İşi tadında bırakmak

Türkiye'de siyasetin ciddi sorunları, yetersizlikleri vardır.
Tıpkı gazetecilerin, doktorların, avukatların, bakkalların, öğretim üyelerinin, taksicilerin olduğu gibi.
Bir ülkenin bir meslek grubunun diğerlerinden daha farklı, daha nitelikli olması zaten mümkün değildir.
Ülkeler gerek ekonomik olarak, gerek etik düzeyi olarak, gerekse mesleki nitelik olarak bir bütün halinde yükselir ve geriler zaten.
Biz bu eksik ve yanlışları bilerek hareket edersek, hem geneli hem de tek tek özel durumları düzeltme şansına sahip oluruz.
Burada önemli olan bu gerçekliği fark etme ve düzeltme çabası içine girmektir.
Siyasette bunu yapacak olan hem verecekleri oylarla tek tek seçmenler, hem de siyaset sınıfının kendisi olacaktır.
Bu nedenle siyasetçilerin rekabet açısından işin tadını kaçırmamaya özen göstermesinde ve oyunu kuralları içinde tutmaya özen göstermesinde büyük yarar vardır.
Bir süredir fısıltı gazeteleri seçimin normal koşullarda yapılmayacağını, seçim sürecine yönelik bazı müdahalelerin gündeme gelebileceğini iddia ediyor.
Bunların başında da AK Parti'ye yönelik bir kapatma davası geliyor.
Oysa hepimiz biliyoruz ki, Meclis'in iktidarı ve muhalefetiyle birlikte kabul ettiği anayasa reformları, parti kapatmayı oldukça güçleştirdi.
Buna rağmen bu tip iddiaların gündeme gelmesinin tek hedefi olabilir, demokratik sürece olan güveni zedelemek.
Türkiye gerilimleri, sıkıntıları olan bir ülke.
Ancak bu ülkenin halkı ülkesine ve mevcut sistemine bağlılığını tartışmaya yol açmayacak şekilde gösterdi.
Herkesin bu yaşanan dönemden gerekli dersleri çıkardığı kanaatindeyim.
Bundan sonra yapılması gereken demokratik sürecin sağlıklı bir biçimde işlemesine izin vermektir.
Bir gece yarısı bildirisiyle sarsıntı geçiren siyasal sistem üzerine oyunlar oynamak, son kertede hiçbir siyasi partiye yarar sağlamayacaktır.
Türkiye'nin tarihi, demokrasi dışı güçlerle işbirliği yapan siyasilerin ve partilerin tarihin çöplüğüne terk edildiğini açıkça göstermektedir.