Birbirlerini sevenlere... Hadi şunu da ekleyelim, birbirlerini çılgın gibi sevenlere bir test sorusu: "Küçücük bir mekânda, sıkılmadan, tartışmadan ve de kavga edip, sorun çıkarmadan kaç gün birlikte yaşarsınız?'' Bu test sorusuna bir yenilik getireyim: "Harika bir teknede masmavi denizdesiniz... Sabah güneşin doğuşunu, akşam ise gün batımının o güzelliğini birlikte seyrediyorsunuz. Böyle romantik bir ortamda, hiç tartışmadan, küçük işleri büyük sorun yapmadan, hadi diyelim ki kavga etmeden kaç gün birlikte yaşarsınız?" Biliyorum ki âşıklar ve sevenler, "Sonsuza kadar," derler! Ama hiç öyle değil! Ben yaşamadım, ama yaşayanlardan ve yaşanmış hikâyelerden şunu biliyorum; küçük yerler ve sık beraberlikler, âşıklar için büyük tehlikedir! Bu aslında bir uyarı yazısıdır. Eğer şu son günlerde, romantizm duygularınız kabardıysa ve sarı yaz yaşamak için Gökova ya da Kekova'nın o gizemli ortamında Mavi Tur'a çıkmak istiyorsanız... Eğer gelecek yaz, masmavi denize açılıp, Mavi Tur'un keyfini çıkaracaksınız, lütfen beni dinleyin: Hayatınızın en büyük riskini alıyorsunuz. Yani o büyük aşkınız daha da büyüyebilir. Ama o büyük aşkınız, bir anda bitebilir de... Elbette o sıcacık sevginin büyümesi, sonsuza uzaması harika... Ama harika olmayan şu efendim: Yaz aşklarının hüzünlü bitişleri, geride onarılmaz yaralar bırakıyor.
OKYANUS'UN ORTASINDA KAVGA
Sorun şurada: Elbette kendi özel teknenizle yelkeni açıp, mavi denizlere doğru açılıyorsanız, fazla sorun yok. Zaten sorun olduğu yerde, teknenizi bir ağaca kıçtan kara bağlayıp, karaya çıkmak var. Sorun orada biter. Diyeceksiniz ki "Bu tur, dünya turuna uzanıyorsa, Okyanus'un ortasında kavga eden iki âşığın sesini kim duyar?" Cevabım: Dev gibi dalgalar! Ama Mavi Tur'a çıktınız ve küçücük bir kamarada sıkışıp kaldınız. Müthiş de sıkıldınız. Güverteye çıkıyorsunuz, tanımadığınız onca insan. Sofrada hoşlanmadığınız yemek, masada hoşlanmadığınız sohbet... Sonrası kocaman bir kâbus... Mavi Tur hikâyelerinde şunu da çok sık duydum; büyük bir heyecanla başlayan Mavi Tur'un ilk etabında, teknede hiç kimse kalmamış. Hepsi küçük bir kayığa doluşup, karaya çıkmışlar. En yakın motele yerleşip, denize sahilden girmişler. Aman efendim, kâbus gibi bir geziden söz ediyorum sanmayın. Eğer dostlarınızla birlikte Mavi Tur'a çıktıysanız, harika bir karar verdiniz demektir. Güneşin doğuşunu yüzerek denizde karşılamak... Batışını şarap içerek kutlamak... Bütün gün şarkılarla, esprilerle sohbet etmek... Her koyda yepyeni yerler keşfetmek... Bolca uyku ve bolca aşk! İşte Mavi Tur'un büyüsü budur. Size bir sırrımı söyleyeyim: Ben Mavi Tur deyince, kendi teknemle çıkmayı tercih ederim. Bir de teknemin kıçında sere serpe uzanınca, elim denize değsin isterim. Ama şimdiki tekneler, inanılmaz lüks. Hepsi denizden yüksek. Salonları geniş ve lüks bir otel gibi... Odalarında klima, televizyon var. Hatta duş kabininin yanında jakuzi bile var. Size çılgın gelecek, ama şimdi Bodrum'da birçok yatta deri koltuklu oturma salonları bile var. (Biz denizciler için bu görgüsüzlük, ama turist bu lüksü de istiyormuş.) Mavi Tur dedim ya... Bu büyülü geziyi ilk kez yapan, Bodrum'un en büyük kaptanı, 90 yaşını devirmiş Mehmet Reis'e sordum, o da gülerek anlattı: "70'li yıllarda piyadeden bozma balıkçı teknemle, 10-12 kişiyle Mavi Tur'u ilk ben başlattım. Bodrum'dan çıktım, İngiliz Limanı'na yelken açtım. Yolcularımın hepsi bu toplumun en saygın insanlarıydı. Birer battaniye ile yolculuk ettik. Balık tuttuk, şarap içtik. Ne unutulmaz günlerdi..." İlk Mavi Tur'a çıkan o teknenin sararmış fotoğrafına bakıp, sordum: "Bu piyadenin tuvaleti nerede?" Mehmet Reis güldü: "Biz eski denizcilerin teknelerinde tuvalet olmaz!" Neyse efendim... Şimdi Mavi Tur'a çıkan tekneler yüzen bir saray. Her şey var. Ama o Mavi Tur'un o mavi denizleri bugün var mı? Her koy, bir pislik yuvası. Deniz ise o maviliğini yitirmiş, yeşile dönmüş. "Keşke," diyorum, "piyadeden bozma o teknelerle Mavi Tur'a çıkılsaydı da denizler, bugün temiz kalsaydı!"
Yayın tarihi: 4 Kasım 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/04/pz/kanat.html
Tüm hakları saklıdır.