kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Kasım 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Ekmek derdine düşmek

Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) dün sonuçlandırdığı 164 bin ton buğday ithalatı ihalesiyle, Cumhuriyet tarihinde bir sayfa çevrildi.
TMO yıllardır buğday ithal ediyor ama bu farklı. Çünkü geçmişte unun ve ekmeğin kalitesini yükseltmek için yerli üretime ithal buğday katılıyordu.
Dün ise Türkiye'nin buğday üretimi talebi karşılamaya, yani 70 milyon vatandaşını doyurmaya yetmediği için ithalat ihalesi yapıldı. Anlamı: Türkiye artık "Dünyanın kendi kendine yeterli 7 ülkesi"nden biri değil.
Bu ihalenin devamı gelecek: Bakanlar Kurulu, TMO'ya 800 bin tona kadar ithalat izni verdi. Buna AB'den 300 bin ton alımı ekleyin; etti 1.1 milyon ton.
O kadarla da kalmayacak; Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği Başkanı Murat Bozkurt'a göre kısa süre sonra makarnalık buğday ("Durum" buğdayı) ithaline de gidilecek.

Tahminlere güvenmek
Nasıl bu noktaya gelindi?
Konjonktürel ve yapısal birçok nedeni var. Konjonktürel nedenlerin başında elbette küresel ısınmanın yol açtığı kuraklık yüzünden buğday üretimindeki dramatik düşüşü belirtmemiz gerekiyor. Yalnız burada sorun şu: Tarım Bakanlığı ve ona bağlı olan TMO politikalarını aylar boyunca Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) buğday üretim tahminine göre belirledi. TÜİK ise yine aylar boyunca 17.6 milyon ton tahmininde direndi. Bu da "Türkiye'nin yıllık ihtiyacı 18 milyon ton dolaylarında olduğuna göre, 400-500 bin ton açık stoklordan rahatlıkla karşılanabilir" rahatlığı getirdi.
Oysa ziraatçılar 16.5 milyon ton rekolte bekliyorlardı. Her zaman en doğru tahminleri yapan ABD Tarım Bakanlığı ise "Türkiye bu yıl 15.5 milyon tondan fazla buğday üretemez" diyordu. Gerçi kesin durum önümüzdeki ay ortaya çıkacak ama üretimin 16 milyon tonu geçmeyeceği belli oldu.
Bir süre stokların piyasaya sürülmesiyle idare edildi. 2006 başında 2 milyon ton olan stoklar şimdi nereye indi dersiniz? 250 bin tona. Buna savaş, kıtlık gibi olağanüstü durumlar için saklanması gereken "Stratejik stoklar" dahil!
Sonunda gerçek kabullenildi ama aylar süren kararsızlık ve oyalanma Türkiye'ye ciddi zaman ve döviz kaybettirdi. Çünkü kuraklığın dünya buğday üretimini düşüreceği, arzın talebi karşılamayacağı, dolayısıyla fiyatların yükseleceği daha yılın başında biliniyordu. Birçok ithalatçı ülke ona göre pozisyon aldılar, bağlantılarını yapmaya başladılar. Türkiye şimdi yıl başına göre yüzde 110 zamlı buğday ithal edecek.

Uzman uyarıları
Buğdayda dışa bağımlı duruma gelmemizde yapısal nedenlerin de payı az değil. Buyurun size Ziraatçılar Derneği'nin yıl başında yayınladığı "Buğday Raporu"ndaki uyarılar:
"Son 3 yıldır buğday ekilen alanlar yılda ortalama 50 bin hektar azalıyor. Hektar başına verim geçen sezona göre 200 kilo düşecek. Kuraklıktan ötürü Çukurova, Konya Ovası ve Güneydoğu Anadolu'da ürün kaybı olacak. Türkiye'nin bu yıl ilk kez buğday açığı vermesi bekleniyor."
Ekili alanlar niye sürekli daralıyor, hektar başına verim neden düşüyor, yani ıslah çalışmaları neden boşlandı? Cevap: Üreticinin geliri, giderini karşılamıyor. Örneğin 2002'de 4.7 kilo buğdayla bir litre mazot alınabilirken, şimdi 6.3 kilo buğday gerekiyor.
Çiftçi de buğdayı bırakıp daha kazançlı olan şeker pancarı ekimine yöneliyor. Şeker pancarı çok ama çok su isteyen bir ürün. Bu yüzden kuraklığa bir de pancara su yetiştirebilmek için yeraltı kaynaklarının son damlasına kadar tüketilmesi eklendi. Artık Konya Ovası'nın sadece üstü değil, altı da çöl gibi!
Bu yıl olan oldu. Hiç değilse gelecek yıl kurtarılsın. Buğday üretimini teşvik için politikalar mı geliştirilecek, olası açığı kapatmak için (Çünkü dünyada buğday rekoltesi düşmeye, dolayısıyla fiyatlar artmaya devam edecek) erken bağlantılar yapma yoluna mı gidilecek; o hükümetin tercihi.
Ama siyaseten çok hassas olan "Ekmek fiyatı" (tabii simit ve makarna da) artmaya devam ederse, huzursuzluk doğabilir. Türkiye'nin ekmek tüketiminde dünya lideri olduğu unutulmamalı.