KRİZ YÖNETİMİ.
Ekonomide global likidite bolluğunun yarattığı cicim ayları (veya yılları) sona eriyor.
Bu durumun Türkiye'ye yansımasının ilk sonuçları, KOBİ kredilerindeki geri ödemezliklerin artması, karşılıksız çeklerin çoğalması değil mi? Açıkçası dünyada olduğu gibi Türkiye'de de ekonomi "kriz yönetimi"ne geçmek zorunda.
Böyle kaçınılmaz bir durum varken bir de içeride siyasi kriz üretmek ve yetmezmiş gibi çoğaltmak, akıl karı değildir.
Dış çevrelerin de iç piyasaların da AK Parti iktidarından beklentisi, siyasetin tansiyonunun düşürülmesidir. Bu tabii ki kolay değil.
Durumu tahlil eden ve çözüm yolu gösteren Nabi Yağcı'nın Referans'taki yazısını alıntılamakta yarar var:
- Şu anda, arkasında siyasi bir iktidar kavgasının olduğuna kimsenin kuşku duymadığı bir yargı savaşı gidiyor. Yani mücadele şu anda yargı/hukuk düzeyinde. Kılıçlar çekilmiş görünüyor.
"Kılıçlarınızı kınına sokun, sakin olun" çağrıları etkili olma şansına sahip değildir. Böyle bir durumda ateşkes ilanı ne anlamlıdır ne de mümkün. Bu kavganın hukuk alanı dışına taşması, varolan demokrasiyi de tehdit eder boyutlar kazanması hiç de uzak bir olasılık değildir.
- Bunu önlemek ve bana göre kaçınılmaz olan bu kavganın hukuk zemininde gidebilmesini sağlamak için özgürlüklerimize kolayca dokunulmasını önleyecek, daha fazla demokrasiyi hemen gündeme sokacak anayasa değişikliği yani yeni anayasa acilen gündeme getirilmelidir. Bu aşırı ısınmış, gergin ortamın yeni anayasa tartışmaları için uygun olmadığı düşünülebilir fakat kanımca siyaset meydanı, bu ortam, daha fazla demokrasi için kararlı bir siyasi irade ortaya konmadıkça soğumayacaktır.
Bugünkü Tüm Yazıları
Ekonominin sağlığı sağlıklı siyasete de bağlı
Yayın tarihi: 25 Mart 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/25//haber,4F57986210E5453991DB5F40A693CCD8.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.