kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Aralık 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Kürt sorununda bir yerler-1

Türkiye'nin uzun bir süre Kürt sorunu mu yoksa Güneydoğu sorunu
mu diye adlandırmakta mütereddit kaldığı, bu kararsızlığıyla da ürettiği, daha doğrusu üretemediği politikaların üzerine oturduğu temel anlayışı yansıttığı ama bir 'sorun' olduğunu kabul ettiği 'şey' bugünlerde yeni bir dönemeç almış gibi duruyor.
Yavaş yavaş su yüzüne vuran gelişmelerden anlıyoruz ki, hükümet bir eve dönüş yasası hazırlığı içindedir. Buradaki 'sorun' bunun hangi koşullarda toparlanacağıdır. Yani, The Economist'in yazdığı gibi bu adım ABD'ye verilmiş bazı sözlere bağlı kalarak mı atılacak, yoksa isin içinde başka bir boyut mu var?

Var işin içinde Amerika
Önce bir somut gerçeği saptayarak başlayalım. Bugünkü koşullar altında hükümetin ABD'den bağımsız bir yolpolitika izlemesine olanak var mı? Hele bugün olduğu gibi, Kuzey Irak'a müdahale edilirken, ABD, istihbarat sağlayacak, hava sahasını açacak, Türkiye'yi dış dünyada destekleyecek fakat Türkiye'nin alacağı kararları bilmeyecek. Bu ancak kargaların güleceği bir anlayış olabilir. O zaman hemen belirtelim, bundan sonra Kürt sorununun (kesinlikle 'Güneydoğu sorunu'nun değil) çözümünde Amerika var olacaktır.
Şimdi soralım bu bir başarı mı mağlubiyet mi?
Bana kalırsa başarı. Nedenini açıklayayım.

Nedir Türkiye'nin başarısı?
Türk-Amerikan ilişkileri 1 Mart tezkeresi sonrasında tam bir çıkmaza girmişti. Amerika, planlarını bozan Türkiye'yi asla affetmiyordu. Bunun uzantısı olarak Türkiye'nin aleyhine olan her türden girişimde bulunuyordu. Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulmasını teşvik ettiği gibi PKK'yla arasına bugünkü mesafeyi koymaktan şiddetle kaçınıyordu. Ama...
Sonunda Türkiye'nin kararlılığıdır ki, ABD'yi önce PKK konusunda tavır almaya itti . Buna bağlı olarak şu noktanın altını kalın kalın çizmek mümkün: Türkiye'nin ABD'yle kurduğu bu son ilişki sadece onunla arasını düzeltmekle kalmamış aynı zamanda bölgede Kürtlerin ve BarzaniTalabani ilişkisinin elini zayıflatmıştır. Henüz yeterince aydınlanmadığı için durum, 'ABD, bir kez daha Kuzey Irak'taki oluşuma karşı Türkiye'yi tercih etmiştir' diyemiyoruz ama hiç değilse öyle bir noktanın öne gelmeye ve belirmeye başladığı söylenebilir. Eh, bir taşla iki kuş hiç öyle az şey değil!
Özetleyecek olursak, son hamleyle birlikte kartlar yeniden karılmış ve TürkiyeABDKürt (Kuzey Irak) ilişkisindeki roller değişmiştir. Bugün Türkiye'nin bir moral üstünlüğünün olduğu besbellidir.

Buradan ne çıkar?
Pratikte bakılırsa geriye dönüş yasasına gidilebilir. Gidilecektir de . PKK ve Kürt milliyetçiliği güden unsurlar bu süreçte geriye çekilecektir . Ama bunun ötesinde acaba bölgesel bir federasyona dönük bazı girişimler olacak mıdır sorusunun yanıtı ise hiç değilse bugün için kesin bir hayırdır.
Kürt
sorunu bugün için federe bir modelle çözülemez. İstanbul'un dünyanın en büyük Kürt şehri olduğu bir coğrafyada böyle bir seçeneğin ussallığından ve uygulanabilirliğinden söz açılamaz.
Fakat, izleyen dönemde demokratik çözümlerin çok daha ağırlıklı olarak gündeme geleceğini ve demokratikleşme doğrultusundaki gelişmelerin bir yıl içinde tamamlanacağını şimdiden belirtelim.
Neden işler birdenbire böyle bir mecraya girdi sorusu bu noktada insanın kafasına takılıyor. Bir de, ABD gibi bir ülke karşılığında bir şey almadan bir şey vermez ilkesi hatırlanınca insan tedirgin oluyor. Evet, bu iki nokta da yakıcıdır; onları da Cuma günü ele alalım.