TÜSİAD dün çok yerinde ve önemli bir açıklama yaparak Türkiye'nin yaşamakta olduğu son durumu şöyle değerlendirdi:
"TÜSİAD Yönetim Kurulu olarak son günlerdeki güncel gelişmeleri kaygıyla değerlendirmekte, ülkemizin adım adım rejim krizine yol açabilecek bir ayrışma ve kutuplaşma içine girmesinden endişe duymaktayız....Mevcut kutuplaşma adım adım tırmanarak toplumsal travmaya dönüşmek üzeredir. Kutuplaşmanın taraflarının, attıkları her adımla, aldıkları her inisiyatifle ve gösterdikleri her tepkiyle durum daha da endişe verici hale gelmektedir." -
Tansiyon yüksek - Finansal piyasalar ciddi boyutlu bir tepki vermiş değiller. Ama önceki hafta sonu iktidar partisi hakkında yargı tarafından kapatma ve bazı yöneticilerine siyaset yasağı istenmesini, geçen hafta sonu hükümete muhalefetleriyle tanınanlara Ergenekon soruşturması kapsamında şok gözaltılar izledi. Devletin tahsis ettiği çifte korumaya rağmen 83 yaşındaki
İlhan Selçuk'un gece evinden apar topar gözaltına alınması, toplumun bir kesiminde infial yaratacak düzeyde tepki doğurdu.
Arada liderlerin söylemlerinin etkisiyle siyaset ve toplum iyice gerildi. Öyle anlaşılıyor ki, 22 Temmuz seçimlerine giden süreç ve
yükselen siyasi tansiyon, ardından cumhurbaşkanı seçimi, anayasa değişikliği, türban tartışmaları, parti kapatma istemi ve Ergenekon soruşturması gibi olaylarla devam ediyor.
-
Ekonomiyi de etkiler- Bu süreç siyaseti, ülke yönetimini, kısaca hayatı etkilediği oranda ekonomiyi ve piyasaları da etkilemeye adaydır.
- Çünkü, bu tartışmalar sürerken ve düzenlemeler yapılırken, en azından ekonomideki reformlara ara verildi.
Neredeyse bir yıl olmuş, IMF ile bir gözden geçirmeyi tamamlayamamışız. - Sosyal güvenlik reformu yapılamamış.
- Türkiye ekonomik kazanımlarını ancak dünyanın en yüksek faizini ödeyerek sürdürebiliyor.
-
Kim değişti?- Hatırlıyorum da TÜSİAD, birinci döneminde bu hükümeti elde ettiği ekonomik başarılarından dolayı alkışlıyordu.
Bugün kim değişti derseniz, benim gözlemim daha çok hükümetin değiştiği yönünde. Yüzde 47 oyun getirdiği güç zehirlenmesi ve ikinci kez işbaşına gelmenin yorgunluğu, ülkeyi yönetmede birinci döneme göre ciddi performans kaybını, ekonomi yerine siyasi tartışmaları gündeme getirdi. -
Devlet krizinden rejim krizine- Hükümet, yargı, silahlı kuvvetler ve medyada son gelişmelerden özel sektör, "rejim krizine yol açabilecek bir ayrışmadan endişe ediyor."
Bu ciddi bir endişedir. Çünkü endişe konusu
rejim krizidir ve
endişe edenler de ekonominin en büyük aktörleridir. Hatırlarsak, 2001'de Anayasa kitapçığı fırlatılmasını dönemin başbakanı rahmetli
Bülent Ecevit, "Bu bir devlet krizidir" diye değerlendirmişti.
Devlet krizinin daha sonra ekonomik krizi nasıl tetiklediğini gördük ve sonuçlarını hep beraber yaşadık, bedelini ödedik.
Ekonomimiz şimdi çok daha sağlam olsa bile, dünya ekonomisi eskisi gibi sağlam değil. Böyle bir ortamda rejim krizi çıkarmak ve bu tür denemeleri yapmak şimdiye kadar bir ekonomik krizi tetiklememiş olabilir ama bunun riski yok değildir. Rejim krizi tespitini yapan bizzat ekonominin aktörleri. Rejim krizdeyse buna ekonomi ne kadar dayanır?
- Sonuç- "Akıl hazır değilse göz göremez." Emilie Serge
Yayın tarihi: 25 Mart 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/25//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.