Korkuyorlar.
"Söktüremeyeceklerini" görüyorlar, fakat en iyi savunma saldırıdır düşüncesiyle, edepsizleniyorlar.
Örneğin Ergenekon çetesinin bazı üyeleri,
"uzun süre içeriden çıkamayacaklarını" anladılar...
Bazı yöneticileri de
"ya bana kadar ulaşırlarsa" korkusu içinde...
Bazı medya grupları, umdukları ihalelerin verilmeyeceğini gördüler. Hükümeti devirip güçsüz bir koalisyon kurdurabilirlerse belki bir umut... Türkiye'nin yerinde sayması, hatta geri gitmesi hiç önemli değil...
Batakta olan bazı gazeteler ve gazeteciler de, bir yandan yalan yazmaya hız verip bir yandan
"yavuz hırsızı" oynuyorlar...
Zeytinyağı politikası...
"Haklı olan değil sesi daha çok çıkan kazanır" umudu...
Bazı yayın grupları da
"ya bize de el koyarlarsa" paniği içinde hükümete
"yaklaşmaya" çalışıyorlar: Vallahi billahi biz muhalif değil tarafsız takılıyoruz, aslında ne çok icraatınızı övdük ama siz görmediniz, ne olur bize dokunmayın!
Bir darbe onlar için kurtarıcı olabilirdi, fakat o darbe de yapılamayınca,
"sonuç alamayan muhtıralarla" yetinmek zorunda kalıyorlar, pantolon uyduramayınca gömlek...
Bu kavga çıkar kavgasıdır, ayrıcalık kavgasıdır, sınıf ve zümre kavgasıdır, laiklik maiklik işin kılıfıdır.
Örneğin,
"kapatılan parti daha da güçleniyor" gerçeğini hem görüyorlar, hem de
"yok canım, bu sefer öyle olmayabilir" diye içlerini serinletmeye çalışıyorlar...
İşlerine gelen kamuoyu araştırmalarına inanıyorlar, işlerine gelmeyene inanmıyorlar. Huylarıdır.
İktidar partisinin oy oranını yüzde 54'e çıkmış gösteren araştırmaya aldırmıyorlar,
"artık ortada bir yüzde 47 falan yok" diyorlar... Haklılar, yüzde 54 varsa yüzde 47 yoktur.
Bakalım yeni bir seçimde gene madara olup
"ay ben ne özür dileyecekmişim ayol, hiç de bile dilemem kardeş" aşamasına gene gelecekler mi? Yoksa
"gene morardım" itirafının ardından bir süre ortalıktan kaybolmayı mı tercih ederler?
Fakat korkuyorlar, hem de çok.
Kurtarıcı olarak
"ekonomik kriz" bekliyorlar ama bir türlü patlamıyor namert!
"Türkiye'yi daha özgürlükçü, daha adil, daha dünyalı bir politikayla yönetecek" bir alternatif istiyorlar.
Elbette bunda da haklılar. Yerden göğe kadar haklılar. Fakat öyle bir alternatifin olmadığını ve görünür bir gelecekte oluşmayacağını da biliyorlar.
Ve baklayı ağızlarından çıkarmak zorunda kalıyorlar:
"Bu çıkmazsa, evet, AKP'nin devamı olan hareket tekrar güçlenerek gelir!" Öyle olacak ama zaman alacak.
"Ara dönemde" mutlu olabilecekler mi? Patronları olur da, meslektaşlar olabilecekler mi?
Her ara dönem 196061 saadetini getirmeyebilir, 198083 cehennemi de var hesapta.
Altı ay ya da bir sene
"kazanmanın" ne yararı var?
Maaş nasıl olsa işliyor, muhalif de olsan muvafık da olsan... Bu hırçınlık, bu saldırganlık neden? Patron ihale alırsa sana zam mı yapacak sanıyorsun?
Ya da, bir yandan
"aman ne iyi oldu da kapatma davası açıldı" deyip bir yandan da
"yönetim yok efendim, kapatma davasına odaklandılar" demek mertlik mi?
Yayın tarihi: 24 Mayıs 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/24//haber,F3B795D198B4428EB70D6BFBB19E610B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.