Kurultaya giderken CHP'deki genel başkanlık yarışı bana kalırsa inandırıcı olmadığı gibi gerçekçi de değil. Şu nedenlerden ötürü...
Sol ama nerede... Türkiye'de geleneksel olarak merkez sağ partilerin tabanına sıkışmış kitlelerin muhafazakâr kültürel tercihleri nedeniyle bu partilere yönelmesi, bu partilerin de 1950'den başlayarak onları modernleştirmesi bu ülkedeki sol parti tabanlarının zayıflığını meydana getiren en önemli husustur.
Bu yetersizlik ilk kez 1970'lerde kırılmaya çalışılmıştır. O tarihlerde önce Ortanın Solu sonra da demokratik sol kavramlarını geliştiren Ecevit sağ partilerin tabanına sıkışmış kitleleri reel bir sol söylemle kıpırdatmayı başarınca CHP'nin de % 20'lerdeki oyu aşağı yukarı bugünkü AKP oylarına ulaşmıştı. Sonradan bu kitle korunamadı. Türkiye'nin gerçek bir sol politikaya en çok ihtiyacı olduğu dönemlerde ne yazık ki, sol ve sosyal demokrat olduğunu söyleyen partiler sağlaştı.
Solun sağlaşması Sağlaşmak bu partilerin
muhafazakârlaşması anlamına geliyor. Bir dönemde CHP'nin ilerici bir parti olması yetmiyor. Çünkü, muhafazakârlık teorilerinden birisi ilerici düşüncelerin nasıl zaman içinde donuklaştığını, tutuculaştığını olanca çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
CHP de 1990'ların başından itibaren bu gerçeği yaşadı ve giderek sol adına Kemalist bir partiye dönüştü.
Hukuksal ve kültürel bir siyaset yaparak kitleleri yanına çekmesi olanaksızdır. Nitekim öyle oldu, üst gelir dilimlerinde yaşayan, orta yaşlı, kentli, Batıcı kesimlerin oy verdiği bir parti haline geldi. CHP'nin bu haliyle, hele bir de parti içi demokrasi(sizlik) kural ve yöntemleri düşünülünce dönüşmesi ve yeniden reel bir sol parti olması olanaksızdır. Oysa, bugün CHP'de bazı kişilerin genel başkanlığa aday olduğunu görüyoruz.
Bu nereden bakılırsa bakılsın şaşırtıcı bir durum.
Bu adaylar, bu sol Çünkü, genel başkan adayları ya parti içinde düne kadar genel başkanla omuz omuza çalışmış ve ideolojik açıdan hiçbir donanımı olmayan kişiler ya da partiye dışarıdan yönelmiş gene kim olduğunu bilmediğimiz ve sol ideolojiyle ilişkisini düşünsel düzlemde hiç tanımadığımız kişiler. Kendilerince bu alana emek vermiş olabilirler, saygın birer kişi oldukları da su götürmez ama aradığımız o değil!
Bizatihi bu durumun kendisi bile sosyal demokrat bir partide yaşanması olanaksız bir durumdur. Dışarlıklı birisinin ansızın bir partiye genel başkan olmayı istemesi gerçek bir sosyal demokrat partide yaşanamaz.
O partilerde genel başkanlık zamanın, tartışmaların, olayların doğurduğu bir sonuçtur. Hele bu kişilerin ideolojik donanımları hakkında bilgi sahibi olmamak daha da vahimdir. Bu durum, Türkiye'nin sol açısından 1960'ların bile gerisinde bir yerde durduğu anlamına gelir. Ecevit, CHP'nin başına bir gecede gelmedi. Gazete röportajlarıyla tanınmaya çalışarak da gelmedi. Türkiye'de toplumsal dönüşümün bir sonucu olarak ortaya çıktı. O dönüşümde kendi anlayışı dışındaki solla mücadele de vardı. Oysa bugün yıllar önce terk edilmiş olan
tepeden inmecilik hem de sol bir politika adına benimsenebiliyor.
CHP'yle olmaz! Burada yapılması gereken şu. Eğer adaylar CHP'yi '
sosyal demokratlaştırmak' niyetindeyse bu olamaz.
CHP'nin artık tarihi, birikimi ve yapısı buna izin vermez . Bu kişiler için daha uygun olanı bu partide mücadele ederek yıpranmak değil, dışarıda bir sosyal demokratik oluşumun imkânlarını aramaktır.
Kaldı ki,
2002'den beri Türkiye'de devam eden kutuplu siyaset CHP'yi bugün bulunduğu noktaya 'sosyolojik' olarak da sıkıştırmıştır. Bu nokta Kemalistlaik çizgidir. Bu parti bu talebe cevap vermediği takdirde güç kaybeder, yeniden toparlanması ise, yazdığım gibi, geçmişi ve yapısı itibariyle olanaksızdır. Sosyal demokrasi, velhasılıkelam, bu kadar basite alınamayacak kadar ciddi bir iştir. Haydi adaylar bilmiyor diyelim arkasındaki kadrolar da mı bunu bilmiyor?
Yayın tarihi: 18 Nisan 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/18//haber,9A0E2709A2A04245B32AD2E4B135A7A8.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.