Hafta ortasında, Türk tenisini yakından ilgilendiren ilginç bir haberle karşılaştık. Haberin başlığı merak uyandıran cinsten. Türk tenisine, 7 yıllık bir süre içinde 2 kez başkanlık yapan Azmi Kumova, konunun meraklısını tatmin edecek boyutta bir açıklamayla, federasyon başkanlığı çalışmalarına son noktayı koydu.
"Konunun meraklısından" kastım şu; Gönül isterdi ki bu haber, tüm basın yayın organlarının gündeminde, az ya da çok yer bulabilsin. Olmadı. Bir tek Sabah Gazetesi'nde küçük bir haber olarak yer alabildi. Sağolsun arkadaşlar.
İşte benim başkanla bütün kavgam buydu. Böylesi önemli bir mevki için belki de en önemli şeydir, iz bırakmak. Kaldı ki iz bırakmak adına Hülya Avşar'ı da koluna takmayı düşünmedi. Sevimsiz olacağını bile bile, kuramcı olmayı tercih etti. Tenisi hiç bir zaman, reklam aracı olarak kullanmadı. Sonuçta "Aday olmuyorum." haberinin basındaki coverage karşılığı, herşeyi açıklar nitelikteydi.
SAYGI YOKSUNU BİR ORTAM Başkanla ne zaman karşı karşıya gelsek, tüyler havada uçuşurdu. Görevde olduğu süre içinde onunla anlaşamadığım konular, anlaştıklarımdan çok fazlaydı. Ama ilginçtir kendisine sevgim ve saygım her zaman vardı. Ama bir türlü anlamlandıramadığım bir sevgiydi bu. Ta ki, bu mesajı okuyana kadar. Mesaj çok açık; "Yeni dönemde Federasyon Başkanlığına aday değilim" diyor başkan.
İşte işin püf noktası burada. Bu ülkenin en büyük hastalığı değil midir? Koltuk sevdalılığı. Bu ülkede en büyük kirlilik değil midir? Rakip aday adına yapılan karalama kampanyası. Bunlardır, başkan adaylarının kalitesini düşüren.
Bu davranışlardır, kutuplaşmış ortamlarda gelişimin önünü tıkayan.
Sonra hep bir ağızdan, "Kaliteli başkan adayları yok" diyoruz. Aday olması için aralara adam sokup, rica minnet davet ediyoruz. Aklı başında, vizyonu olan, başarılı kişilikler böylesi "Saygı" yoksunu bir ortama aday olarak katılır mı?
TERTEMİZ BİR YARIŞ İşte Kumova koltuk sevdalılığını, bayrak yarışına çevirerek teniste saygın bir ortamın oluşmasını sağlamıştır.
Aday olmak isteyenlere tertemiz bir yarış ortamı sunarak, federasyon başkanlığı yarışında kaliteli adayların ortaya çıkmasının önünü açmıştır. Aslında yaptığı iş, Türk tenisini gümüş tepside saygın bir duruşla sunmaktan başka bir şey değildir. Şimdi bize düşen görev; Bu ülkede kaybolan değerlerden biri olan "Saygı" ortamını, tenis sporunun janrına uygun bir şekilde yaşamak. Ve giden bir başkanın ardından atıp tutmamak.
Yayın tarihi: 11 Şubat 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/11//haber,648D3063D11B4A8892F2CBC0F6A9F7AB.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.