Bu başlıkla çıkan son iki yazımda sporun, insanın evrimleşme sürecindeki en önemli unsur oduğunu hatırlatmıştım.
Sporu, yaşam kültürünün içine sokan yöneticilerin, iş hayatında daha başarılı olduklarını görmek zor olmasa gerek... Bugün toplum olarak yaşadığımız problemlerin altında spor kültürümüzün eksikliğini hissetmek gerektiğini düşünüyorum. 11 milyon nüfusa sahip Portekiz'in 2 milyon, Fransa'nın 13, İtalya'nın 14, Almanya'nın 24 milyon lisanslı sporcusuna karşın, 70 milyonluk bir ülkede 400 bin lisanslımızla ne kadar vahim bir durumda olduğumuzun altını çizelim. Onlar toplumun dörtte birine spor yaptırarak, toplumsal yaşam kalitelerini artırıyorlar. Bizim bir ara medeniyet çıtamızın ehliyetli sayısıyla ölçüldüğünü hatırlayalım. Bu en basitiyle, toplumun uluslararası kurallara reaksiyonunu gösterir. Sanatçı veya lisanslı sporcu sayısı ise o toplumun medeniyet düzeyi hakkında bilgi verir.
FUTBOL FAZLA POMPALANIYOR İşin bir başka boyutu ise ekonomi... 24 milyon insanın spor yaptığı Almanya'daki su fabrikaları, her hafta sonu en az 24 milyon şişe su arzı olan bir pazara sahip. Bunlar spor kültürünün kabası... Detayında spor branşlarının kendine özgü kültürü gizli. Hatta her spor branşı insan becerisi açısından farklılıklar içerir. Örneğin, voleybol, tenis gibi sporlar için hassas beceri yeteneği gereklidir. Futbol, basketbol gibi sporlar için ise kaba beceri... Yaşamda da kimimiz olayların detayını, kimimiz bütününü görmez miyiz?
Boks-güreş, tenis-golf, futbol-basketbol, bu sporları yapanları incelediğinizde, bir basketbolcu ile bir boksör arasındaki farkı görmek için etrafınıza bakmanız yeterli olacaktır. Bundan boksu kötülemek gibi saçma sapan sonuç çıkartmak niyetinde değilim. Sonuçta tüm spor branşları özünde topluma iyi insanlar kazandırır. Ancak günümüzde gereğinden fazla pompalanan futbolun, toplumdaki değerler kadar kendine de zarar verdiğini görmeliyiz.
Bizde pompalanan bir başka şey de milletvekilliği... İnsanlara milletvekilliğini en önemli değer olarak gösterirsen, milletvekili olmak isteyenler birbirini yer. Çünkü herhangi bir kriteri yok. Ama spor ve sanat diye gösterirsen, kimi sanatını/sporunu yapar, kimi sanat/spor yapanı izler. Kimsenin de gıkı çıkmaz. Çünkü kriterleri bellidir.
Özetle,
Andre Agassi'nin dediği gibi, sporda kazanılan değerleri görmek için sadece skorborda değil, asıl skorbordun yazamadıklarına bakmak lazım.
Yayın tarihi: 26 Aralık 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/26//haber,562EAF71389841098BF2A5BB1680A8DB.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.