kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Mayıs 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Keşke her şeyi unutsak ve her gün sıfırdan hayata başlayabilsek

Unutkan insanlar güçlü belleği olanlara imrenir. Bazılarına göre güçlü bellek, başarıya ulaşmayı kolaylaştırır.
Oysa unutabilmek doğanın insana bahşettiği nimetlerden biridir.
Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız, her şeyi belleğinizde koruduğunuz oranda hayatı kendini tekrar eden tek düze bir süreç olarak görürsünüz. Hiçbir şey sizi şaşırtmaz.
Gazete manşetlerinde ilk kez olmuş gibi sunulan durumları kaçıncı defa gördüğünüzü hatırlarsınız ve canınız sıkılır.
Bebekler ve çocuklar geçmişte hatırlanacak durumlara tanık olmadıkları için mutludurlar.
Örneğin dünkü Vatan gazetesinde "Halkbank' tan Vatan' a reklam ambargosu" diye bir başlık vardı. Haberde şu bilgiler verilmişti:
- Halkbank'ın toplamda yaklaşık yarım milyon YTL' ye mal olan ilanları dün başta Hürriyet, Sabah, Milliyet olmak üzere bütün günlük gazetelerde çıktı. Halkbank' ın ilan verdiği gazetelerin listesi şöyle: Hürriyet, Sabah, Milliyet, Posta, Akşam, Zaman, Türkiye, Radikal, Cumhuriyet, Bugün, Star, Takvim, Yeni Şafak, Referans, Güneş ve Taraf.
Bu haberi okuyunca belleğimde buna benzer bilgilerin depolandığı gri hücrelerin ısındığını hissettim.
1990'ların başında, Sabah'ın o zamanki sahibi Dinç Bilgin gazetedeki odama girdi...
- Kamu bankaları Sabah'a ilanları kesti. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner için yaptığımız haber yüzünden kamu bankaları bize artık ilan vermeyecek. Durum çok ciddi, dedi.

Özür dilendi
İki gün önce Güneş Taner hakkında gerçekten asılsız ve uygunsuz bir haber Sabah'ın manşetinde yayınlanmıştı.
Dinç Bilgin'in çok endişeli hali beni üzmüştü. Arkadaşım olan Güneş Taner'i telefonla aradım ve bir gazeteye kamu bankalarının ilan boykotu uygulamasının basın özgürlüğü ile bağdaşamayacağını söyledim.
Güneş Taner gazetenin manşetinden uğradığı haksız saldırının aile hayatında yarattığı krizi anlattı... Sonra, "Bu haberin sorumlusu olan Zafer Mutlu Ankara'ya gelsin, bakanlıktaki odamda benden özür dilesin" dedi.
Ben Taner'in bu sözlerini Dinç Bilgin'e naklettim. O da, Sabah'ın o dönemdeki Genel Yayın Yönetmeni Zafer Mutlu'yu hemen Ankara'ya gönderdi. "Diz çökülerek" özür dilendi ve ilan boykotu sona erdi.
Aradan 20 yıl geçtikten sonra Zafer Mutlu'nun yönetimindeki bir başka gazetenin kamu bankalarının ilanlarının dağıtımı konusunda haksızlığa uğradığını haber yapması, güçlü bellek sahibi olmanın özenilecek bir şey olmadığını tekrar düşündürdü bana.
Basın-iktidar ilişkileri konusunda belleğim öylesine dolu ki...
1987 yılıydı. Özal Başbakan'dı ve Davos'taydık.
Belvedere Oteli'nin barında, o zaman Hürriyet'in sahibi olan Erol Simavi'yle viskilerimizi yudumlayıp, sohbet ediyorduk. Yanımıza Özal'ın danışmanı olan Can Pulak geldi ve Erol Simavi'ye "Başbakan sizi bekliyor" dedi.

Ne konuşmuşlar?
Erol Simavi yarım saat kadar sonra bara geri döndü. Ben sormadan Başbakan'la ne konuştuğunu anlatmak gereğini hissetti:
- Kemal Ilıcak çok zor durumda. Özal'ın ona yardım etmesini istedim, dedi.
Biz barda otururken, Sabah'ın Genel Yayın Yönetmeni Zafer Mutlu'nun, Can Pulak'ın eşliğinde Özal'ın odasına gittiğini gördüm.
Akşamüstü Özal'ın odasına gittim.
Sordum ona:
- Erol Simavi'yle ve Zafer Mutlu ile ne konuştunuz?
Özal anlattı:
- Erol Bey'in sahip olduğu bir sigorta şirketi zor durumdaymış, onu kamunun satın almasını istedi. Zafer Mutlu da, Emlak Bankası'nın Ataşehir Projesi'nin tanıtım ve pazarlama kampanyasının Sabah'a verilmesini istedi.
Bunları hiç unutmamak iyi bir şey mi size göre?
"Siyaset-Medya-Banka" üçgenindeki ayıplı ilişkilerin 28 Şubat döneminde ayyuka nasıl çıktığını, bugün de "Laiklik tehlikede" diye kampanyalar açan ve demokrasiyi sabote edenlerin aynı isimlerden oluştuğunu hatırlamasak daha doğru olmaz mıydı?
Bir düzeltme yapayım... O dönemlerden sadece Dinç Bilgin devre dışı kaldı.
O da yaşadıklarını hiç unutmayanlar arasında şimdi.