Bizde tartışma, laiklik ilkesinin farklı değerlendirilmesinden çıkıyor. Öyle ki,
"laikliği yeniden tanımlamalıyız" diyen Bülent Arınç,
"laiklik düşmanı" ilan edilebiliyor. Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya,
"başörtüsü" kelimesini ağzına alan hemen herkesi mimleyip, iddianamesine koyuyor.
Deniz Baykal, bir kesimin laiklik anlayışını CHP grubunda dile getirdi. Batı'ya hitaben,
"Sizde faşizm tehdidi var; bizde şeriat. Özel şartlarımızdan dolayı, laiklik Türkiye'de önemli; Batı, o meseleyi çoktan halletmiş" dedi.
Oysa, AB'nin önde gelen isimleri, Avrupa Komisyonu Başkanı
Jose Manuel Barroso, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri
Olli Rehn ve Avrupa Parlamentosu Türkiye Karma Komisyonu Başkanı
Joost Lagendijk, Türkiye'nin laik olmasına karşı çıkmıyor; laiklik ilkesini de küçümsemiyor. Onlar, çarpık laiklik anlayışının özgürlükleri ortadan kaldırmasını, parlamentoda müzakere edilecek bir başörtüsü konusunun yargıya intikal edip, işin ucunun parti kapatmaya kadar gitmesini eleştiriyor.
Bu tartışmayı hayırlı buluyorum. Belki bu sayede, laiklik ilkesinin anlamını daha iyi kavrayabiliriz. Bakın Barroso ne diyor:
"Devletin değil ama, halkın dini olacak. ("Kişiler değil, devlet laiktir" diyen Tayyip Erdoğan'ın kulakları çınlasın)
Herkesin inancına saygı gösterilecek. Laiklik, din gibi, insanlara empoze edilemez. Laiklik, dinin yerini alamaz." Zaten bütün demokratik ülkelerde, bu kurallar geçerlidir. Laiklik çatışmayı önleyen bir barış şemsiyesi işlevini görür. Bizdeki laiklik ise, kavganın fitilini tutuşturuyor. Barroso ve Rehn, gerçek laikliği öğrenmemize katkı sağlarlarsa, bu ziyaretleri, Türk demokrasisinin standardının yükselmesinde önemli bir rol oynamış olacaktır.
Bugünkü Tüm Yazıları
Batı'nın laiklik anlayışı
Yayın tarihi: 11 Nisan 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/11//haber,A1BFAA4F84E9411FA934424DE084EF26.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.