Aşağıdaki resim, 6 Aralık 1934 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşetinden. Türk kadınının mutlu günü. Genç cumhuriyet, Avrupalı muadilleriyle eşzamanlı olarak önemli bir devrim gerçekleştirerek Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı veriyor. 1935'te parlamentonun yüzde 18'i kadın.
Kaseti ileri alalım. Yıl, 2007. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda Cumhuriyet'in önünü açan şanlı Zafer Bayramı kutlaması. Kutlama şöyle cereyan ediyor. Komutanlığın bir köşesinde Sertab Erener konseri devam ederken, diğer uçta protokol yarım ay şeklinde sıra gecesi misali, sandalyelere oturtulmuş. Hilal düzeninde bayram "coşkusunu" kutlayanlar arasında Nazım Ekren, Mehmet Şimşek, Zafer Çağlayan gibi yeni bakanlar, Cemil Çiçek, Binali Yıldırım, Ali Babacan gibi eskiler, Deniz Baykal, Devlet Bahçeli, Sinan Aygün, Rifat Hisarcıklıoğlu var. Önlerinde Ankara resepsiyonlarının bir türlü vazgeçemediği kızarmış sosis, kızarmış, yanmış sigara böreği, çerez ve birer meyve suyu. Gazete ve televizyonların Ankara temsilcileri ve genel yayın yönetmenleri, yarım ayın etrafında hilal şeklinde ayakta dikilerek bu garip ritüeli izliyor.
Tahmin edersiniz ki protokolde eğlenen, gülümseyen ya da yanındakiyle sohbet eden pek kimse yok. Boş gözlerle boşluğa bakma durumu. Tek istisna, en ortada oturan Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı üçlüsü. Onlar ise bütün gün törenlerde birlikte olmalarına rağmen, kameraların önünde "küs" algılanmamak uğruna habire kendilerini sohbete zorluyorlar. Tüm gözler üzerlerinde.
Protokolün ortasına, Başbakan'ın sağ tarafına düşen Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın eşi Saime Toptan dışında kadın yok. Saime Hanım bir süre başbakanla konuşuyor, sonra o da kalkıp hilalin dışında komutan eşlerinin olduğu uzak bölüme gidiyor. Genelkurmay'ın daveti, önümüzdeki hafta Çankaya'da yapılacak tören gibi eşsiz. Eşleri türbanlı olabilir diye milletvekilleri davetli değil. Bu yüzden başı açık olan 50 kadın vekil de yok. Muhafazakar siyasetçiler muhafazakar oldukları için, laikler fazla laik olduğu için kadınları dışlıyor. Eşlerin, annelerin, kız çocuklarının olmadığı, üst düzey atamaların, davetiyelerin, makamların yalnızca erkeklere gittiği bir cumhuriyet burası. Adının Türkiye Erkek Cumhuriyeti diye değiştirilmesi yolunda anayasa değişikliği önerebilir miyim?
Bu "kadınsızlaştırma" siyaseti son hızla gidiyor. Laikler de, muhafazakarlar da, askeri de sivili de elbirliği yapmış,
kadınları kamusal alandan kovuyorlar . Büyük bir gazetenin Ankara temsilcisi olarak ("yargı" ve diplomatik davetler) dışında gittiğim tüm davetlerde genelde tek kadın ben oluyorum.
Erkek erkeğe yönetilen bir ülke . Atatürk'ün ideali bu muydu bilmiyorum. Tek bildiğim, kimse 2007 yılında bundan rahatsız olmuyor.
Başörtüsü nedeniyle eşsiz davetiye gönderilmesi işi, çığırından çıktı. Cumhurbaşkanı'nın eşi Hayrünnisa Gül,
yasaklı konumunda Çankaya'da yaşayacak. Bunu içine sindiren var mı? Türkiye'nin
Talibanlaşması kimin projesi? Ben itiraz ediyorum.
Ancak tek suçlu, başörtüsü takıntısı nedeniyle eşsizliği siyasi sisteme sokan asker değil. Siyasi partiler de aslında kadınsız yönetiliyor, eşsiz yaşıyor. Neden bakanların sağ kolları, özel kalemleri, müsteşarları arasında kadın yok. Neden kadınlar güçten icraattan uzak yalnız göstermelik pozisyonlarda? Cevabını siz bulun...
Yayın tarihi: 2 Eylül 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/02//haber,B0CDA17DA5294C78A28A5771719A81C0.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.