Erkekçe söyleyeyim: Ben ki opera hastasıyım, bir kere bile dinleyemedim!
Leyla Gencer'den sözediyorum tabii. La Diva...
Ya da,
"Cenker". .. Gencer derseniz kimse tanımaz, İtalyanca okunduğu gibi söyleyeceksiniz. Genco'yu da
"Cenko" okurlar ya...
Soruyorum: Atıp tutanlar, ahkâm kesenler, hanginiz bir tek arya dinlediniz merhumeden? (Evin ve Zeynep hanımlar hariç tabii.)
Parlak devri ellili yıllardı, hayatta mıydınız o dönemde, yoksa operadan anlayacak yaşta mı?
Yirmi sekiz senedir sahneye çıkmıyordu, yoksa yirmi dokuz sene evveline kadar La Scala'ya mı takılıyordunuz gidip gidip?
Ya plakları, diyeceksiniz... Uzun süre plak yapmadı ki rahmetli!
Hani şu Jean-Jacques Beineix'in
"Diva" filminde koca popolu Wilhelmina Fernandez'in oynadığı soprano gibi... ("La Wally" söylüyordu, o da ne muhteşem bir aryadır ha!)
Korsan kayıtları vardı... Varmış... Yıllarca plak yapmamakta direndi... Sonra pek pek bir Monteverdi (L'Incoronazione di Poppea), bir de Tosca... Ha, birkaç da Paris resitali...
Dinlediniz mi de konuşuyorsunuz? Ben dinlemedim, çünkü bulamadım, bulunamıyor, yok, yok, yok! Leyla Gencer'den hiçbir şey yok!
Eski taş plaklarda Verdi kayıtları da olduğu söyleniyor, Bellini kayıtları da... Ara ki bulasın, bulsan da hangi iğneyle hangi
"turntable" da çalasın!
Şimdi şimdi çıkıyor o eski kayıtlar CD şeklinde, onlar da yalnızca Amerika'da...
Türkiye'yi unutun, Leyla Gencer'in ülkesinde Leyla Gencer'den üç dakikalık
"single" bile bulamazsınız.
Ama sallamaya gelince iş kolaydır:
"Maria Callas'ın en büyük rakibesiymiş" ...
Hayır, o Renata Tebaldi'ydi. Leyla Hanım'ın asıl iyi bir
"Donizetti yorumcusu" olduğu söylenir, işe bakın, benim de en sevmediğim operacıdır Donizetti.
"Donizetti rönesansı" dedikleri de, adamın en hurda, en kıyıda köşede kalmış, en kötü operalarına çok az kişi tarafından
"entellik ayağından" ilgi gösterilmesinden ibarettir. (Hiç duydunuz mu, Poliuto, Caterina Cornaro, Belisario diye birtakım eserler? Onları bırakın, bir Lucia di Lammermoor'u bile sıkılmadan sonuna kadar kaç kişi dinleyebilir? Ha, Aşk İksiri'nden
"Una Furtiva Lagrima" aryası... Onu babam da dinler!)
Fazıl Say gibi ağlayıp zırlayacağına
"vakitlice" Türkiye'yi terk etmiş, bununla da akıllılık etmişti. Çünkü buraya sekiz numara büyük gelecekti.
Polonezköylü olduğunu, Minakowski ailesinden geldiğini de biliyor muydunuz? Burada kalıp ne yapacaktı? Üçüncü derecenin ikinci kademesinden emekli olmak için mi kalacaktı burada?
"Anadolu'daki köklerini unutmamış" ... Yok yahu, hangi kökü vardı Anadolu'da? Yoksa
"armonize edilmiş" türkü mü söylüyordu Milano'da?
Şimdi getirteceğim tabii. Çünkü bu yazı yanlış anlaşılacak, adım gibi biliyorum. Belki de okyanus ötesine uzanıp onu dinlemek için ölümüyle bize kendini hatırlatması gerekiyormuş...
Ama, bir Norma'yı Maria Callas'tan daha iyi söylesin... Pek sanmıyorum.
Bakacağız, dinleyeceğiz, gerekirse özür dileyeceğiz.
Ama bunun mala da, davara da, emekçi halkıma da bir faydası olmayacak. Yazının başından beri
"ne anlatıyor bu herif be" demediniz mi?
Yayın tarihi: 12 Mayıs 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/12//haber,32EE237E751F4A90AC08CECBF847388A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.