Iowa'da nasıl adlandıracağımızı bilemediğimiz ama bizdeki siyasal sistemin terminolojisiyle söylersek
eğilim yoklaması diyebileceğimiz yoklamayı kazanan ve
değişim sloganıyla bu seçimleri damgalayan siyah, babası Müslüman, Endonezya'da yetişmiş
Barack Hüseyin Obama salı günü yapılan New Hampshire seçimlerini enine boyuna kaybetti. Bu sonuç birçok insana şaşırtıcı geldi. Clinton'un başarısı Türkiye'de Iowa yenilgisinden sonra ağlamasına bağlandı (!) Oysa bana
Soli' nin
(Özel) ilettiği
The Nation dergisinde çıkan bir yazıda vurgulanan
Bradley Etkisi hatırlanınca kayıp neredeyse bir kaçınılmazlığa dönüşüyor. Bradley etkisi şu...
Bradley etkisi 1982'de yapılan yoklamalarda
siyah politikacı Bradley beyaz rakibinin çok önünde görünüyorsa da seçimi kaybediyor. Bu durum 1989'da Virginia'da tekrarlanıyor. Gene siyah aday beyaza karşı yoklamalarda önde fakat seçimde mağlup. Söz konusu durumun üçüncü sınanma durağı 1990 Kuzey Carolina seçimleri. Aynı koşullar, aynı sonuç.
Yapılan çalışmalar sonunda anlaşılıyor ki,
dar cemaatçi ilişkilerin hakim olduğu ve insanların birbirini izleyebildiği, gözlemleyebildiği alanlarda "mahalle baskısı"etkisiyle kimse, Amerika'nın en büyük ayıplarından biri olan beyaz-siyah temelindeki ırk ayrımcılığına düşmüş görünmek istemiyor ve siyah adaya oy vereceğini söylüyor. Fakat, kabine girdiğinde oyunu beyaz adaya atıyor. Obama'nın Iowa'da kazanması Hampshire'da yitirmesi tümüyle bu nedenden kaynaklanmış sayılıyor. Iowa yoklamasında kanaat bildirimi açıktı. Oysa Hampshire seçimi gizli oyla yapıldı. (Bu konuda daha ayrıntılı bilgi isteyenler
www. wikipedia.com adresinden yararlanabilir.) Ama bu ilkenin etkisi neredeyse mutlak olsa da her şey buna bağlanabilir mi?
Kim kimdir? En azından bağlanmaması gerekir; çünkü,
en azından bu ilkenin ortadan kalkması gerekir . Zaten yaşanan tartışma da doğrudan doğruya bu konuyla ilgili. Yani, Amerika'da bugüne kadar seçmen davranışını etkilemiş olan ana güdülerin dışına çıkılabilir mi, çıkılamaz mı?
O açıdan bakınca bu seçimler anlamlı. Çünkü, iki önemli yeni oluşumu sahneliyor.
Birincisi, Clinton'un kadın, Obama'nın zenci bir başkan adayı olması. Clinton bir beyaz kadın olarak siyahlardan, Obama da bir siyah erkek olarak kadınlardan oy istiyor. Burada Obama'nın çapraz etkinliği Clinton'dan daha fazla idi . Bu da Amerikan toplumunun geleneksel-muhafazakar seçmeninde bir dönüşümün başladığını gösteren bir faktör olarak kullanılabilir belki.
Değişim ve iktidar Kaldı ki, seçimi, Obama, şu ana kadar çok önemli bir sloganla,
değişim kavramıyla özdeşleşerek sürdürdü, sürdürüyor. Amerikan toplumunun bütün o 2000 sonrasında değişime büyük ihtiyacı var. Muhafazakar-dinci bir yapı ve politikadan şimdi yeniden demokratik-liberal bir politikaya geçilebilir. Clinton bunu yapabilir mi?
Bir kadın olarak onu ne kadar desteklesem de ve Amerika tarihi kocası Bill Clinton'ı 2. Dünya Savaşı sonrası dönemin en başarılı başkanlarından birisi olarak görse de
Clinton,
müesses nizamın (establishment )
adayıdır. Arkasında (ve önünde de) en kötü anlamıyla
"iktidar" vardır.
Bunun en önemli kanıtı da Irak savaşını desteklemiş olmasıdır. Bu bakımdan Obama kesin olarak çok daha farklı ve yeni bir dönemi simgeliyor. Ama onun nitelikleri (siyahlığı, Müslüman göbek adı, geçmişi) Amerikan toplumunun hala ne kadar
muhafazakar olduğunun bir işareti.
Daha tehlikeli olanı Clinton'ın kazanması halinde bu muhafazakarlığın onu da teslim alıp bugünkü saçma sapan Amerikan siyasetinin devamına sürüklemesidir. 5 Şubat'ı bekleyelim...
Yayın tarihi: 11 Ocak 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/11//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.