ABD seçim derdinde

New York

Amerika tamamen kendi seçim derdine düşmüş durumda.
Gerçi Başkan Bush'un Ortadoğu gezisi ana kanalların haber bültenlerinde bile geniş yer kapladı ama asıl gündem başkanlık seçimi.
Gözler de 5 Şubat'ta çok sayıda eyalette yapılacak seçime çevrilmiş halde.
Çünkü 5 Şubat büyük ölçüde Demokrat Parti adayının belirlendiği gün olabilir.
Dikkatler daha çok Demokrat Parti üzerinde odaklanmış, çünkü 2006 ara seçiminin ardından başkanlık seçimini de Demokratlar'ın almasına kesin gözüyle bakılıyor.
Türkiye'de olduğu gibi, burada da kamuoyu şirketleri tartışmaların göbeğine oturmuş durumda.
New Hampshire'da Barack Obama'yı açık ara önde göstermişti tüm kamuoyu araştırma şirketleri...
Aslında Obama'nın alacağı oyu bildiler ama Clinton'da çok ağır şekilde yanıldılar.
Bu nedenle araştırma şirketlerinin dürüstlüğü ve yansızlığı da sorgulanıyor.
Belki de iş Obama'nın siyah olmasından kaynaklanıyor.
New Hampshire'da sonucun bu kadar dramatik şekilde değişmesini, siyah bir başkan seçeneğinden korkan beyazların sandık başına gitmesine bağlayanlar da var.
Ama bunun karşı tezi de, sandığa giden kadın ve erkeklerin, genç ve yaşlıların farklı oy atma eğilimi göstermesi.
Bu gerçeğe işaret eden kesimler, Obama'nın derisinin renginin şu anda belirleyici olmadığını savunuyorlar.
New Hampshire sonrası Obama'nın "We can change" (Değiştirebiliriz) temalı konuşmasını dinledim.
Müthiş bir hitabetti.
İnsan kendini bir film sahnesinden kesit izliyor gibi hissediyor.
Milyonlarca insanın da aynı şekilde etkilendiğine eminim.
Ama sadece yetenek ve siyasi çizginin yeterli olmadığı bir süreç Amerikan seçimleri.
Al Gore'un daha fazla oy almasına rağmen seçimin çalınıp Bush'a verilmesi bunun en büyük göstergesi zaten.
Amerika'nın şu anki dünya politikasına en uygun aday Beyaz Saray'ın sahibi olacaktır sonunda.
Netice itibariyle bu paranın gücünün belirlediği bir seçim.