Kendimi bildim bileli sporun içindeyim. Yaşarken alınan her nefes, bir spor karşılaşmasının son saniyesinde alınandan farkı değil. Farklı olan o anda yaşananlar. Andre Agasi'nin Wimbledon'daki veda konuşmasında söylediği gibi
"Skorboard bugün kaybettiğimi gösteriyor. Ama bugüne kadar neler kazandığımı göstermiyor." Hakemi, rakibi, seyircisi, sevinci, üzüntüsü ve uyulması gereken kurallarıyla, bir yaşam var sporun içinde. Geçen haftaki yazımın özeti buydu sevgili okurlar. Bu yaşamın içinde elbette bir çeşitlilik olacak. Onları da spor branşlarının kendine özgü kültürleri oluşturacak. Öyle ki, insanlar hayatın içindeki sorunları çözmede, beyindeki karar mekanizmalarında oluşan spor kültürü edinimleri sayesinde daha kolay aşacaklar. İşte bugün bana göre, ülke genelinde yaşadığımız sorunların temelinde bu var.
Yani toplum olarak beynimizde, karar mekanizmasını besleyecek yeterlilikte bir spor kültürü edinebilmiş değiliz. Beden eğitimi derslerinde test çözen bir eğitim sisteminde, spor kültürü edinimi kazanmak mümkün değil. Küçük bir örnek: Çok ünlü bir yabancı otomobil markasının yöneticileri ülkemize gelir. Ortak olacakları Türk firmasının yöneticilerine, eğitim verirler. Çıkan sonuç içindeki bir kaç detay ilginçtir.
1-Yöneticilerin doğru karar verebilme yeteneği gelişmemiş. 2-Olaylar arasında bağlantı kurma problemleri var. 3-Stratejik çözümler üretmekte zorlanıyorlar vs vs.. Bunun gibi bir çok eksik, rapor edilmiş. Bir örnek daha: Amerika'da eğitim bursu için mülakata giren genç, çıkışta onu merakla bekleyen ailesine şöyle der:
"Bana, hangi sporu yapıyorsun? Enstrüman çalıyor musun? Kitap okur musun? Sinema, Tiyatroya gider misin? Gibi abuk sabuk sorular sordular." Maalesef gurbetçi gencimizin değer yargılarına sadece öğretim yerleştirilmiş. Onun kabahati yok. Çünkü eğitim sistemimiz böyle.
Lisanslı sporcu sayısının nüfusa oranında, dünyanın önde gelen ülkeleri arasında sonuncuyuz. 11 milyon nüfusu olan Avrupa Şampiyonası'ndaki rakibimiz Portekiz'in 2 milyon lisanslı sporcusu var. Yani nüfusun % 19'u lisanslı. Fransa'nın % 24'ü (13 milyon), İtalya'nın % 25'i (14 milyon), Almanya'nın % 30'u (24 milyon) lisanslı. Bizim kaç biliyor musunuz? % 0.5 (350 bin) Daha kötüsü, 10 yıl önce % 0.8 iken bugün % 0.5'e gerilemişiz. Adamlar toplumun dörtte birine her hafta sonu spor yaptırıyorlar. Durum böyle olunca, içeriği futbol olan programların adı "Spor Programı" olmaz. Hülya hanım, Süreyya'ya
"Türk vatandaşlığından çık" demez. Haftaya devam..
Yayın tarihi: 10 Aralık 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/10//haber,1CBD4F44B4CB40DBA235C1D6E79B7110.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.