TUNA KİREMİTÇİ..
Yüksekkaldırım, yaşamına düşlerle girer. Yokuşun başını karşılıklı bekleyen vitrinlerde ergenlik oyuncakları, gitarlar sergilenir. Yüzünü vitrine yaklaştırır Woodstock'ı, Ritz'i, Wembley'i düşlersin. Zuhal'deki Fender senindir örneğin. Lay Lay Lom'da satılan Gibson'ı sahiplenirsin. Verilecek konserler, çıkarılacak albümler, turnelerin, hatta kaçıncı albümden sonra Greatest Hits hazırlanacağı, şimdiden aklındadır. Ünlü olmamak, çılgınlık gibi gelir sana. Yüksekkaldırım dik bir yokuştur, evet. Ne var ki yürümeni asıl güç kılacak olan, yolunu sağlı sollu kesecek sokakların güzelliği. Bu sokaklarda İstanbul'u İstanbul kılan her şey bir arada, bir şeyi kanıtlamak istermiş gibi durur. Başını şöyle bir çevirmen seni o an bir fotoğrafçı, bir sinemacı, sözcüğün en centilmen anlamıyla bir 'şair' yapar. Yüksekkaldırım'ı anlamak, İstanbul'u anlamanın yollarından biridir belki...
Yayın tarihi: 10 Şubat 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/10/pz/haber,E28FF3DEB42A45F3888991BE763FCCEE.html
Tüm hakları saklıdır.