Levent Kırca'nın kendisine yönelik ithamlarına tepki gösteren usta tiyatrocu Ali Poyrazoğlu, bugüne kadar yaptığı işlerin altını çiziyor ve "Yalan rüzgârı estirip kendilerini küçültenleri, bu yoldan gündemde kalmaya çalışanları izlemek beni sadece üzüyor," diyor.
Evet,
itiraf ediyorum ki olan bitene çok şaşıyorum. 35 yıl önce kurdum, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nu... Çocuk büyüdü, gelişti, son beş yıldır da çok iyi bir performansla, benimle çalışan, tiyatromu sırtlayan arkadaşlarla ve seyircilerimizle birlikte çok başarılı projeler gerçekleştirdik. Farklı bir tiyatro yarattık. İstedim ki hep sahnelediğimiz oyunlar iz bıraksın... Seyirciler salonumuzdan zenginleşmiş olarak, tiyatroyu daha çok severek çıksın... Son projelerimizin hepsi doğrusu kıskanılacak başarı çizgisini yakaladı.
Kobay, Eski Çamlar Bardak Oldu, Ödünç Yaşamlar, Havada Bulut, Sağlık Olsun, Ben Eskiden Küçüktüm, Tak Tak Takıntı seyircilerimizin gönlünde yatıyor.
Tak Tak Takıntı'yı ve
Ben Eskiden Küçüktüm'ü bu yıl da İstanbul'da ve turnelerde oynamaya devam edeceğiz. Tiyatroda da sinemada da risk aldım hep... Yadırganabilecek projelere girdim. Büyük bir kısmından yüzümüzün akıyla çıktık. Sinemada 35 yıl önce içinde cüretli sevişme sahneleri olan filmlerde oynadım. O zaman cüretliydi, geçen zamanla her şey o kadar değişti ki, o dönem çevirdiğim 12 film televizyonlarda gösterildi. O filmlerde cinselliğin bir tabu, bir yasak, bir öcü gibi gösterilerek insanların yaşamının karabasana dönüştürülmesine karşı olduğum için bilerek isteyerek oynadım. "Tiyatromuzun durumu sıkışıktı," "Memlekette anarşi vardı," "Kimse tiyatroya gelmiyordu," palavralarının arkasına sığınmadım.
OYUN KIYAMET KOPARIYOR Yapımcıların bir kısmı işin tadını kaçırınca, 10 yıl sinema yapmadım. Ardından bir kısmı geleceğe de kalacak olan bana en iyi oyuncu, en iyi yardımcı oyuncu ödülleri getiren, bir kısmı çok iyi iş yapan, bir kısmı ağır sanat filmi olduğu için gişelerde pek parlamayan birçok film çevirdim. Hepsi çok iyi hatırlanan,
"O oyunu bir daha oynasanıza..." diye seyircilerimizden talep gelen
Aziz Nesin'in
Hakkımı ver Hakkı,
Deliler Boşandı oyunlarını da ben sahneledim.
Haldun Taner'in
Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım adlı eşsiz oyununu, Türk tiyatrosunun büyük klasiğini dört yıl aralıksız oynadım.
Refik Erduran'ın Canavar Cafer
'ini tiyatroda iki yıl oynadım, sinemada da aynı karakteri canlandırdım.
Çılgınlar Kulübü, Türk tiyatro tarihinin en çok oynanan oyunlarından biri oldu. Oyun çok yankı uyandırdı, çok tartışıldı. O oyundaki rollerimizle ben ve
Bülent Kayabaş en iyi erkek oyuncu ödüllerini aldık.
Evet, Evet, Evet'te,
Oğlum Çiçek Açtı'da...
Uzakta Piyano Sesleri adlı oyun, Anton Çehov ve Stanislavski'nin yaşamlarına bir yolculuktu; Çehov rolü bana en iyi oyuncu ödülünü getirdi. Aynı yıl sinemada
Atıf Yılmaz'ın
Arkadaşım Şeytan'ıyla dünya sinemasında bir ilki yaşamak bana nasip oldu. Aynı filmle hem en iyi erkek oyuncu hem de en iyi yardımcı erkek oyuncu ödüllerini aldım.
"En iyi kadın oyuncu ödülünü de verselerdi bari..." diye şaka şaptım. Bu yıl
Tak Tak Takıntı oyununda canlandırdığım Madam Arşaluz karakterinin adını
Muammer Karaca'nın yıllar önce bir oyunda canlandırdığı
Madam Arşaluz'dan aldım. Karaca Tiyatro'da oynadığım yıllarda Muammer Bey'in Madam Arşaluz fotoğrafına her gün bakar,
"Bir gün kadın oynarsam adı mutlaka Arşaluz olacak," derdim. Yaptım.
Tak Tak Takıntı şu an Bodrum'da Magic Life'ta sergileniyor; ayıptır söylemesi kıyamet kopuyor.
"Arşaluz'la en iyi kadın oyuncu ödülünü alırım artık," diye fiyaka yaptım; ama erkek oyuncu ödülünü aldım. Biraz putlar kırılsın, biraz eğlenelim, sıradanlıklara azıcık da olsa karşı çıkılsın diye törene kadın kılığında gittim. Çok eğlendik. Bazı enayiler öküz altında buzağı aramaya kalktı.
İNSANİ OLAN HER ŞEY "İnsani olan hiçbir şey yabancım değildir..." Bu sözler Karl Marx'a ait... Benim de her zaman önümü aydınlatır, çalışma masamda baş köşede duruyor. Oyun ya da senaryo güzelse hiç çekinmeden,
"Ne gözle bakarlar?" demeden oynarım. İnsanın özüne, çelişkilerine, farklılığına, açmazlarına, sevinçlerine, korkularına yolculuk bizim işimiz. Farklı cinsel tercihlere saygıyla yaklaşmamız gerekiyor.
Çılgınlar Kulübü de
Oğlum Çiçek Açtı da eşcinsellerle toplum arasındaki uyumsuzluğu tartışan oyunlardı. Yıllarca oynadık. Seyirciler tıklım tıklım doldurdu oyunlarımızı. Risk almıştık; seyircimiz aldığımız riski kucakladı. Çünkü insani olan hiçbir şey onların da yabancısı değildir.
Oğlum Çiçek Açtı otoriteyle takıştı, mahkemeye düştü;
'eğitici ve öğretici' kararıyla beraat etti. TV oyunu olarak çektik. Star TV'de en az 15 kere gösterildi.
Çılgınlar Kulübü hem Fransızlar hem de Amerikalılar tarafından filme çekildi. İki versiyonu da ülkemizdeki bütün sinemalarda ve büyük TV kanallarında o kadar çok gösterildi ki, o kadar çok izlendi ki... Niye mi?
Oğlum Çiçek Açtı da
Çılgınlar Kulübü de ahlakçılığın, cinsel konularda tutuculuğun arkasına saklananların, başkalarına ahlak satmaya kalkanların aslında kendi ahlaksızlıklarını saklamaya çalıştığından söz eden, çok alaycı, çok eğlenceli oyunlardı. Şu anda yurt dışındayım. Önemli bir projenin hazırlıklarıyla uğraşıyorum. Pazartesi gecesi Bodrum'da
Tak Tak Takıntı oynuyacağız. Bizim tiyatro yaza kışa bakmaz, oynamaya devam ediyoruz. Sanatta izleyici kendisini manen zenginleştirenleri, yaşamında iz bırakanları zirveye taşır, orada tutar. Başarımızın sırrı seyircimizle oynadığımız takım oyununda gizli... Arkamdan atılıp tutulup, bir sürü yalan söylenip, onlar da gazeteciler tarafından kapışılıp, habire ısıtılıp ısıtılıp servis ediliyormuş.
'BUNLARIN HEPSİNİ YAPTIM' Bilenler biliyor, bilmeyenler de öğrensin diye yazdım. İtiraf ediyorum ben yukarıda saydığım bütün işleri ve daha nice oyunları sahneledim. 350 bölüm TV dizisi çevirdim; bunun 300 bölümünü yazdım ve yönettim. 200'e yakın konferans ve seminer verdim, altı kitap yazdım, 15 yıldır köşe yazarlığı yapıyorum, 11 yıldır radyolarda
Gölgede Muhabbet adlı şovu yapıyorum. 35 oyunu Türkçe'ye çevirdim, altı oyun yazdım. İtiraf ediyorum... Bunların hepsini ben yaptım. Tabii ki başarıların yanında, başarısızlıklar da cevapların yanında hatalar da var; ama hep söylerim
"Ben hatalarının üniversitesinden mezun olmayı beceren bir insanım..." Başkalarının "Etrafa çamur atalım da lekesi kalsın," çabalarını izlerken onların namına utanıyorum. Bizim seyircimiz, bizim nasıl tiyatro yaptığımızı biliyor. Ve olanı biteni hayretle izliyor. Evet, itiraf ediyorum yalan rüzgârı estirip kendilerini küçültenleri bu yoldan gündemde kalmaya çalışanları izlemek beni sadece üzüyor. Haftaya...
Yayın tarihi: 25 Ağustos 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/25/ct/poyrazoglu.html
Tüm hakları saklıdır.