"Bizden yana sorun yok, sorun TRT'yle"

İstanbul'da yaşayanların acaba son zamanlarda hiç Tepebaşı'na yolu düştü mü? Yolu düşenler acaba, Odakule'nin hemen karşısında bütün heybetiyle duran TRT binasına şöyle bir alıcı gözle baktı mı? Bakıp da içlerinden o tozla kaplı camlarıyla güzelim İstanbul'un en bakımsız ve en zevksiz binasının bu kente yakışmadığını düşünüp iç geçirdi mi? Ben geçirdim. Önce düşündüm, belki TRT bu binayı kullanmıyordur da o yüzden bu halde. Ancak sonra girişteki güvenlik görevlileri dikkatimi çekti. Belli ki binada çalışanlar var. Belli ki bu toz, toprak içindeki bina onları ve TRT Genel Müdürü'nü hiç rahatsız etmiyor. Konuya TRT binasından girmemin önemli bir sebebi var. Türkiye'nin önde gelen işadamlarından Vehbi Koç'un damadı İnan Kıraç, kahreden bir hastalıkla mücadele eden eşi Suna Kıraç'ın önemli bir hayalini gerçekleştirmeye çalışıyor. Öyle bir hayal ki, gerçekleştiğinde, bu ülkenin insanları, gençleri ve çocukları muhteşem bir kültür merkezine kavuşacak. Bu hayalin Türkiye'ye katkısını bu yazıda anlatmak mümkün değil. İnan Kıraç, bu görkemli merkez için Suna Kıraç'ın tam 200 milyon doları bir kenara koyduğunu anlatmıştı bir defasında. Öyle büyük bir proje yani.

İKİ ŞARTIM VAR DEDİ
Odakule'de bir müze açan Kıraç Ailesi, şu anda TRT binasının olduğu büyük alan üzerinde işte bu projeyi hayata geçirmeye çalışıyor. İnan Kıraç'la ne zaman konuşsam, projenin çalışmalarının sürdüğünü anlatıyor ama sorunlardan konuşmak istemiyor. Sorunun ne olduğunu yani projenin neden ilerleyemediğini ben Belediye Başkanı Topbaş'tan öğreniyorum yani. Çünkü sözü edilen arazinin iki sahibi var. Biri Büyük Şehir Belediyesi, öteki de TRT.

MAKETİ GÖRDÜK, BEĞENDİK
Projenin büyüklüğüne inanan, İstanbul'un 2010 yılının "Avrupa Kültür Başkenti" olduğu için elini çabuk tutması gerektiğini bilen Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, iki şartının yerine getirilmesiyle projeye onay veriyor. Birincisi İstanbul'un sembol binalarından birisi olmasını istediği kültür merkezinin iyi bir mimara çizdirilmesi. İkincisi de daha önce orada var olan "dram tiyatrosu'na yeniden hayat verilmesi. Gerisini Kadir Topbaş'ın ağzıdan dinleyelim: "Bilbao'daki ünlü Guggenheim Müzesi'nin de mimarı olan Kanadalı Frank O. Gehry bir proje hazırladı. Maket çalışmasını gördüm, gayet güzel olmuş. Yani bizden yana bir sorun yok. Ama bu arazinin iki sahibi var. Maalesef TRT Genel Müdürü'nden bir yanıt alamadılar. TRT,"İhtiyacım var" diyor. Sanıyorum yeni hükümet kurulduktan sonra bu konu hızlanacak. Hukuk devletindesiniz, bir yasal düzenleme gerekiyor. Ben verdim, yaptım, ettim olmuyor."

KÜLTÜR BAŞKENTİ İÇİN ŞART
Başkan Topbaş, İstanbul'un 21010 yılında kültür başkenti olacağını hatırlatarak, bir çok konser salonuna, müzelere ve opera binalarına ihtiyaç olacağını ve tüm bunların sadece devletin kaynaklarıyla yapılmasının mümkün olmadığını anlatıyor. Ve başta Sabancı ile Eczacıbaşı Ailesi olmak üzere bu konuda öncü olan büyük şirket sahiplerinden övgüyle söz ediyor. Kadir Topbaş'ın bu konudaki yapıcı tavrı doğrusu takdire şayan. Ortada ne yapılacağı açık seçik anlatılmış, kişisel hiç bir fayda getirmeyen, tamamen bir sosyal sorumluluk gereği yapılan bir proje var. Önünü açmak yerine, sanırım tıkamak Türkiye gibi bir ülkeye has durum.