Sözde değil özde demokrat

Bu süreçte üzerinde en çok spekülasyon yapılan ve en çok haksızlığa uğrayan isim bence Abdullah Gül oldu.
AK Parti'ye karşı gazetelerin internet sitelerinde bile halkın büyük ilgi gösterdiği Gül hakkında ipe sapa gelmez dedikodular çıkarıldı, düzmece fotoğrafları bile yayınlandı.
Üzerine bu kadar gidilmesine rağmen Abdullah Gül duruşunu bozmadı.
Sakinleştirici, uzlaştırıcı, kucaklayıcı üslubunda en küçük bir değişme olmadı ki, böyle bir süreçte bunu başarmak gerçekten kolay değildi.
Adaylığı ilk açıklandığında muhalefetin olumlu tepkisi de bunun açık göstergesiydi.
Bu nedenle kimi kesimlerin bugünlerde estirmeye çalıştığı olumsuz havanın temelsiz ve yersiz olduğuna da inanıyorum.
Sonuçta bugünler de geride kalacak, hafızalarda kim nerede durdu, ne yaptı yıllar boyu tartışılacak.
O yüzden ben demokrasiye inanan, demokratik sürecin arkasında duran herkesin son kertede bu süreçten güçlü çıkacağına inanıyorum.
Seçimler elbette sürprizlerle doludur ve sonucunu kimse önceden bilemez.
Ama önemli olan halkın önüne sandığı koyabilmektir.
Türkiye'de hala sandığı halkın önünden kaçırmak isteyen, demokrasi dışı güçlerin söz sahibi olmasını isteyen kesimler var.
Ancak Avrupa coğrafyasının bir parçası olmuş Türkiye'ye yapılacak en büyük kötülük de budur.
Demokrasinin kesintiye uğraması Türkiye'nin birlik ve beraberliğine yönelik en ciddi tehdittir bence.
Türkiye bugün iktidarda kim olursa olsun (demokratik yöntemlerle işbaşına gelmek koşuluyla) önemli bir eşiği aşmış durumdadır.
Gerek ihracat rakamları, gerek kişi başına düşen geliri ile dünya çapında bir ekonomik büyüklüğe ulaşmış olan Türkiye, her türlü sıkıntının üstesinden gelecek güçtedir.
Önemli olan, cumhuriyetin temel değerleriyle demokrasiyi bir arada yaşatma kararlılığından vazgeçmemektir.
Hukuku, sistemi ve demokratik ilkeyi aşırı zorlamak hem sisteme, hem de sokaktaki yurttaşa çok ağır sıkıntılar doğrulabilir.
Gün sözde değil, özde demokrat olma günüdür.
Yoksa sonra çok pişman olabiliriz.