Abdullah Gül nisan ayında cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıktığında arkadaşlarıma şöyle demiştim:
"Ahmet Necdet Sezer'in
en iyi yanı BJK'li
olması, Abdullah Gül'ün
ise en kötü yanı BJK'li
olması. "
Futbol takımı tutmak '
kalp' işidir. Bazı fanatik erkekler, "
eşten vazgeçilir ama takım bırakılmaz " diyecek kadar ileriye giderler.
Taraftarlık, özellikle de futbol taraftarlığı, kişinin her an yaralanabilir bir psikolojiye sahip olduğuna işaret eder. Yani gayet insanidir.
Bir taraftar, takımı sayesinde yüz binlerce başka insan ile dolaylı da olsa bağ kurar. Onlarla birlikte sevinir, onlarla birlikte üzülür.
Evet ben
F.Bahçe'liyim ama "taraftarlığın" yukarıda anlatmaya çalıştığım özelliklerinden dolayı Sezer'in BJK'yi tutması hoşuma gidiyordu. "
Onun da insani, sempatik ve kırılgan yanları varmış " demek durumunda kalıyordum. Velhasıl BJK'liliği benim için Sezer'in en iyi yanıydı.
Söz konusu kişi dün
11'inci Cumhurbaşkanı olarak
Çankaya'ya çıkan Abdullah Gül olduğunda ise durum değişiyor.
Onun iyi yönlerini arayıp bulmak zorunda hissetmiyorum kendimi.
Daha önce de yazdığım için tekrarlamayacağım: Sürüyle olumlu özelliği var Abdullah Gül'ün ve ailesinin. Gayet iyi bir cumhurbaşkanı olacağını tahmin ediyorum.
Eh, o zaman da "
olumsuz " bir yan, bir "
kılçık " nokta bulmak gerekiyor değil mi?
Abdullah Gül bir de F.Bahçeli olsaydı, hani nasıl derler, tadından yenmezdi!
Yayın tarihi: 29 Ağustos 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/29//haber,C1DC1B9B651449718A3FCD48EAC1A75B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.