Önce bir tespit yapalım.
Ekonomide son beş yılda olumlu gelişmeler yaşandı . Kamunun borçlanma ihtiyacının milli gelire oranı azaldı, iç borç stoku düştü. Enflasyon geriledi. Büyüme hızlandı, kişi başına gelir arttı. Dış ticaret hacmi büyüdü. Doğrudan sermaye girişi hızlandı.
Buna karşılık önemli sorunlar da var . Enflasyon hâlâ çok yüksek. Tasarruf dengesi bozuldu. Cari işlemler açığı arttı. İşsizlik düşmedi. Büyümenin sürdürülmesi için daha çok sermaye girişine ihtiyaç var. Reel faizler dış dünyaya göre oldukça yüksek.
Ekonomik istikrarın sürdürülmesi önem kazandı . İstikrara ise her türlü değişmeye duyarlı hale geldi. Dış borçlanmanın sürdürülmesi, enflasyonun düşürülmesi, reformların tamamlanması, dış büyümenin büyümesi ve siyasi sakinlik istikrarı etkileyen faktörler. Dış dünyadaki gelişmelerin içerideki etkilerini daha geçen yıl yaşadık. O dönemde siyaset rahattı. Şimdilerde ise hareketlendi. Cumhurbaşkanlığı seçimine gelinceye kadar piyasalar çok etkilenmedi.
"Genel seçime kadar böyle gider" denirken, ani bir sarsıntı oldu ve acil erken seçim gündeme oturuverdi . Öncü mü, artçı mı zaman gösterecek.
Ortada bir gerçek var.
Geçen yıl yaşanan şok, çok iyi yönetilemedi . Piyasalar tamamen yabancı yatırımcılarının davranışlarına göre şekilleniyor. Yerliler son bir yıldır döviz alıyor. Reel faiz oranları yüzde onun üzerinde seyrediyor. Enflasyon yeniden iki haneli.
Türkiye seçime gidiyor . Risklerin yüksek kaldığı, belirsizliğin de artmaya başladığı bir dönem.
Hükümetin ilgisi siyasete döndü . Bu durumda bazı kurumların hazırlıklı olması gerekir. Tavır koymak, piyasalarda istikrarı korumak için. Demokrasiyi korumak için Meclis'i çalıştırmak gerekirse, ekonomide istikrarı korumak için de piyasaları çalıştırmak gerekir.
Gözler Merkez'de Bu konuda Merkez Bankası'na çok önemli görevler düşüyor. Şok geldiğinde ilk ve en çok etkilenen piyasa para piyasasıdır. Para piyasasının çalışmasında en etkin kurum da Merkez Bankası'dır. Çünkü ani şoklar rasyonel davranışı gölgeliyor, engelliyor. Çok küçük hacimli işlemler fiyatları hareketlendiriyor. Bu hareketlilik, dalga dalga tüm katılımcılara yansıyor. Sonra ne satıcı, ne alıcı kalıyor piyasada.
Böyle durumlarda program bahane edilerek kayıtsız kalınmamalı, seyirci olunmamalıdır. Program piyasalar varsa çalışır. Piyasaya likidite vermek gerekirse verilmelidir. Hatırlayın...
2001 Şubat sürecinde, Merkez Bankası'nın yüksek döviz rezerve olmasına rağmen, bu rezerve kullanılmadı. Sonuç beklenenden çok ağır oldu. Mayıs-Haziran 2006 döneminde, benzer kaygılarla piyasanın davranışı çok geç anlaşıldı. Anlaşıldığında da sadece 3 milyar dolar satılarak piyasa yatıştırıldı. Fakat geç kalmanın olumsuzluğu yüksek faiz ve enflasyon olarak hala sürüyor.
Şimdi yine bir durum var ortada.
Piyasaların davranışı aniden değişebilir . Şu anda Merkez Bankası'nın rezervleri 66 milyar dolar ile rekor düzeydedir. Bu düzey ekonomik, siyasi, ulusal veya uluslararası şok karşısında piyasalarda istikrarın sürdürülmesinde çok önemli bir güçtür. Sanırım, gücünün farkında. Piyasalar test etmeye başladığında bu gücü göstermek lazımdır.
Yayın tarihi: 4 Mayıs 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/04//haber,966A45848A5048A0A7C453728B76AF87.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.