Önce hemen belirteyim: Bu satırların yazarı, mevcut anayasamızın büyüyen Türkiye için yeterli olmadığını, 12 Eylül koşullarında hazırlanan bu metnin ele alınarak daha özgürlükçü, daha demokratik, içinde ıvır zıvır olmayan sade bir metinle değiştirilmesi gerektiğine inanan biri. Anayasa bir ülkenin kuruluş ilkelerini belirleyen en temel metindir. Bizimkisi ise bir darbe sonrasında hazırlandı, global dünyada yeni Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamıyor. Değişmeli.
Ancak maalesef, son günlerde çok sayıda işadamı, eğitimci, gazeteci ve eş dostla yaptığım sohbetlerden görüyorum ki, yeni anayasa çalışmaları, AK Parti'nin ikinci dönemi ve
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığının ilk günlerinde ciddi bir tedirginlik yaratmış.
60'ıncı Hükümet umut ve toplumsal kucaklamayla başlamalı;
Tayyip Erdoğan ve
Abdullah Gül'ün
"Bizi seçmeyenleri de anlıyoruz" mesajı, kendilerine kuşkuyla bakan kesimi bile yumuşatmalı.
Ancak maalesef toplumun AK Parti'ye oy vermeyen kesimi, yeni anayasa tartışmalarından rahatsız. İnsanların kafası karışık; korkuları depreşmiş durumda. AK Parti'ye oy vermeyen yüzde 53, otobüste namaz molası, bağdaş kurma, diz üstünde öğretmen dileme gibi haberler ve de yeni anayasa tartışmalarından rahatsız, ilk dönemde istediğini yapamayan bir hükümetin bu dönemde daha rahat davranarak kendilerini ezeceği, hayat tarzlarını tehdit eder hale geleceği korkusunda. Bizce objektif anlamda buna dayanak teşkil edecek bir hamle, hazırlık ya da çaba yok ortada. Ancak haksız da olsa bu korkunun varlığını, bir anda
"gizli gündem" tartışmalarının yeniden hortladığını görmek lazım.
Bu yüzden hükümete sesleniyorum: Yeni anayasa tartışmalarında lütfen yavaş gidin.
Bu tedirginliğin ille de mantıklı temelleri olduğu iddiasında değilim. Sohbetlerim esnasında anayasa tartışmasına hazır olmayan yüzde 53'ten sık sık
"yangından mal kaçırır gibi" ve de
"gizli kapaklı" ifadelerini duydum. Oysa geçen hafta Devlet Bakanı
Cemil Çiçek'in hatırlattığı gibi
"gizli kapaklı" bir durum yok. AK Parti'liler,
"Mevcut çalışma yalnızca bir taslaktan ibaret. Sonra herkes tartışacak" diyor. Doğru, eldeki taslağı parti değil Prof.
Ergun Özbudun'un başkanlığında bir heyet geliştirdi; bu metin daha sonra demokratik refleksi ve iyi niyetinden kuşku duymadığım AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Dengir Mir Mehmet Fırat'ın başkanlığındaki bir kurula sunuldu. Onlar üzerinde çalıştıktan sonra Meclis'e gelecek, komisyonlarda tartışılacak, konuşulacak, halkla paylaşılacak vs. Bir yerlerden başlamak, bir metin oluşturmak lazım. AKP de seçim meydanlarında verdiği sözü bir an önce yerine getirebilmek için bir noktadan başlama gereği hissetmiş olabilir.
Ancak kamuoyu hazır değil. Önce
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına, 60'ıncı hükümete, yeni döneme alışmaları gerekiyor. Bir anda ortaya atılan anayasa projesi, yalnız muhalefeti değil, genel anlamda ulusalcıları, milliyetçileri, solcuları ve hatta liberalleri de tedirgin etmiş gözüküyor.
Ne yapılmalı? Öncelikle biraz yavaştan almak, kamuoyundaki kaygıları sabırla gidermek lazım. Mevcut bilim adamları heyeti, temel metin hazırlamakta yeterli mi, bilemem. Ancak sürece daha geniş anlamda sivil toplum örgütleri, muhalefet ve
İbrahim Kabaoğlu,
Erdoğan Teziç ve hatta
Mümtaz Soysal gibi tanınmış anayasa profesörleri de dahil edilebilir.
Herkesi çağırmak, anayasa değişimini içinden çıkılmaz hale getirip, statükocu güçlerin hakimiyetiyle sonuçlanmaz mı? Evet, böyle bir sorun var. Ancak anayasa
"şak" diye değişecek bir şey değil. Toplumda geniş kabul görmesi, tartışılması gereken kalıcı bir uzlaşı olmalı.
"AK Parti anayasası" gibi görülmemeli. Bu yüzden yavaşlayalım...
Yayın tarihi: 13 Eylül 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/13//aydintasbas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.