Israr etmenin lüzumu yok. Anladım ki bu iş bana göre değil. Halbuki gayet iyi niyetli bir şekilde hazırlanmış, Demokrat Parti Başkanı Mehmet Ağar'ın, özellikle 27 Nisan bildirisinden sonra yaptığı tüm konuşmaları taramıştım.
Tabii bir ara söylediği ( Ekim 2006 ), kamuoyunda büyük yankı yapan, öveni de, yereni de bol olan, " Dağda silah tutacaklarına, düz ovada siyaset yapsınlar " lafı da buna dahildi.
Soracak konu çoktu: Cumhuriyet mitingleri... Adı Susurluk soruşturmasında sık sık geçen, yakın adamları geçen günlerde çete iddiasıyla içeri alınan Sedat Bucak'ın, DP'den aday olması... ' Normal' yeri Demokrat Parti olan İlhan Kesici'nin CHP'ye kaçması... Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ün (ki benim açımdan şu ana kadar yaptığı en müspet iş, eski gazetelerin birinci sayfalarını ' Unutulmuş Manşetler' adıyla derlemesidir) önce DP'ye katılması, ardından " Bana tahsis edilen odada fare ölüleri vardı " filan diyerek ayrılması...
Partinin internet sitesine girmiş, YouTube'ta Ağar'a ilişkin kısa videoları dahi izlemiştim. Bu konuda eleştiri ve önerilerim vardı: Mesela, parti isim değiştirmiş olmasına karşın site hâlâ " dyp.org.tr " adresindeydi... Ağar ile bir köylü kadının kucaklaştığı, ilk bakışta doğaçlama çekilmiş gibi görünen ama alt sağ köşesinde kocaman " Foto Hayat " imzası bulunan fotoğraf en kısa sürede değiştirilmeliydi... YouTube'da " Geliyor Doğru Yol " nakaratlı müzikler yer alıyordu...
Sanırım fena bir hazırlık değildi.
Pazartesi gecesi
TV8'de yayınlanan '
Söz Konusu' programında Ağar'ın karşısında benden başka
Tufan Türenç (
Hürriyet ) ve
Mehmet Tezkan (
Vatan ) oturuyordu.
İlk soruyu programı yöneten
Oğuz Usluer sordu. Ağar cevap vermeye başladı. Bir iki dakika sonra yanlış yerde olduğumu anladım.
Çünkü Ağar, soruya cevap vermek üzere ağzını açtı... Ve kapatmadı!
Hayır, kesinlikle onu suçlamıyorum. O bir politikacı. Konuşacak. Susmayacak. Çünkü konuştuğu sürece kameranın ona yönelik duracağını biliyor.
Maharet en uygun anda
araya girmekte. Yani söz kesme becerisinde. Kaçırdın mı yandın... Diğer arkadaşlar da müdahale etmezse, dakikalarca beklemek zorundasın.
Halbuki tartışacak nice konu vardı. Mesela Ağar, terörle mücadelede en önemli noktanın, '
siyasi irade' olduğunu söylüyordu.
Hükümet, 'siyasi iradesini' net biçimde ortaya koyup güvenlik güçlerine tam destek verdiği takdirde terör en aza indirilebilirdi.
Doğru mu? Kuşkuluyum:
" Gittiğin yön yanlışsa, hızla yol almak seni hedefine ulaştırmaz! " Geçen gün örneğini vermiştim:
Kürt isyanlarına karşı en güçlü siyasi irade
1923-1938 yılları arasındaydı. Cumhurbaşkanı
Atatürk . Sağ kolu Başbakan
İsmet İnönü . Sol kolu Genelkurmay Başkanı Mareşal
Fevzi Çakmak .
Yani o zamanlar "
eşkıya " denilen isyancıların karşısında dönemin en sağlam siyasi iradesi, yek vücut halindeydi. Ama yine de
15 yıl içinde irili ufaklı
16 isyan meydana gelmişti.
Kıssadan hisse: Siyasi irade, terörle mücadelede ilk sırada yer almaz.
Esas olan yöntemin doğru seçilmesidir . Mesela sadece dövecek misin, yoksa sevmeyi de bilecek misin?
Bu tip programların en hoş yanı reklam araları... Siyasi fikirleri taban tabana zıt olan katılımcılar dahi, çaylarını yudumlarken tatlı tatlı sohbet ediyor.
Fırsat bu fırsat ben de yukarıda özetlediğim konuyu Ağar'a aktardım. Sadece
" Dövelim " diyenlere karşı,
1936'da
' Şark Raporu'nu hazırlayarak,
" Sevmemiz de gerek " diyen Celal Bayar'ı andık.
"
Demokrat Parti döneminde ( 1950-1960 ) hiçbir ciddi kalkışma olmamıştı " diyen Ağar da asıl meselenin farkındaydı.
Sanırım benim için de en iyisi
sormak değil
anlatmak .
Bugünkü Tüm Yazıları
Atatürk'ten Ağar'a isyanlar
Yayın tarihi: 27 Haziran 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/27//haber,7695C2230E35420984A5D611A0492DD2.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.