkat etmemizi gerektiren ve bünyesinde potansiyel tehdit unsurları barından ülke Irak'tır'' dedi.ABD ve koalisyon güçlerinin 19 Mart 2003 tarihinde başlattıkları Irak harekatı ile başlayan sürecin, Orta Doğu'yu doğrudan etkilediğini dile getiren Orgeneral Büyükanıt, savaşın başlangıcından itibaren milyonlarca Iraklının yer değiştirdiğini, birçoğunun da mülteci konumuna düştüğünü anımsattı.

Orgeneral Büyükanıt, Irak'ın geleceğine ilişkin belirsizliğin sürmesinin mezhep ve etnik gruplar arasında da huzursuzluğu artırdığını, bunun sonucu olarak da bu grupların Irak'ın bütünlüğü yönünde çaba göstermek yerine, mevcut durumdan katkı sağlayamaya çalıştığını ifade etti.Irak'ta 190 farklı tip mezhep ve etnik grup olduğunu dile getiren Orgeneral Büyükanıt, Irak'ta rejimin çözülmesiyle gruplar arasında çatışmaların ortaya çıktığını vurguladı.

Orgeneral Büyükanıt, bu çatışmalar sonucu yüz binlerce kişinin evlerini terk etmek zorunda kalarak ülke dışına kaçtıklarını anlatarak, Irak'ın işgal öncesi farklı etnik kimlik ve mezhepten kişilerin bir arada yaşadığı yer olma özelliğini yitirdiğini kaydetti.Ortaya çıkan bu tabloya bakılarak Irak'ın geleceğinin pek umut verici gözükmediğinin söylendiğini hatırlatan Orgeneral Büyükanıt, ülkenin parçalanma ihtimalinin göz önünde bulundurulduğunu ve Irak'ın geleceği nasıl şekillenirse şekillensin, Türkiye'nin iç ve dış politikalarını etkilemeye devam edeceğini bildirdi.

IRAK'TAKİ ETNİK VE DİNİ BÖLÜNME

Orgeneral Büyükanıt, ''Irak'ta meydana gelecek etnik ve dini bölünme Orta Doğu'nun bölünmesine ve yeni çatışmalara zemin oluşturabilir. Bunu iyi anlamamaz gerekiyor. İnsanların birbirlerini katlettikleri bir coğrafyada tekrar birlikte ve istikrar içinde olmaları çok zordur. Tarih, bu hususun örnekleri ile doludur'' diye konuştu.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Orta Doğu'da çeşitli etnik ve dinsel grupların yüzyıllara varan süreçte bir arada yaşadıklarını anımsatan Orgeneral Orgeneral Büyükanıt, ''Ben olaya siyasi ve politik açıdan bakmak yerine, olayı sosyolojik açıdan değerlendirmek istiyorum. Bu çatışmalar neden ve ne zaman başladı, bu sorunların kaynağı ne? Kişisel görüşüm, bu sorunların birinci dünya harbi sonrasında başladığıdır. Tarihi iyi okuyamazsak ne bugünümüzü, ne de geleceğimizi sağlıklı bir şekilde değerlendiremeyiz'' dedi.

KERKÜK'ÜN STATÜSÜ


Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, Irakla ilgili diğer önemli bir konunun Kerkük'ün statüsü ve özel konumu olduğunu vurgulayarak, Irak anayasasının 140. maddesinde Kerkük'ün statüsünün referandumun yapılacağı 2007 yılı sonuna kadar belirlenmesinin öngörüldüğünü, ancak nüfus sayımı, seçmen kütüklerinin yenilenmesine rağmen, teknik adımlar atılamadığı için referandumun gerçekleştirilemediğini hatırlattı.İkinci Körfez harekatının başında Kerkük'te devlet binalarının yağmalandığını, özellikle tapu kayıtlarının tahrip edildiğini belirten Orgeneral Büyükanıt, Irak'ta devam eden istikrarsızlığın güvenlik boyutu ile de Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini anlattı.

Orgeneral Büyükanıt, sözlerine şöyle devam etti:''Irak'ın toprak bütünlüğü, istikrar ortamının sağlanması, Türkiye için de hayati öneme sahiptir. Irak'ta sorunların çözümü için öncelikle bölge ülkeler ve tüm uluslararası toplum, kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Irak'ın etnik ve mezhep esasına dayanan siyasi ve toprak bütünlüğü sağlanmış egemen çoğulcu demokratik hukuk devleti yapısına kavuşması ve Iraklıların insanca yaşamalarını büyük bir içtenlikle arzu ediyoruz. Ancak bu husususun kısa ve orta vadede gerçekleşme olasılığı konusunda iyimser değiliz. Mevcut yapının kalıcı hale gelmesi durumunda Irak, her türlü istikrarsızlığın merkezi durumuna gelecek ve Orta Doğu'da istikrara ulaşılamamasının temel nedenlerinden biri olacak. Bir ülke bu kadar kan dökülen ortamdan istikrara götürülemezse, bu konuda büyük endişe duyulur. Mezhepsel ve etnik çalışmaların bu denli yoğun olduğu ortamda barışa ve huzura ulaşılabilir mi?''

İRAN

Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Orta Doğu'da güvenlik açısından Irak'tan sonra önem taşıyan ikinci ülkenin İran olduğunu ifade ederek, İran'ın 2003 yılı ortalarına kadar Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'ndan gizli olarak nükleer tesisler inşa ettiği ve uranyum zenginleştirme çalışmalarını yaptığının ifade edildiğini hatırlattı.Uluslararası baskılar sonucunda İran'ın amacının sadece enerji üretmek olduğunu belirttiğini ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun ülkesinde denetleme yapmasını kabul ettiğini, ancak bunu anayasal sürecinden geçirmediğini vurgulayan Orgeneral Büyükanıt, İran'ın Türkiye ve tüm dünya tarafından hassasiyetle izlendiğini, İran'ın nükleer programının tamamen barışçıl amaçlar olacağına dair güven tesis etmesi gerektiğini bildirdi.

Orgeneral Büyükanıt, ''Bölgede yeni sorunlar çıkmasını engelleyecek sağduyulu politikalar izlemesi, nükleer silahlardan arınmış barış ve istikrar içinde Orta Doğu'nun tesisi bakımından büyük önem taşıyor'' dedi.Türkiye'nin özellikle yaşadığı coğrafyada bulunan tüm ülkelerle güvenli bir iş birliği ve barış içinde yaşamak istediğini ifade eden Orgeneral Büyükanıt, Suriye'nin Orta Doğu'da güvenliğin tesis edilmesi ve sürdürülebilmesi açısından kritik ülkelerden bir tanesi olduğunu söyledi.Orgeneral Büyükanıt, bölgede Türkiye'nin öncülüğünde Suriye ile İsrail yeni bir diyalog sürecine girmesi gerektiğini vurguladı.


Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Türkiye'nin, laik ve demokratik yapısıyla bir istikrar ve denge unsuru olduğunu belirterek, Türkiye'nin bu öneminin, hem dünyanın ekonomik ve politik çıkarlarının ortasında yer almasından hem de felsefesini Atatürkçülük'ten alan kendi gücünden kaynaklandığını bildirdi.

Orgeneral Büyükanıt, son yıllarda Türkiye'nin bu yapısını bozmaya çalışan bazı mihrakların ortaya çıkışını endişeyle izlediklerini, Türkiye Cumhuriyeti'nin önüne birtakım sıfatlar takmaya çalışanların görüldüğünü ifade ederek, Türkiye'nin yasal organlarının buna asla izin vermeyeceğini söyledi.

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığına (ATASE) bağlı Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezinin (SAREM) Harp Akademileri Komutanlığı Atatürk Harp Oyunu ve Kültür Merkezi'nde düzenlediği ''Orta Doğu: Belirsizlikler İçindeki Geleceği ve Güvenlik Sorunları'' konulu uluslararası sempozyumun açılışında konuşan Orgeneral Büyükanıt, bölgedeki kargaşa ortamından beslenenlerden birinin de terörizm konusu olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Irak'ta devam eden istikrarsızlık, başta PKK/KONGRA-GEL terör örgütü olmak üzere terör örgütlerinin gelişmesi için uygun bir ortam yaratmış, bölgedeki Şii-Sünni çatışmasına bağlı olarak terör örgütleri güçlenmiş, devam eden direniş örgütlerinin birleşmesine yol açmıştır. Tarihi bağlar, bu bölgedeki istikrarsızlığın her an Orta Doğu'ya yayılması tehlikesini ortaya koymaktadır. Ayrıca Orta Doğu genelinde Hamas, Hizbullah, Müslüman Kardeşler gibi örgütler de mevcut ortam içinde kendilerine yaşam alanı bulabilmektedir.''

Orgeneral Büyükanıt, 1990'larla beraber uluslararası arenaya yeni örgütlerin dahil olduğuna dikkati çekerek, tehdit ve tehlikenin zaman,
mekan ve boyutunun tam olarak kestirilemez hale geldiğini belirtti. Asimetrik olarak nitelendirilen bu tehditlerden en önemlisi olan
uluslararası terörün, 11 Eylül'den sonra ulusların gündeminde ilk defa ilk sırayı aldığını anımsatan Orgeneral Büyükanıt, ''Orta Doğu'daki terörün amaçları, hedefleri ve ideolojileri birbirinden farklı olan terör örgütleri tarafından, bu örgütlerin uyguladıkları politikalara, dolaylı veya doğrudan bazı devletler destek sağlamaktadır'' dedi.

''TÜRKİYE, BÖLGESİNDE GÜÇLÜ BİR KUTUP YILDIZI''

Orgeneral Büyükanıt, bunun açık şekilde, çoğu Türkiye'nin müttefiki olan bazı Avrupa devletlerinin PKK'ya sağladıkları destek bağlamında, terörle
mücadeleyle bağdaşmayan yaklaşım içinde olduğunu belirtti. 1990'lı yıllarda İsrail-Filistin anlaşmazlığına odaklanan terörün yanı sıra Orta Doğu'da radikal dini akımların belirgin şekilde ortaya çıkması, istikrar ortamının ve uluslararası güvenliğin sağlanamamasındaki temel nedenlerden biri olduğunu ifade eden Orgeneral Büyükanıt, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Türkiye, terörle mücadele konusundaki kararlılığını her türlü platformda dile getirmektedir. Terörle mücadele ve güvenlik bağlamında ulusal çıkarlarımızı, güvenliğimizi korumak maksadıyla 17 Ekim 2007 tarihinde TBMM'de bir tezkere kabul edildi. Bu kapsamda, uluslararası hukuka dayanarak, Irak'ın kuzeyindeki terör örgütü kamplarına gerçekleştirdiğimiz hava ve kara harekatları, terör örgütüyle mücadelemizdeki kararlılığımızın en önemli göstergesidir. Bölge ülkeleri arasında terörden en fazla etkilenen ülke olarak, hiçbir haklı gerekçesi bulunmayan terörün insanlık suçu olduğuna inanıyorum. Bir taraftan masum insanları acımasızca katleden teröristlerle mücadele ederken, diğer taraftan terörizmi oluşturan ve destekleyen şartların ortadan kaldırılması için uluslararası alanda daha güçlü bir iş birliği mekanizmasının kurulmasının ve desteklenmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Türkiye, hızlı ve öngörülemeyen değişimlerin yaşandığı Orta Doğu olarak adlandırılan coğrafyada Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve uygarlık devrimlerini gerçekleştirmiş, bağımsız ve güçlü bir kutup yıldızı olarak gururla parlamaktadır. Türkiye, Orta Doğu ile tarihi, kültürel ve geleneksel bağlara sahiptir. Bölgenin bütün ülkeleriyle dostça ilişkiler geliştirmeyi arzulamaktadır. Türkiye'nin bölgedeki gelişmelerden doğrudan etkilenmesi nedeniyle çatışmalarla sürekli gündemde yer alan Orta Doğu'da sürdürülebilir barışa, istikrara, güvenliğe ve refaha ulaşılmasında büyük yarar görmektedir.

Bölgedeki stratejik önemiyle, bağımsız, laik, demokratik bir ülke olan Türkiye'yi ihmal etmek, gereksiz risklere girmek anlamına gelir. Türkiye, Orta Doğu gerçeğine sezgisel ve uzman gözüyle bakabilecek ve bunu bölge ülkeleriyle paylaşabilecek bir özelliği de bünyesinde muhafaza etmektedir. Bugün bölgeye yönelik politikaların ve stratejilerin oluşturulmasında bu hususun eksik kaldığını düşünmekteyim. Sonuç olarak dünya en ufak sarsıntılara hassas kristal bir küre gibi durmaktadır. Doğrusal olmayan etkiler ve öngörülemez sonuçlar arasında yuvarlanan bu kristal kürenin geleceği, insanlık olarak bizim
ellerimizdedir.''

Orgeneral Büyükanıt, bu sorunun çözümünde kullanılabilecek araçların da bilimsel düşünce deneyimleri, demokrasi, uluslararası diyalog ve uzlaşma kültürü olduğunu belirterek, bu sempozyumun bu anlamda bir katkı sağlayabileceğini söyledi.

''HİÇBİR GÜÇ KENDİSİNE BİAT ETTİREMEYECEK''

Orgeneral Büyükanıt, bölgenin sürekli barış ve huzura kavuşmasının ve acıların dindirilmesinin bölgeye tek taraflı yaklaşımlardan ziyade bütün bölge ülkelerinin ve uluslararası güçlerin ortak çıkarlarının da gözetilebileceği bir iş birliğiyle sağlanabileceğini belirterek, kaynağı ve gerekçesi ne olursa olsun masum insanların yaşamlarının hiçe sayılmasına, insan yaşamını hiçe sayan örgüt ve yaklaşımlara destek verilmesine sıfır toleransla bakılmasının ortak payda olmasının gerekliliğine inancını dile getirdi. Bu tür yaklaşımların Orta Doğu'daki barışı ve istikrarı olumsuz yönde etkileyeceğine işaret eden Orgeneral Büyükanıt, şunları söyledi:

''İngilizceye çevrilmesi biraz zor ama ben yine de Türkçe söyleyeceğim. Sorunlarla boğuşan ülkelere destek sağlamak lazım. Eğer destek sağlanmıyorsa, bizim deyimimizle diyorum ki 'gölge etmeyin başka ihsan istemez'. Bazı Batılı stratejistlerce savunulan 'medeniyetler çatışması' ve 'Haçlı seferleri' gibi kavramların kullanılmasına, kalıcı bölgesel istikrar adına son verilmelidir. Bu konular gündemden düşürülmelidir. Çağ dışı düşüncelerdir. Orta Doğu'da evrensel ve insani değerlerin yerleşebilmesini temin edebilmenin yolu güvenli, demokratik ve bilimsel düşünceyi esas alan, etnik kimlik, din ve mezhep esasına dayanmayan devlet yapılarına ve bu devlet yapılarının kontrol ettiği ulusal güç unsurlarına sahip olmaktan geçer.

Böyle bir ortamda jeopolitik konumu itibarıyla dünyanın en önemli petrol ulaşım hatları, doğal su yolları, kara, hava ticari ulaşım hatları üzerinde yer alan Türkiye, soğuk savaş sonrası dönemin jeopolitik tartışmalarının merkezinde laik ve demokrat yapısıyla bir istikrar ve bir denge unsurudur. Türkiye'nin bu önemi, hem dünyanın ekonomik ve politik çıkarlarının ortasında ve içinde yer almasında hem de felsefesini Atatürkçülük'ten alan kendi gücünden kaynaklanmaktadır. 21. yüzyıl dünyasının kritik ve hassas jeopolitiğinde yer alan konumuyla ekonomik, siyasi, sosyal, askeri ve kültürel alanlarda güçlü bir Türkiye, bölgesinin temel dinamiklerinden biridir ve böyle olmaya da devam edecektir. Son yıllarda, Türkiye'nin bu yapısını bozmaya çalışan bazı mihrakların ortaya çıktığını da endişeyle izliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin önüne birtakım sıfatlar takmaya çalışanların olduğunu görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin yasal organları buna asla izin vermeyecektir. Üzülerek ifade ediyorum, bu tür yaklaşımlar hepimizin ortak paydası olan demokrasi kavramının içine konularak Türkiye'ye dayatılmaya çalışılmaktadır. Hem Avrupa'nın hem de Orta Doğu'nun bir parçası olan Türkiye, laik yapısıyla İslam dünyasının tek örneğidir. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet, geleceğimizin tek gerçeğidir ve bunu hiçbir güç değiştiremeyecektir. Cumhuriyetimizi ve onun temel ilkelerini hiçbir güç kendisine biat ettiremeyecektir.''

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, terör nedeniyle hayatını kaybeden insanların cinayet kurbanları olduğunu ifade ederek, ''Bu yüzden terör şiddetle kınanmalı ve yeryüzünden silinmelidir. Çünkü terör siyasi bir amaçtan çok cinayettir. Çağdaş toplum bu cinayetleri görmezlikten geliyorsa bu cinayetlerin ortağıdır ve teröristlerle aynı kategori içerisindedir'' dedi.

İsrail-Filistin barışı için oluşturulan yol haritasının ve Annapolis görüşmelerinin beklenen sonuçları vermediğini anımsatan Orgeneral Büyükanıt, Hamas ve El Fetih arasında Gazze'de ortaya çıkan olayların ve iki başlı yönetimin de sorunları daha derinleştirdiğini ve bölge güvenliğini olumsuz etkilediğini anlattı.

Türkiye'nin, İsrail-Filistin uyuşmazlığının BM Güvenlik Konseyi'nin 142, 338, 1397 ve 1515 sayılı kararları, yol haritası ve ''Arap Barış Girişimi'' temelinde İsrail ve Filistin'in güvenli ve tanınmış sınırları içerisinde yan yana yaşamalarını sağlayacak bir anlaşmayla çözümün sağlanmasını desteklediğini ve bu konuda aktif bir çaba içinde olduğunu anımsatan Orgeneral Büyükanıt, ''Biz asker olarak olaylara doğrudan yaklaşma metoduyla anlatmayı tercih ederiz. Yaldızlı cümleler kurmakta becerikli olduğumuz söylenemez'' dedi.

Güvenlik bağlamında bazı aktörlerin bir tarafa yoğun bir politik destek verirken, diğer bazı aktörlerin diğer tarafa şiddet desteği sağladığına işaret eden Orgeneral Büyükanıt, mücadelenin siyasi destek ile silahlı destek arasında kanlı bir sahneyi ortaya koyduğunu vurguladı. Orgeneral Büyükanıt, ''Böyle bir ortamda da barışı sağlamak mümkün değildir'' dedi.

Orta Doğu'nun güvenliği açısından Irak ile İsrail-Filistin sorunları çözülmeden bir istikrarın sağlanamayacağını, birbirinden ayırarak da çözülmesinin mümkün olmadığını ifade eden Orgeneral Büyükanıt, bu sorunların çözülmesiyle Orta Doğu'da yeni bir sinerji oluşabileceğini söyledi. Orta Doğu'daki sorunun birden fazla aktörü bulunduğunu belirten Orgeneral Büyükanıt, iç aktörler kadar dış aktörlerin de tesirinin söz konusu olduğunu, dış aktörlerin tesirinin içtekilerden de fazla olabildiğine işaret etti. Bu nedenle dış aktöre yönelinmesi gerektiğini belirten Orgeneral Büyükanıt, barışın sağlanması konusunda sorumlulukları bulunan dış aktörlerin çok başarılı olduğunun da söylenemeyeceğini kaydetti.

Orgeneral Büyükanıt, Orta Doğu'daki sorunlara ideolojik ve etnik temelde yaklaşıldığında sorunların derinleşeceğini ve hiçbir zaman çözülemeyeceğine dikkati çekerek, bu hususun Orta Doğu'nun temel sorunu olduğunu, bunun Orta Doğu'nun tüm katmanlarında görüldüğünü ifade etti.Lübnan'da da bu bağlamda 2005 yılında Başbakan Hariri'nin öldürülmesinin ardından huzur ortamının sona erdiğini ifade eden Orgeneral Büyükanıt, 2007'den bu yana cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sürekli ertelendiğini, cumhurbaşkanının seçiminin ardından son günlerde yaşanan gelişmelerin az da olsa umut verici olduğunu söyledi. Orgeneral Büyükanıt, ''Umarım bu gelişmeler istikrarlı bir ortama kavuşulacağının habercileridir'' dedi.

''PKK GEÇMİŞTE KATIRLARLA İKMAL SAĞLARKEN BUGÜN KAMYON KAFİLELERİYLE YAPIYOR''

Bu durumun Türkiye'nin PKK ile mücadelesi için geçerli olduğu gibi farklı ülkeler için de söz konusu olduğunu ifade eden Orgeneral Büyükanıt, şöyle konuştu:

''İsrail topraklarında yürütülen mücadelede bu bölgeye roketler, silahlar nasıl geliyor? Bunu düşünmemiz gerekir. İsrail tüm limanlarını kontrol altında tuttuğu halde bu silahlar bölgeye nasıl giriyor? Aynı soruyu PKK için de soruyorum? PKK bu silah ve patlayıcıları nereden buluyor? Bunları açıkça ortaya koymadıktan sonra bunları çözmek mümkün değildir. Soruna bölgesel değil, küresel açıdan bakmak gerekiyor. Uluslararası kuruluşlar ve kamuoyu bu konuda ne kadar hassaslar? Hepimiz üzerimize düşen görevleri acaba yerine getirebiliyor muyuz?Terör örgütü geçmiş yıllarda ikmalini katırlarla sağlarken bugün Irak'ın kuzeyinde bu ikmalin kamyonların oluşturduğu taşıt kafileleriyle yapıldığını biliyoruz. Bunu bir tahmin olarak değil, kesin tespitlere dayanarak söylüyorum. Durum böyleyken 'teröre destek vermiyorum' demek nasılsa... Bu konuda bildiklerimin hepsini bu sempozyum kapsamında açıklama şansına sahip değilim, ancak şunu açıkça söyleyebilirim, dışarıdan destek almadığı sürece terör örgütleri varlıklarını sürdüremez. Bu kesindir.''

ENERJİ KAYNAKLARININ ÖNEMİ

Orgeneral Büyükanıt, Orta Doğu'daki barışı tehdit eden bir diğer unsurun da yer altı ve yer üstü kaynaklarının kullanımı ve paylaşımındaki ekonomik dengesizlik olduğuna dikkati çekerek, sanayi devriminden itibaren hayati öneme sahip olarak algılanan yeraltı kaynaklarının ele geçirilmesi ya da kontrolü amacıyla sürekli anlaşmazlıklar ve güvenlik sorunlarının oluştuğunu belirtti.

Türkiye'nin, Avrupa'nın enerji ihtiyacının karşılandığı Asya ile Avrupa arasında bir tür enerji koridoru oluşturduğunu, enerji kaynaklarının güvenliği ve sürdürülebilir olmasının uluslararası sıkı bir işbirliği gerektirdiğini belirten Orgeneral Büyükanıt, dünya nüfusunun hızla artması, teknolojik gelişmeler ve sosyal yapıda ortaya çıkan refah seviyesindeki artışın enerji talebini artırdığını, enerji kaynaklarının ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalması nedeniyle önemini koruduğunu söyledi. Orgeneral Büyükanıt, bu durumun enerji arz güvenliğini ortaya çıkardığını, dünya enerji kaynaklarının yüzde 60'ına sahip Orta Doğu bölgesini küresel güçlerin ilgi odağı konumuna getirdiğini ifade ederek, enerjinin aynı zamanda ulusal güvenliğin sağlanmasında en önemli faktörlerden biri olduğunu, enerji güvenliği, ekonomik güvenlik ve ulusal güvenliğin birbirinden ayrılmaz kavramlar olduğunu kaydetti.

Petrol ve doğalgazın dünyada yeni bir ekonomik enerji kaynağı keşfedilmedikçe önemini korumayı devam edeceğini belirten Orgeneral Büyükanıt, bu kapsamda enerji kaynaklarına sahip ülkeler ile bu enerji kaynağının ulaşım yollarını kontrol eden ülkelerin de jeopolitik ve jeostratejik öneminin de süreceğini vurguladı. Bu önemin hiçbir ülkeye başka bir ülke üzerinde siyasi baskı unsuru olarak kullanma hakkı vermediğini ifade eden Orgeneral Büyükanıt, ülkelerin enerji politikalarının başka ülkelerin güvenlik kriterlerine dayandırılmaması gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin enerji kaynaklarına sahip olan ülkelerin bu varlıklarının en güvenli şekilde pazarlarına ulaşmasına katkı sağlamaya çalıştığını belirten Orgeneral Büyükanıt, Türkiye'nin bu bağlamda küresel barışa da katkı sağladığını anlattı.

SİLAHLANMA

Orgeneral Büyükanıt, Orta Doğu'daki diğer bir konunun da silahlanma olduğunu vurgulayarak, teröristlerin silah ve mühimmatı kolaylıkla temin edebildiğine işaret etti. Kitle imha silahlarının, teşhis ve tespitindeki güçlük ve canlılar üzerinde yapacağı kitlesel etkiler nedeniyle güvenlik stratejilerinde önemli bir potansiyel tehdit olarak ortaya çıktığını dile getiren Orgeneral Büyükanıt, bu durum karşısında birlikte hareket etme yeteneklerinin, dayanışma ve diyalog mekanizmalarının geliştirildiği küresel bir güvenlik anlayışının oluşturulmasının da bugün kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, ''Kitle imha silahlarının yayılmasında yüksek risk taşıyan bölgelere olan yakınlığı nedeniyle Türkiye söz konusu silahlar ve fırlatma vasıtalarıyla ilgili gelişmeleri kaygıyla izlemektedir, güvenlik bağlamında... Türkiye bu anlayış çerçevesinde kitle imha silahları ve bunların fırlatma vasıtalarının yayılmasını önlemeye yönelik tüm uluslararası anlaşmaları, sözleşmelere bağlılığını sürdürmekte, BM'nin ve NATO'nun bu yöndeki çalışmalarına aktif olarak katılmakta ve desteklemektedir'' diye konuştu.

DUYGUSAL ZEKA

Orgeneral Büyükanıt, bir düşünce kulübü olarak tasarlanıp teşkil edilen SAREM'in kuruluşunda bir karargah subayı olarak görev alan biri olarak
bu tür çalışmalarını görmekten gurur duyduğunu ifade etti.Orgeneral Büyükanıt, şöyle konuştu:''Sonuç olarak gerçekten Orta Doğu'da barış, huzur ve istikrar isteniyor mu? Bir defa buna net cevap vermek lazım. Gerçekten isteniyorsa uygulanan politikalar bu isteklerle uyumlu mu? Üzüntüyle ifade edeyim ki ben bu sorulara olumlu cevap veremiyorum. Belki aşırı kötümser bir durum, ancak iyimser olmamı gerektirecek bir yaklaşımı da ne yazık ki göremedim. Tabii ki farklı düşünenler de olabilir. Peki Orta Doğu bu duruma nasıl geldi? Orta Doğu bu duruma iç dinamiklerin tesirinden çok dış dinamiklerin tesiriyle mi geldi? Bunu bilmeden bu sorunları çözemeyiz. Dış dinamiklerin bu sorunlara hangi açıdan baktığını bilmemiz gerekiyor. Gerçekten bir barış yanlışı bir çizgideler mi yoksa sorunu sadece ideolojileri veya çıkarları doğrultusunda mı ele alacaklar? Bu sorulara net cevap vermeden Orta Doğu'daki sorunları çözüme kavuşturmak mümkün değil. Ancak, bir hususa net cevap verebiliriz. Bugüne kadar gerek iç gerek dış aktörler politikalarını değiştirmediği için Orta Doğu'da barış ve istikrar sadece bir hayal olmuştur. Bu hayal, barış hayali hiçbir zaman gerçekleşmeyebilecek, kan ve göz yaşı akmaya devam edebilecektir. Bunu iyi bilmemiz gerekmektedir. Mevcut duruma gerçekçi
yaklaşan herkes bu gerçeği görebilir. Bu gerçeği göremeyenlerin yalnız gözleri ve beyinlerinin değil, kalplerinin de özürlü olduğunu
düşünüyorum.

Kalpleri de dahil etmemin özel bir sebebi var. Mısır firavunlarının mumyalarını hazırlarlarken beyin dahil olmak üzere tüm iç organlarını çıkarıyorlardı. Sadece kalbini vücudunun içinden ayırmıyorlardı. Çünkü, firavunların tekrar hayata döndüklerinde kalbe ihtiyacı olacaklarını düşünüyorlardı ve buna inanıyorlardı. Acaba binlerce yıl önce duygusal zekanın merkezinin kalp olduğunu mu düşünüyorlardı? Bu konuda bilimsel bir birikimim yok. Ancak, bugün bilimin eriştiği noktada duygusal zekanın, algı diye tanımlanan bilişsel zekanın önüne geçtiği ifade edilebilmektedir. Eğer bu gerçekse Orta Doğu'daki sorunların çözümünde duygusal zekamızı bireysel ve kurumsal olarak daha çok öne çıkarmamız ve insanları politikalarımızın önüne geçirmememiz gerekmektedir. Düşüncelerimizin merkezine insanı koymayan her türlü politikanın başarısızlığa uğrayacağından şüphe yoktur. Sorulması gereken soru çok basit; olayları ne kadar objektif değerlendiriyoruz, ne kadar gerçekçiyiz? Bu soruları hem kurumsal hem bireysel kendimize sormamız lazım. Bu sorulara inanılır cevap vermeden bu sorunları çözemeyeceğimizi de iyi bilmeliyiz. Hangi ülkeden ve hangi etnik gruptan olursa olsun tüm insanların yaşamları kutsaldır. Terör nedeniyle hayatını kaybeden insanlar cinayet kurbanlarıdır. Bu yüzden terör şiddetle kınanmalı ve yeryüzünden silinmelidir. Çünkü terör siyasi bir amaçtan çok cinayettir. Çağdaş toplum bu cinayetleri görmezlikten geliyorsa bu cinayetlerin ortağıdır ve teröristlerle aynı kategori içerisindedir.''Orgeneral Büyükanıt, Büyük Önder Atatürk'ün ''Barış, uluslararası refah ve mutluluğa erişilen en iyi yoldur. Fakat bu kavram bir kez ele geçirilince sürekli özen ve ilgi bekler. Her ulusun ayrı ayrı hazırlığını bekler'' sözünü anımsatarak konuşmasını tamamladı.

AJANSLAR