İşsiz öğretmenler sorununun üç tarafı var: 200 bin diplomalı işsiz öğretmen adayı, YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı. Atama bekleyen öğretmenlerin görüşlerini, daha doğrusu çığlıklarını ayrıntılı olarak aktardık. YÖK adına Başkanvekili Prof. Dr. İsa Eşme'nin gönderdiği yanıtı da yayınladık. Şimdi sıra üçüncü taraf olan bakanlıkta.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik söze "Ateş düştüğü yeri yakar. Öğretmen adaylarının yakınmalarını elbette anlayışla karşılıyorum, üzüntülerini paylaşıyorum" diye başladı. Ardından "Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız" diyerek bir tablo çizdi: "
Bakanlığımızda bir yandan 25 bin öğretmene ihtiyaç var ama bir yandan da 12 bin ihtiyaç fazlası öğretmen bulunuyor. Örneğin fizikte 1250, kimyada bin, tesviyede 700, biyolojide birkaç yüz öğretmen fazlalığı oluştu. Bunları eritmeden nasıl yeni kadro açabiliriz?"
Yeni mağdurlar kitlesi Önümüzdeki ay 10 bin sözleşmeli öğretmen daha alarak bu yılın 40 bin kişilik kontenjanını dolduracağını, 2008'de de öğretmen atamalarını sürdüreceğini tekrarladıktan sonra bir ayrıntıya değindi: "
Madalyonun öbür yüzünü de göz ardı etmeyin. Maaşlar malum. Onbinlerce öğretmen ancak fazla mesai, yani ek ders ücretleriyle bütçesini denkleştirebiliyor. Biz şimdi gereğinden fazla atama yaparsak, zorunlu olarak fazla mesaileri keseceğiz. Böylece birkaç bin yeni mezuna iş yaratırken, onbinlerce öğretmeni de sıkıntıya sokmuş olacağız."
Devam etti: "Gerçekçi olmalıyız. Devletin her diplomalı için tek istihdam kapısı olarak görülmesi alışkanlığından kurtulmalıyız. Siyasal bilgiler fakültelerinin uluslararası ilişkiler bölümünü bitirenlerin hepsi diplomat mı oluyor? Ya da siyaset ve kamu yönetimi bölümü mezunlarının tümü devlette mi görevlendiriliyor. Mülkiyede bir anekdot var: Siyaset ve kamu yönetimi bölümüne giren bir genç ilk yıl kendini geleceğin valisi olarak görür, ikinci yıl kaymakamlığa iner, üçüncü yıl maiyet memurluğuna razı olur, dördüncü yıl, hele de mezuniyet yaklaşırken alternatif, yani özel sektörde iş imkanlarını aramaya başlar. Kamu tek istihdam alanı olarak algılanıyorsa, o zaman iktisat, veteriner, ziraat fakülteleri mezunlarının da tümünü devlette görevlendirelim. Böyle birşey mümkün mü? Nitekim onların da binlercesi, onbinlercesi işsiz."
Piyasa dostu eğitim YÖK'ün ihtiyacın çok üstünde eğitim fakültesi açılmasının sorumluluğunu geçmiş dönemdeki siyasi hesaplara yüklediğini hatırlattık, karşı çıktı: "Siyasileri günah keçisi yapmak kolay. Bir üniversitede herhangi bir fakülte açılması için önce senato karar alır. Ardından YÖK onayı gerekir. Daha sonra talep bakanlığa gelir, oradan plan, program ve kaynak açısından Maliye ve DPT'den olur alınır, son karar Bakanlar Kurulu'ndan çıkar. YÖK, eğitim fakültesi kurulması taleplerinin yüzde 99'una onay verdi." Ekledi: "2004'te yeni üniversitelerde eğitim fakültesi açılması zorunluluğunun kaldırılması yönünde bir yasa önerisi verdim, komisyondan geçtiği halde geri çektim. Çünkü CHP'nin kıyameti koparacağını, Çankaya'nın veto edeceğini, etmezse bile konunun Anayasa Mahkemesi'ne götürüleceğini gördüm."
Sorduk: "Eğitim fakülteleri mezunlarının çoğunluğu bundan böyle özel sektörde iş aramak zorunda kalacağına göre, hiç değilse müfredatları piyasa ihtiyaçlarına uyumlu duruma getirilemez mi?" İç çekti, "Yaramı deşmeyin" dedi, umudunu yeni Anayasa'yla YÖK'ün yeniden yapılandırmasına bağladığını ima etti.
Dikkat ederseniz, Çelik'in sadece eğitim fakülteleri ve mezunlarının sorunlarıyla ilgili değerlendirmelerini aktardık. Daha diploma üretim fabrikalarına dönüşen fenedebiyat fakülteleri var...
Çelik söylemedi ama, bu trajedinin daha da dayanılmaz boyutlara gelmemesi için, galiba eğitim fakültelerinin sayılarının azaltılmasından, daha sonra yine sayıları ve kontenjanları düşürülmüşfenedebiyat fakülteleriyle birleştirilmesinden başka çözüm yok...
Yayın tarihi: 19 Eylül 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/19//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.